Cemil TURGUT

MEZUNİYET GECESİ REZALETLERİ

Cemil TURGUT

Son yıllarda ilkokul, ortaokul, lise ve üniversiteye kadar eğitimin kurumlarının neredeyse  tüm aşamalarında mezuniyet gecesi adı altında  içinde  rezaletin birçok türünün olduğu eğlence programları düzenlenmektedir. Öncelikle mezuniyet  törenleri ile mezuniyet gecelerini birbirinden ayırmak gerektiğini ifade edelim. Burada üzerinde duracağımız konu mezuniyet törenleri değil, mezuniyet geceleridir. Bilindiği gibi mezuniyet töreni, öğrencilerin mezun olduğu kurumdan almayı hak ettiği diplomanın öğrencilere takdim edildiği masum törenlerdir.  Oysa mezuniyet geceleri, öğrencilerin danslı, balolu bir kısmının  içerisinde alkollü içkilerin su gibi aktığı, eğlencenin dozunun  kaçtığı gecelerdir. On üç, on dört yaşındaki kız çocukları da dahil kızların mini etekli, göğüs dekolteli sıfır kollu elbiseler, erkeklerin papyon  kravatlı, takım  elbiseler veya smokin denilen elbiseler giydiği bu mezuniyet gecelerinde eğlence, masum bir mezuniyet eğlencesinden çıkarak adeta rezalete dönüşüyor. Dilimiz varmıyor söylemeye ama bu gecelerin bir kısmının kız erkek cinselliğine kadar vardığı bilinen bir gerçektir. Eğlencenin dozu, giyim, kuşam, yiyecek içecek ve sergilenen davranış biçimleri açısından batı illerimizdeki kadar olmasa da doğu illerimizde de aşağı yukarı aynı seviyede.   Bu tür gecelerin ailelere yüklediği ekonomik maliyet de işin bir başka acı  tarafıdır. Çevremizden ya da yakınlarımızdan edindiğimiz bilgilere göre, özellikle kızların adeta bir tür rekabete büründürdükleri kıyafetlerin ayakkabı ve diğer aksesuarlarla birlikte ortalama maliyeti üç yüz lira civarındadır. Erkeklerin giyimlerinin maliyeti de bu rakamdan aşağı değil. Siz bunun üstüne bir de marka giyimini ekleyin maliyet zihninizde büyük oranda belirlenir. Bu tür eğlenceler için tutulan mekânlara ödenen paraları da eklerseniz bir öğrencinin mezuniyet gecesi için ortalama harcaması beş yüz lirayı buluyor. Bunu o yıl mezun olan öğrenci sayısının yarısıyla çarpıp,  çıkan sonucu  tüketim ekonomisiyle ilişkilendirdiğimizde ülke ekonomisine ne kadar zarar verdiğini dehşetle görürüz. Bu gecelerde giyilen kıyafetlerin bir kısmının da anca bir iki defa giyileceğini unutmayalım. Kıyafet açısından tabi ki ekonomik durumu iyi olan aileler için söyleyecek bir sözümü yok.  Çocuklarına istedikleri kıyafetleri almakta serbesttirler. Ancak bu durum diğer öğrenciler üzerinde bir ezilmişlik psikolojisi oluşturarak öğrencileri negatif etkilememektedir.Şunu tekrar belirtelim, ileriki yaşlarda bir hatıra olsun diye öğrenciler bir ayara gelmiş, ya kendi okullarında ya da başka bir mekanda halay çekmişler, şakalaşmışlar, hocalarının ya da arkadaşlarının  taklitlerini yapmışlar adaplarıyla eğlenmişlerse buna bir diyeceğimiz yok. Ancak yukarıda bahsettiğimiz türden bir mezuniyet gecesini asla tasvip etmemiz mümkün değil.Bu tür gecelere izin veren,  hatta teşvik eden eğitim kurumları idarecileri, yani milli eğitim müdürleri, okul idarecileri ve aileler bu tür eğlence dozunun kaçtığı mezuniyet gecelerine müsamaha göstermemelidirler. Zira kendilerinin de idareciliği kabul ederek bir şekilde içinde olduğu siyasi iradenin temel felsefesi; inançlı, imanlı bir nesil yetiştirmektir. O halde ya bu temel felsefeye göre idarecilik yapmalı ya da idareciliği bırakmalıdırlar. Hani hep klasik bir ifadedir gençlik elden gidiyor deniyor ya, o zaman gençliğin elden gitmemesi için başta eğitimciler gençliğin sapacağı kötü yolların zeminini hazırlamaktan  kaçınmalıdırlar. Bu gençler gelecekte anne baba olacaklar. Neyi nasıl görürlerse onu uygulayacaklardır. Bu durum onlara doğal gelecek ve dolayısıyla nesiller zaman  içerisinde tabir yerindeyse kayıp gidecek ve aile mefhumunu  zihinlerinden sileceklerdir.Batı bu noktada karşımızda duruyor. Batılı ülkeler yitirdikleri aile mefhumunu  yeniden kazanmak için önlemler almaya çalışıyorlar.  Bize de samimi batılılar aile mefhumunu kaybetmememiz için tavsiyelerde bulunuyorlar. “Bizim gittiğimiz yoldan gelmeyin” diyorlar. Batı’da olduğu gibi ülkemizde de yalnız yaşamak isteyen bir nesil yetişiyor. Ülkemizde yapılan  bir araştırmaya göre yaklaşık üç milyon insan yalnız yaşıyor. Her halde bu tespit işin vahametini anlamamız için yeterlidir.  Belki “ak sütün içindeki ak kılı seçecek kadar gözleri keskin bir gençlik” yetiştiremeyiz  ama en azından daha kötüye gitmeden ve daha dramatik bir durum oluşmadan bu gençliğe sahip çıkabiliriz.  

Yazarın Diğer Yazıları