Şükrü KACAR

15 TEMMUZ DEMOKRASİ VE ULUSAL BİRLİK GÜNÜ

Şükrü KACAR

14 Temmuz günü, güzel ilçemiz Ağın’daydık.

Destan Şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun ilçesindeydik.

Emekli Profesör Sayın Zafer Gençaydın’ın daveti üzerine gitmiştik Ağın’a. Köy Enstitüleri üzerine bir toplantı düzenlenmişti.

Zafer Gençaydın ve Adnan Binyazar başta olmak üzere, dışarıdan birçok kültür ve bilim adamı Ağın’a gelmişlerdi. Ben, yakın tarihte Ağın’ı ve de yeni yapılan Ağın Köprüsü’nü görmemiştim. O büklüm büklüm yollar nasıl da genişlemiş, helikopterlerin kolayca inebilecekleri bir duruma gelmişlerdi.

Ağınlı şair ve yazar sevgili Günerkan Aydoğmuş kendi arabası ile götürüyordu bizi Ağın’a. Sıcak bir 14 Temmuz günü yolculuk yapmak da o tür zor oluyordu. Ama Aydoğmuş, araba sürmede de o değin usta kişiydi. Ağın’a dek hem konuşmuş, hem de Ağın’ı gözümüzde bir o kadar daha büyütmüştü.

Arabada bizden başka şair ve yazar emekli öğretmen Hadi Önal vardı.

Emekli öğretmen şair Tuncer Sönmez, emekli hukukçu ve şair İlhami Bulut vardı. Aydoğmuş konuşuyor, biz de dinliyorduk. İçimizden Necip Fazıl Kısakürek’in çok sevdiğim bir şiirini okumak geliyordu.

Kurtulur dil, tarih,

Ahlak ve iman

Görürler nasılmış,

Neymiş kahraman.

 

Yer ve gök su vermem

Dediği zaman

Her tarlayı sular

Arkımız bizim.

 

Gideriz nur yolu

İzde gideriz

Taş bağırda

Sular dizde gideriz.

 

Bir gün akşam olur

Biz de gideriz

Kalır dudaklarda şarkımız bizim.

Coşturuyor bu şiir bizi.

Çok eskilerde, yirmi yaşlarında iken yazdığım AKINCILAR şiirini okumak geliyor içimden.

Akın var

Yürüyün yolcular

İlk ateşi sizler parlatın

Tutuşmayan gövdelere

Bir ok yay salın.

 

Siz

Ey zafer Yolcuları

Serhat gibi gerilin

Tutun aşılmaz ufukları.

 

Eğilin ey gökler eğilin

Zafer yolcuları geliyor

Bir Serhat gibi gerilin

Bakın akıncı Türkler

Bulutları deliyor

 

Diz çöksün önümüzde herkes

Bizler tek ufkun yolcusuyuz

Kılıçları bileyin bir ses

Diyor bakın bizler

Hep Türk oğluyuz.

Derken Keban’a varıyor ve de yol üstündeki bir kahvede çay içimi molası veriyoruz. Tanıdıklar var Keban’da. Hal hatır soruyorlar. Geçmişten kimi olmuşları anlatıyorlar. Yeniden başlıyoruz yolculuğa. Önce Keban Köprüsü, sonra da Ağın Köprüsünü geçerek varıyoruz leblebisi o tür ünlü Ağın’a.

Ağın’da tanıdık çok. Bizim Manas Müdürü Dayuhan da orda. Zafer Gençaydın geliyor. Tanışıyoruz. Akçadağ mezum bir eğitimci Zafer Gençaydın.

Akşam saat 20.00’lerde başlıyor Köy Enstitüleriyle ilgili toplantı. Kültür salonunda hanımlı erkekli epeyce kalabalık var.

Önce ben çağrılıyorum sahnedeki kürsüye.

Sonra Adnan Binyazar, sonra da Zafer Çağlayan.

Hey gidi koca günler. Gençlikten yaşlılığa akıp giden yıllar.

Adnan Binyazar ve Zafer Gençaydın da o tür yaşlanmışlar.

Kürsüde ilk söz bizim oluyor.

Köy enstitüleri gerçeğini bir bir dökmeye çalışıyorum ortaya.

Devrin Cumhurbaşkanı İnönü, “Bugün bir köy okulunda hecelemekte olan bir köylü çocuğunda yarının devlet ufuklarını göremeyenler, hakiki cumhuriyetçi olamazlar. “Köy Enstitülerini, Cumhuriyetin eserleri içinde en iyisi ve en yenisi sayıyorum.” Diyen İnönü bile gün geliyor, yüz çevirmeye başlıyor Köy Enstitülerine. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda o günlerinde bile Eğitim Şurası’nı topluyor. “Ülkenin kalkınması, köyün kalkınmasına bağlıdır.” Diyor o büyük insan. Onun döneminde üç ünlü bakan. (Mustafa Necati, Saffet Arıkan ve Hasan Ali Yücel. Arıkan zamanında 1937’de “EĞİTMENLİK” sorunu geliyor gündeme. Mustafa Necati zamanında yeni Türk Harfleri 1928’de kabul ediliyor. Gece mektepleri açılarak iki yılda bir buçuk milyon insanımız okur yazar yapılıyor. 17 Nisan 1940 yılında (3803) sayılı Köy Enstitüleri yasası çıkıyor. İlk on yılda (17.000) köy öğretmeni yetiştirilerek Anadolu’nun en ücra köşelerine öğretmen olarak gidiyorlar. Köylerce Türk bayrağı dalgalanmaya başlıyor. Köy enstitülerinde okunan anda bakınız:

“Ben sözü özüne uyan bir Türk’üm

Çalışıp ileri gitmektir ülküm.

Küçükleri severim taptığım haktır.

Yasam, büyükleri üstün tutmaktır.

 

Severim her şeyden çok yurdumu

Severim özümden çok budunumu

Sensin Türk varlığı armağanım

Sana armağan olsun bütün varlığım.

Bir de okunan marşlara bakınız:

Aynı yolda aynı emek

Gönüllerde bir tek dilek

Türk köyünü önde görmek

Türk köyünü önde görmek

Nakarat

Engelleri aşıyoruz

Ülkümüze koşuyoruz.

Nakarat

Engelleri aşıyoruz

Ülkümüze koşuyoruz.

Bir de Ziraat Marşlarına bakalım.

Sürer, eker biçeriz, güvenip ötesine

Milletin her kazancı milletin kesesine

Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine

Toprakla savaş için ziraat cephesine.

 

Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz

Biz yurdun öz sahibi efendileri köylüyüz.

Kuracağız ön yurtta dirliği, düzenliği

Yakıyor engelleri, ulus egemenliği

Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği

Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği

Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz

Biz yurdun öz sahibi efendisi köylüyüz

Bu kadar güzelliklerle dolu Köy Enstitüleri 1954’te kapatılıp, öğretmen okuluna dönüştürülmeseydi, bir on yıl sonra kadın erkek herkes okur yazar olacak yurdunu ve ulusunu o denli yüceltip güçlendirecekti.

Bir gün Fethullah Hoca gibi bir gerici ve ülke düşmanı birileri çıkıp da 15 Temmuz’u, böyle korkunç bir günü bize yaşatamayacaktı.

Ülkümen hocanın söyledikleri gibi, ne yeni yeni programlar, ne de kalkınma planları yapmaya gerek kalmayacaktı.

Bir bakınız, Atatürk Türkiye’si hala nerelerde ve ne kadar gerilerde.

Dilde bile hala birliği bütünlüğü sağlamış durumda değiliz.

Hala okuryazar oranımız 0.75, 0.80’lerde…

Türkiye, 1930’lu yılların sonunda uçak bile yapmaya başlamıştı.

Bayar’ın başbakanlığı döneminde, uçak üretme girişimine son verilmiş ve rahmetli Nuri Demirağ’ın girişimleri hiçe çıkarılmıştı.

Bir de 15 Temmuz eylemi baş gösterince, görün dünya ulusları bize nasıl bir gözle bakmaya başlamışlardı.

15 Temmuz günü yeniden demokrasimizi taçlandırmaya başlamış, yeniden kimi atılımlar gerçekleştirmiş bulunuyoruz.

Elazığ Belediye Başkanlığının büyük bir özenle kurduğu ve 15 Temmuz günü hizmete soktuğu “Şehitler Tesisini de, güzel bir yatırım olarak değerlendiriyor, sayın Başkanımıza ve çalışanlarına tebrik ve başarı dileklerimizi sunuyoruz.

15 Temmuz “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” hepimiz için kutlu ve uğurlu olsun.

15 Temmuz2u bile unutmayacağız, unutturmayacağız” diye bir kampanya başlatan Elazığlı gençlerimizi de ayrıca kutluyor ve de başarılarının bol olmasını diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları