Başkentte siyasi arenada hareketlik her gün bir yenisi eklenmeye devam ediyor. Belediye başkanların istifası, yeni partilerin oluşumu, AK Parti kadrolarında yenilenme süreci, dış politikada hareketlilik… vs
Konu başlıklarına bir yenisi de 29 Ekim Resepsiyonunda geldi. Resepsiyonda 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i kuran millet,15 Temmuz’da da demokrasiye sahip çıktı teması işlenmesi bazı kesimler tarafından farklı değerlendirildi. Özellikle AK Partinin Atatürk’ü, Cumhuriyet’i önemseyen yeni bir seçmen profiline yöneliyor dedikodularına katılmıyorum.
Mehter takımının ‘Ceddin Dede Neslin Baba’, ‘Çırpındı Karadeniz’ gibi eserler aslında Sayın Erdoğan’ın hep üzerine vurgu yaptığı Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatanı unutmamak gerekir. Yani bu bir farklı politika şeklinde algılanmamalıdır.
Atatürk´ün hedef olarak gösterdiği çağdaş uygar ülke olma yolunda laik, demokratik Cumhuriyet rejimi ile katlettiğimiz mesafe küçümsenecek gibi olmadığını unutmayalım.
Cumhuriyet bize ulus olmayı öğretmedi mi?
Bu nedenle Cumhuriyeti yüceltip sürdürmek her Türk´ün milli görevi olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Fitneliğe lüzum yok, bir ülkenin Cumhurbaşkanı Cumhuriyetin Kurucusunu övüyorsa bu sadece takdir edilir.
Sizin anlayacağınız “tek bayrak, tek vatan, tek millet, tek devlet” kavramından rahatsız olanlar hatta endişe duyanlar sanırım bir nebzede olsa rahatlamış oldular...
Hülasa, sevsek de sevmesek de Sayın Cumhurbaşkanımız, halkın büyük bir bölümünü etkisi altına almış, küçümsenmeyecek bir liderdir. BU vesileyle ne düşündüğünü analiz etmeye çalışmak yerine ne düşündürdüğüne odaklanmak gerekmez mi?
Atatürk hakkında söyleyeceği her olumlu, her ılımlı söz bizim için kazanç olduğunu unutmayalım. Zira kitlesine Atatürk konusunda sevgi ve saygı aşılayabilecek tek insan yine kendisidir.
