Rüveyda Sadak

Gazze'de? Un? Ekmek? Yemek?

Rüveyda Sadak

Finans inisiyatifinde bulunan dev markaların boykotu için rutin turizmi kapsamında boykottan uzaklaşan bireysel vicdanlar, özgün konsensüste mutabık kalırken, Gazze hâlâ bombalar altında ve insanlar, hayatta kalabilmek için açlık ve susuzlukla mücadele ediyor. Ve Gazze’de, iklim şartları sebebinden bağımsız bir kıtlık yaşanıyor. Yemek ve dahası ekmek bile tedarik edilemiyor. İnsanlar, hayvan yemlerini toparlayarak yaşam

ak için bir tür besin elde etmeye çalışırken, kuru bir susuzluk ve açlık sonucu oluşturulan ek-mek (!) avuntulu bir nesnenin, ekmek ol(a)mayan ve aslında yenilemeyecek olan ve ekmek sanılan utancı, sözün bittiği mekân oluyor. Ekmek kuyruğunda, saatlerin asra ithafıyla geçmek bilmediği Gazze’den insan manzaraları, günümüz şimdi’sinde 2000’li yılların modern seviye, gelişmişlik vesaire görüntüsünü böylece ortaya koyuyor! Dağıtılan tek tabak yemeği, açlık sebebiyle yaşadığı mekâna götüremeyen bir çocuk ve yine tek sebebin açlık olduğu merhameti seslendiren kaşık hesabıydı, Gazze şartlarında bir canlı, insan olmak. Ve tabi bulunan yemeğin bitene kadar değil, olduğu kadar tanımıyla Gazze’de her şey yok ama hiçbir şey gerçekten var! Bir tabak yemek gibi.

Sosyal medyanın doğru zannedilen yanlışlarından, seçenek alternatifleriyle fotoğrafın internet yansıması, kiminde mizahi bir keyif sayılan ve atıştırma alışkanlığının türlü desenleri mümkün iken, Gazze’de olmayan besin miktarı Gazzeliler tarafından, gerçekliği bizzat yerinde ve izah edilerek yaşanıyor. Yemek için ekmek yok iken, bulunursa dağıtılan çorbanın azlığı; miktarıyla değil, niteliğiyle değerlendiriliyor, Gazze’de. Ve su altında yaşanılan yer olarak çadırların olumsuz koşulları ve öte yanda marka değer için duyarlılığın önemsiz sebebi düşündürürken, fast food, sıcak içecekler keyfine bakılırsa Gazze’deki su dolu çadırlar pek bir anlam ifade etmiyor olmalı.  Gazze, aynı yerde ve peki vicdan, merhamet nerede? Mevsim gereği yağmur ve gök gürültüsünü, bomba kütleleri sanan Gazzeli mağdur çocukların yaşadığı bir travma değil miydi? Ya da gök gürültüsü ile bombalar, yer değiştirmiş olamazdı öyle değil mi?

Saldırı bomdardımanların devam ettiği Gazze’de yardımların engellenmesi nedeniyle 2,3 milyon Gazzeli, imkânsızlıklar içerisinde ve rağmen yaşamaya çalışıyor.

BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı(UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, “Şubat ayında Gazze’ye giren yardımın önceki aya göre %50 oranında azaldığını belirterek, çaresiz yaşam koşullarındaki 2 milyon Filistinlinin artan ihtiyaçlarını karşılamak için yardımların azalması değil artması gerekiyordu.” açıklamasında bulundu. Ve Gazze’nin güney bölgesinde, Filistinlilerden oluşan insan kalabalığıyla bir sahil görünüyor. Ürdün, Mısır ve BAE, Gazze’nin güneyine havadan yardım gönderiyor. Denize düşen yardımları bulup, alabilmek için sahilde insan kalabalığı yoğunlaşıyor. Filistinliler, teknelerle ve bir kısmı ise yüzerek kendi imkânlarıyla gönderilen yardımları alabilmek için mücadele ediyor. Uçak ve paraşütle sağlanan yardımlar sonucu bir Gazzeli’nin koşar adımlarla taşıdığı un paketi için tarifi olmayan mutluluk bir ölçü ile mukayese edilebilir mi? Ekim, Kasım, Aralık, Ocak, Şubat ve Mart… Ve kozmopolit bir mekân bir şehir değil, bahsedilen Gazze. Gazze’nin, mağdur masumiyet ve insan kayıpları karşısında bombaların hiyerarşi gösterdiği, başarı sanılan ya da ilerici sayılmanın koşulunun bir şehirden, insandan, evden ve aslında insanın dahil olduğu her şeyden sınırlandırılıp, mevcut Gazze coğrafyasından, canlı insanı izole etmek değil miydi, oradaki insan kavramını açıklamak(!) Ekonomik alt yapı eksikliğiyle yılların gündem polemiği olan Filistin demografisinde, kişi başına düşen gelir kavramının ekonomik değerlendirmeyle 7 Ekim’den bu yana artık bir değer ifadesi yok. Küresel bir dikkatin gerçekleşememiş olduğu Filistin’de, Marx’ın tabiriyle alt-üst sınıf kavramından bağımsız bir tercihti(!) Filistin’de ekonominin varlık, yokluk düşüncesi. Merkantilist bir geleneğin hiç olmadığı Filistin Ülkesi’nde; olmayan fazla, hangi eksik üzerinde dengelenebilirdi? Ekonomik konjonktürün, Filistin coğrafyasında gelişmemiş olması ve denk standartta, ihracatın yeterli seviyeyi sağlayamadığı ve dolayısıyla küresel ölçekte yapılacak olan ihracatın ve böylece ekonomide ticari diplomasinin oluşumu, olumsuz etkilenmektedir. Gazzeli için su, yemek için ekmek, ekmek için ise un gerek, zorluklarla mücadele eden Gazze’de!

Yazarın Diğer Yazıları