Bu köşede Elazığ ile ilgili bir çok konuda değerlendirmelerde bulunduk. Elazığ’ın kültürel, sosyo-ekonomik, siyasi, turistik ve bir çok yönüyle ilgili zaman zaman çala kalem bir şeyler karalamaya gayret ettik. Değerlendirmelerimizi yaparken de, genellikle şehrimizin hayrına olabilecek, şehrimizi bulunduğu konumdan daha iyiye daha güzele götürebilecek, bölgesinde sanayisi, ekonomisi ve sosyal hayatı gelişmiş bir şehir olması noktasında acizane tekliflerde bulunduk. Gün oldu Elazığ insanının yardım severliğinden , gün oldu misafirperverliğinden dem vurduk. Zira bu şehir bizim de ilk göz ağrımız olduğu için içimizde içten içe bir sevda yeşermişti. Gerek şehrin sıcaklığı, gerek insanlarının sıcaklığı hep içimizi ısıttı. Pekiyi güzelliklerimizin yanında kötü hasletlerimiz de var mı? Bu soruya ne yazık ki cevabımız evet, kötü hasletlerimiz de var şeklinde. Mesela kıskançlık, birbirini çekemezlik gibi. Örnek mi istiyorsunuz ? Bir sokakta açılan iş yerlerine bir bakın, yan yana aynı işi yapan kaç tane dükkan görürsünüz. Bırakın aynı sokağı belki şehirde bile birkaç tane olması gereken bir iş için arka arkaya açılan iş yerlerine rastlarsınız. Çerezcilerden tutun da, simit stylere, internet kafelere , pastahanelere kadar bir çok aynı işi yapan yan yanadır. Sadece bu mu? Elazığ’da bir daireye müdür olarak atanan bir Elazığlı ile ilgili cadı kazanı hemen kaynamaya başlar. Şu işimi yapmadı, falana çok kötü davranmış, filanın yüzüne bakmamış vs. Ankara’ya bürokrat olarak atananların bile durumu farklı değil. Elazığ’da oturup o insanlarla ilgili ahkam kesmeye başlıyoruz. O insanların hangi şartlarda çalıştıklarına aldırmaksızın eleştirilerimizi acımasızca arka arkaya sıralıyoruz. Sanki o insanlar oraya bizim işlerimizi takip etmek için atanmışlar. Bir işin yapılması noktasında şartlar makul ise o bürokratların elbette bir çabası olmalı. Ancak öyle istekler duyuyoruz ki bırakın bürokratın boyunu aşmayı neredeyse bakanların dahi yapamayacağı istekler… Elazığlılar olarak dışarıda birbirimize oldukça tutkunuzdur. Gurbette bir Elazığlı’ya rastlamak için deyim yerindeyse can atarız. Rastladığımızda da birimize candan bir şekilde davranır, bir birimizi el üstünde tutar her konuda yardımlaşırız. Evlerimizi birbirimize açar, ailece görüşmeye başlarız. Peynirli ekmek veya çiğköfte geceleri gibi çeşitli etkinlikler düzenlenirse koşar gideriz hemşehrilerimizle bir araya gelmek için. Dışarıda memurluk veya öğrencilik yapmış olanlar bu durumu yakından müşahede etmişlerdir. Hatta gurbette bulunduğumuz yerde Elazığlı yoksa yakın komşu illerden Bingöl, Tunceli ve Malatyalı insanlara bile hemşehri gözüyle bakabiliyoruz. Hal böyleyken Elazığ’da neden birbirimize daha anlayışlı davranmayalım, birbirimizi kıskanalım, bir çekemezlik içerisinde bulunalım? Asıl kendi memleketimizde birbirimizi her konuda desteklemeliyiz. Ticaret yapma, iş yeri açma, bürokrat olma, mal mülk sahibi olma gibi konularda birbirimizi kıskanma yerine birbirimiz için sevinelim. Elazığ'a güzel şeyler yapmak isteyenleri destekleyelim. Özellikle siyasi alanda farklı düşünsek bile siyaseti tatlı bir rekabet içerisinde kavga gürültü olmadan yürütelim. Hep Malatya’yı örnek veririz. Hiç kimse kızmasın Malatya insanı bunları çoktan aşmış. Malatya’ya nasıl yatırım yapacağının derdi içerisinde. Malatyalı birbirini pozitif olarak kıskandığı için, birbirine güvendiği için bugün yatırımlar şehri oldu, büyüdü ve büyük şehir oldu. Hatta bir kısım Elazığlılar bu yönünden dolayı yatırım yapmak için Malatya’yı seçmiş durumda. Birçok Elazığlı iş adamı bu noktada bir güvensizlik içerisinde olduğundan Elazığ’a yatırım yapmayı düşünmüyor. Elazığlılar olarak kıskançlık ve çekemezlik yönlerimizi biraz kontrol altında tutalım. Kendi insanımızı kıskanmak yerine daha başarılı olsun diye destekleyelim. Kendi gözümüzün çıkarılması yerine, biz bir istiyorsak dostumuz, arkadaşımız veya komşumuz için iki dileyelim.