Geçtiğimiz gün çok sevdiğim bir bürokratın odasında asılı bir söz çok dikkatimi çekti. "Kendi işini yapmayanlar için imkansız hiçbir iş yoktur." Açık söylemek gerekirse ilk başta bu sözün ne anlama geldiğini anlayamadım. 30-40 saniye düşündükten sonra ancak çözebildim. Çok hoşuma gitti bu söz. Toplumumuzun genel profilini çok güzel özetleyen bir sözdü.
Özellikle son günlerde dış politika üzerinden hem televizyon ekranlarında hem de sosyal medya platformlarında karşımıza çıkan yorumlar aynı psikolojinin ürünü. Dış politikayla ilgili güncel eleştiriler ile birlikte ekonomi, eğitim ve dini konular başta olmak üzere herkes her konuda uzman maşallah. Bir soruya; bilmiyorum, bir konuya; bilgim yok cevabı veren yok. Herkes her konuda yorum yapıyor.
Geçtiğimiz gün Mısır'ın darbeci Cumhurbaşkanı Sisi ülkemizi ziyaret etti. Bundan 10 yıl önce Erdoğan 'Darbeci Sisi ile görüşmem' demişti. O günün şartlarında söylenmesi gereken yerinde bir sözdü. Hepimizin duygularına tercüman olmuştu. Muhammed Mursi ve İhvan mensuplarına yapılan zulümler ve haksızlıklar herkesi isyan ettirmişti. Bugünün şartlarında ise Gazze'nin ve Suriye'nin durumu ortada iken, Ortadoğu kaos içerisindeyken Mısır'ın stratejik önemini yadsımak pek de akılcı olamazdı. Gazze'ye geçiş için tek yer olan Refah Sınır Kapısı Mısır'ın kontrolünde. Gazze'de yaşanan soykırım ve insani durum dünya kamuoyunun gündeminde. Özellikle son dönemlerdeki bu gelişmeler Erdoğan-Sisi görüşmesini kaçınılmaz hale getirmişti. Yarın belki Esed ile de görüşülecek.
Devletlerin ebedi dostlukları ve ebedi düşmanlıkları olmaz. Uluslararası ilişkilerde duygusallığa yer yoktur. Erdoğan koskoca ülkeyi yönetiyor. Daha başında olduğu kurumu yönetemeyen, maiyetindeki 3-5 personele hükmü geçmeyen, elindeki işi doğru düzgün yapamayan hatta çocuklarına sözü geçmeyen tipler bakıyorsun dış politika konusundaki son gelişmeler üzerinden Erdoğan'ı eleştiriyor. Yok verdiği sözü yemiş, yok büyük konuşmuş, yok dünya lideriydi hani gibisinden sözlerle olayı sulandırıp aklınca eleştiri yapıyorlar. Hangimiz arkadaşımıza küsüp barışmadık, hangimiz hayatta yapmam dediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalmadık. Adam koskoca ülke yönetiyor, dünya ile muhatap oluyor. Tabii ki konjonktürel davranacak. Devlet yönetmek kolay değildir. Biz rahat koltuklarımızdan atıp tutuyoruz. Adam dünya ile uğraşıyor. Kalkıp da birkaç farklı dış politika uygulamasından dolayı toptancı yorumlarla Erdoğan'ı yıpratmaya çalışıyorlar. Komik duruma düşüyorlar. Evet Sisi darbeci bir katildir. Evet Esed diktatör bir katildir. Ama ikisi de ülkelerinin resmi liderleridir. Onlara tepki vermek mesafe koymak gerekliydi öyle yapıldı. Şimdiki siyasi durumda da bölgesel barış için görüşülmesi gerekiyor ve öyle de yapılıyor. Bu onlarla dost olunacağı ve onlara güvenileceği anlamına gelmez. Yarın Gazze'de ateşkes sağlanması için gerekirse Netenyahu ile de görüşülecektir. Bu onun eli kanlı bir katil ve soykırımcı olduğunu değiştirmez. Buradaki maksat akan Müslüman kanının durmasıdır. Bu gibi amaçlardan dolayı devletlerde daimi küslük olmaz.
Aslında bu gibi paradigma değişimleri bazı kesimler için turnusol kağıdı görevi görüyor. Eleştiri yaparken, değerlendirme yaparken 'bilinçaltı' dediğimiz gerçek düşüncelerini öyle güzel ortaya koyuyorlar ki. Karşısındakini saf kendini zeki zanneden herkes yanılgı içerisindedir. Herkesin aklı var ve herkes her şeyin farkında. Kim sosyal medyada neyi en çok eleştiriyorsa bilin ki onun o konuda bir defosu vardır. Sırtında küfe olmayanlar küfenin ağırlığını ne bilsin.
Oturduğu yerden ahkam kesip millete ahlak dersi vermeye çalışanlara, millete yargı dağıtmaya çalışanlaradır lafımız. Sosyal medyada herkes mükemmel. Gerçek hayatta ise birçoğunun kapısının önü kirli. Önce kendi kapının önünü temizleyeceksin sonra diğer komşuların kapısındaki pisliğe laf edeceksin.
Evet yazımın başındaki sözü bir kez daha hatırlayalım;
"Kendi işini yapmayanlar için imkansız hiçbir iş yoktur."