Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

KURBAN BAYRAMI VE DÜŞÜNCELER!

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

2020 Yılını gelecek nesiller insanlığın, ‘hüzün yılı’ olarak anacaklar

Korona virüs hayatı derinden etkileyecektir.

İnsanlar arasındaki bağları( sosyal hayatı) sarsacak; ‘geliş gidişleri’ etkileyecektir.

Aileler, ‘kendi içerisine kapanacaktır’

Belli bir süre ülkemizde de, ‘Camiler/ Mescitler ibadete kapandı…’

Halen, ‘sosyal mesafeyi koruyarak’ Camilere/ Mescitlere gidebiliyoruz.

COVİD-19 nedeniyle bu yıl, Hac İbadeti de yapılamayacak!

Asr Suresinde ne buyruluyor;

“Asra yemin olsun,

Şüphesiz ki insan gerçekten hüsrandadır!

Ancak iman edip sâlih amel işleyenler,

Birbirlerine hakkı tavsiye edenler,

Ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”

Kurban Bayramını birlikte tefekkür edelim…

 

Ramazan ve Kurban Bayramı arasındaki yolculuğumuz 70 gün…

Ramazan ve Kurban Bayramının bizlere kazandırdığı o kadar önemli feyizler var ki,

Bir defa kendi dışımızda ‘fakiri, yoksulu, zayıfı, düşkünü, kimsesizi,

Garibi, mecnunu, meczubu, yetimi, öksüzü vesaire’  olarak tanımlanan,

 Bir dünyanın olduğunu bizlere haber veriyor.

Kutlu haber, bizlere sürekli olarak, ‘sahiplenme’ şuurunu bir güzel örf olarak yaşatılmasını istiyor.

“Her hayır sadakadır” sözünü bu iki kutlu bayramda hayat felsefesi olarak öylesine sindiririz ki,

“vel akıbetül müttekin” yani, ‘güzel akıbet takva sahiplerinindir’

Billurdan damlaları ile yıkanan yüreklerin bir yarışı bugünlerin feyziyle başlar.

 

Şüphesiz ki, ‘arzda insan gibidir’ ve şüphesiz ki, ‘devlette insan gibidir’  

Burada insanlar için evla olarak kabul gördüğümüz devletin de,

‘canlı bir organizma’ olduğunun altını çizmek istiyoruz.

Ne deriz, ‘devlet, millet hayatının siyasi organizasyonudur’

O canlılığı bizler, ‘sosyal devlet’ anlayışı ile tanımlarız.

O tanımın ayaklarında, ‘bilgi’ vardır, ‘adalet’ vardır, ’eşitlik’ vardır, ‘ahlak’ vardır.

Bu tanımların her biri şüphesiz ki, insan merkezlidir.

Bizim inancımız,  “insana sevgiyle, şefkatle, merhametle, saygıyla yola çıkar!”

Buradan nereye geleceğim, lütfen dikkat edelim, ‘akıl defterine yazalım’

Güçlü ve dinamik bir devlet anlayışında, ‘sefalet ile sefahat’ yan yana yürümez!

İnsanlarının güçlü, müreffeh ve mutlu olduğu bir toplum dokusu hepimizin arzusudur.

O arzuları, ‘izzet ve ikram çağlayanı’ haline getiren iki kutsi bayramımız,

‘Kurban ve Ramazan Bayramı’

Her iki bayramda, ‘zenginin ve fakirin bir büyük imtihandan geçtiğini’ görebiliyoruz

Birinde haline ve vaktine, ‘sabır’ imtihanı,

Diğerinde ise ‘şükür’ imtihanı!

Bizler gayet iyi biliriz ki, “rızkın genişlemesi veya daralması’ imtihan vesilesidir.

Burada, rollerimizi iyi oynamalıyız.

Hadis; “Esas kibir, sahip olduğu nimeti hazmedemeyip şımarmak ve halka tepeden bakmaktır” Gurura, kibire, öfkeye kapılmaya hiçbir hakkımız yok!

Güçlü bir toplumdan söz açtık.

Onunda, sosyal devlet anlayışından geçtiğini vurguladık.

O anlayışı nasıl canlı ve dinamik olarak ayakta tutabiliriz.

“Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Ruhuyla…”

Bizlere, o ruhu, iki kutlu bayramımız, ‘manevi aşıyla…’ tevhit boyasıyla veriyor.

Şunu daha iyi gözlemleyebiliyoruz; “Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Ruhu…”

Bizim ülkemizde,  meydana gelebilecek sosyal çözülmelere,

Ekonomik krizlerin bırakabileceği, ‘ciddi yaralara/ sosyal sarsıntılara merhem oluyor’

          

 

Kurban ve Ramazan Bayramı;

Hadiselere daha geniş bir perspektiften bakma; bir bakıma beyin jimnastiği yapma imkânı veriyor.

Zekât ve Sadaka, Kur’an da o kadar geniş ve mükerrem manada yer alır ki,

‘sosyal barışın tesisinde’ kalpleri yumuşatan manevi lütuf olarak tarif ederiz.

Bugün Türkiye’mizde milyonlara hitap eden, devletin şefkat kucağını açan,

‘Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Ruhudur'

Dini bayramlarımızın belki de en önemli amacı,

‘toplumu işleyen bir sosyal yardım müessesi ile güçlendirmek.’

Sosyal bünyede sağlıklı bir kan dolaşımını kurmaktır.

En büyük arzumuz nedir?

Şehirlerimizin ‘sosyal bir havuz’ oluşturarak örgütlenmesi! 

Zekâttan, Sadakadan, kurbandan maksat neydi?

‘fakiri, yoksulu, zayıfı, düşkünü, kimsesizi, garibi, mecnunu, meczubu, yetimi, öksüzü’

Güçlendirmek; ayakları üzerinde durabilecek refah seviyesine taşımaktır.

Balığı yedirmek kadar, ‘balık tutmasını öğretmek’ bizim asli görevimizdir

          

Kurban Bayramında hassasiyetimiz daha can alıcı hale geliyor.

Kurban, ‘fedakârlığın zirve yaptığı haldir…’

Ali İmran Suresi 92 ayet bizlere, “Gerçek İyiliği…’ anlatır;

 “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) sarf etmedikçe

(gerçek) iyiliğe asla erişemezsiniz

Her ne sarf ederseniz artık şüphesiz ki Allah onu hakkıyla bilendir”

Bu Şehir, Bu Ülke Deprem Felaketini Yaşadı…

COVİD-19 gibi bir belaya müptela oldu!

Bugünlerde, Kurban Bayramında, ‘daha duyarlı olacağız’

Birlikte, ‘paylaşma şuurunu…’ zirvelere taşımaya azmedeceğiz!

Kurbanlarımızla, Evvelinde, ihtiyacı olana ulaşabilmek…

Tarihimiz boyunca, bizim medeniyetimizin en güzel tarafı nedir?

 ‘hayrı müesseseleştiren’  bir iradeye sahip oluşudur.

O irade, “sadece Allah rızasını kazanma azminde…” olmalıdır!

O azim, o irade, ‘ihlasa, ibadete dönüşmelidir’

Anadolu insanının sağduyusuna her zaman için inandık…

Şunu geliniz birlikte düşünelim, hayat felsefesi haline getirelim;

Sağlıklı bir örgütlenme; toplumun alt katmanına,

‘istihdam olarak dönüşmelidir’

Bizim inancımız, “Hayırda yarışın!” buyuruyor!

Kurban Bayramı,  bu kutlu yarışa en büyük vesiledir..

 

HAC MANZARASI…

Yüzler döner Mevla’ya; baş açık, yalın ayak!

Dünya döner Mahşere;  bir sel akar Kâbe’ye...

Kalp döner âleme; kandil kandil nur yağar!

Seda döner, Tevhide; “Allahümme Lebbeyk...” der...

Âdem döner, Arafat’a; Arafat ’da, Cennet kokusu!

Sema döner, duaya; Dua, Resul muştusu!

Dua döner, huşuya; Muhammed (as)  Sancağında...

Eller döner, Huda'ya; Sahabe duruşunda!

Saflar döner, ihramda; kıyamda bütün yüzler

Renkler döner; Nur Yüze… Nuru düşer, Işığa! ...

Fani, döner,  Ebede; Ebedde, Ayne’l yakin

 

Yazarın Diğer Yazıları