Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

TARİHİ İYİ OKUMALIYIZ

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bulunduğumuz coğrafyayı, Anadolu’yu tanımlarken;

“Üç Kıtanın birbirine en fazla yaklaştığı,

Üç Tevhit Dininin Doğduğu,

Tarihte ilk şehir devletlerinin ve Medeniyetlerin doğup serpildiği…”

Tarihin en zor, en hassas bir coğrafyası olarak tanımlarız!

Anadolu’dan bizler,

Uzakdoğu’yu da, Avrupa’yı da içlerine kadar,

Okuma fırsatını buluruz…

Her şeyden önce Türklerin gitmediği,

Hâkim olmadığı bir coğrafya yok gibidir…

Hun (MÖ 204–58), Avrupa Hun (375–454), 

Göktürkler (552–630), Avar İmp.(563–803),

Hazarlar(651–983), Uygur Devleti (744–840),

Karahanlılar(940–1040), Gazneliler (963–1183),

Büyük Selçuklu İmp.(1040–1157), Harzemşahlar(1157–1231)

Altın Ordu (1236–1502), Büyük Timur İmp.(1368–1501),

Babür (1526–1858), Osmanlı İmp.(1299–1922)

İşte, 2000 Yıla sığdırmaya çalıştığımız bir milletin hayatı…

 

Türk insanı tarihi kimliği ile tanımlanırsa;

Çok geniş ufuklara sahip olduğunu,

Yaratılışında taşıdığı o ruhunda;

İnsanlığı yönetme ve idare etme gibi,

Hassasiyetlerle donanımlı olduğunu görürüz!

 

Her Türk Aydını, Doğusunu da, Batısını da;

Kuzeyini ve Güneyini de;

Bilmek, Tanımak ve Yorumlamak durumundadır…

Bir Türk çocuğu elbette ki,

Şark Klasiğini de, İslam Klasiğini de,

Batı Medeniyetini de, okuyacaktır, kavrayacaktır!

Dün ne diyorduk ismine,

Alperen Ruhuna sahip, “Horasan Erenleri…”

 

Gün olur, Doğu Türkistan’ı konuşuruz…

Gün olur, Timur’u, Babür Şahı dillendiririz

O iklimler bizlere uzak değildir!

Uzak olmayan o iklimlerde ki,

‘Tuzakları…’ okumaya çalışırız!

Burada elbette ki, 21. Asrın Çin Dünyasını da,

Hint Dünyasını da bileceğiz…

 

Yaşadığımız Coğrafya, Anadolu…

MÖ 2500 Yıllarına kadar,

Tarihçilerin iz sürdüğü, ‘milletler mezarlığı…’dır!

İnancımız ne diyor,

“Sizlerden önce yaşayan milletlerin hayatını okuyun…”

Akadlar, Asurlular, Babiller, Sümerler, Hititler, Urartular,

Frigyalılar, Lidyalılar,  İyonyalılar, vesaire…

Her birinin farklı yüzü olmuştur…

 

Tarihte, Hâkimiyeti nasıl okuruz?

Bilgi ve onun kullanılması!

8. Asırdan 15. Asra kadar,

Akdeniz’de, ‘hâkimiyetin’ odağında,

Türk ve İslam Dünyası vardır…

İbni Fazıl, Kindi, Cahiz, Harizmi, İbn Türk,

Farabi, Razi, İbn Havkal, İbn Sina, Beyruni,

İdrisi, Ömer Hayyam, İbn Rüşt, Nasirüddin Tusi,

İbn Batuta, Kâdızâde Rumi, İbn Haldun, Uluğ Bey,

Akşemsettin, Piri Reis, Mimar Sinan, Evliya Çelebi,

Kâtip Çelebi, İbrahim Hakkı, Kambur Vesim…

Batı ve Doğu Dünyasının kendilerine rehber edindiği,

Sadece birkaç İlim Adamı…

 

17 yy’den sonra,

Tarihin rengi değişmeye başlamıştır…

İlim ve Hikmet Odağında,

Mavi Akdeniz yerini,

Alplere terk etme durumunda kalmıştır…

18. yy Batı’da, “Aydınlanma Çağı” olarak bilinir!

“Descartes, Kepler, Kopernik, Galile,

Harvey, Francis, Bacon, Hobbes,

Locke, Newton, Spinoza, Pascal vesaire”

Avrupa’da geleceğin önünü açan aydınlardır…

 

Tarihi iyi okumalıyız…

13. Asrın Anadolu’sunu da;

Ki bu asır, “Anadolu’nun Aydınlanma” asrıdır…

Yunus’un dili, Mevlana’nın gönlü,

Şeyh Edibali’nin ufuk açan sedası,

Ve daha nice ‘gönül erenleri’

Bu asrın yürekli yüzleridir…

 

Her zaman için söyleriz,

Türk’ün coğrafyasını tarif ederken,

Kars’tan Edirne’ye, ‘Kendimizi hapsedemeyiz…’

Anadolu’da, İlanihaye sürecek,

‘Tarihi köklerimiz…’ vardır…

Bir ağaç gibi, Özünü, suyunu, gıdasını,

O köklerden alır…

O köklerle beslenir!

Elbette ki,

“Türkülerimizi gittiği yerlere kadar” gideriz!

Destanlarımın yazıldığı yerlere kadar,

Sözümüzü söyleriz…

Ki, 21. asrı daha sade, içten ve yürekten okumak için,

Yeni Destanlarımızı yazabilmek için…

 

Yazarın Diğer Yazıları