Ömer Enes YILAR

İnsanoğlunun Kendine Zulmetme Sevdası

Ömer Enes YILAR

İnternetin toplumsal hayatımızın kılcal damarlarına kadar işlemesinin ardından elde ettiğimiz birçok avantajın keyfini sürmek yerine, bu nimeti de kendine eziyet etme aracı olarak kullanan insanoğluna hayret ediyorum.

Bak kardeşim!

Eskiden, uzakta olan sevdiğin birinin, belki birkaç saniye sesini duymak için neler vermezdin değil mi? Ama şimdi öyle mi? İstediğin kişiyle istediğin zaman konuşabiliyorsun hem de görüntülü

 
Bizimkiler şöyle der, eskilerden bir adam varmış, bir gün gelecek uzaklar yakın olacak, yanında olmadığının sesini duyacak, yüzünü göreceksin! İnternetin onlarca faydası olmasına rağmen niye bunu örnek verdim ki acaba… Belki uzaklarda sesini duymak istediğimiz birileri vardır.

Bizdeki de şans (!) ya işte tam da böyle bir zamana doğmuşuz. 

Ancak biz insanoğlu, bize nimet olarak sunulanları her daim bir eziyet aracına dönüştürmeyi başardığımız için günümüzde iş çığırından çıkma noktasını geldi. 
Bilinçsiz su tüketimi, kaçak avcılık, çevre kirliliği, tüketim çılgınlığımız, olmayan nüfus politikalarımız… Biz bunları yapmaya gayret ettiğimiz sürece doğa da bize acımasızca cevap vermeye devam edecek…

İşte bir koronavirüs belası ve hala kurtulamadık. 1 yılı aşkın süredir evlerimize, iş yerlerimize hapsolmuş durumdayız. Belki en sevdiğiniz yakınlarımıza, arkadaşlarımıza sarılırken, dokunurken tereddüt içerisindeyiz.

Sevgili Ters Köşe Okuyucuları,
Bu özetten hareketle, konuşmak istediğim iki mesele var…

İlki yukarıda da söylediğim gibi internet ve internetin aslında nasıl toplumsal bir kıyıma neden olabileceği. Geçtiğimiz gün normalde bir yatırım aracı olan ve tüm dünyada özellikle genç bireylerin yeni bir uğraşı haline gelen kripto para meselesi. Aslında zararsız olması gerekirken insanoğlunun açgözlülüğü ve bütün insanlığını nefsine satmış bir ahlaksız yüzünden olay bir yıkıma dönüştü. 

Bu şahıs o paraları alıp kaçarken bu ülkenin değerlerine, uluslararası itibarına, milli kaynaklarına ağır bir darbe vurarak gitti. Umarım bu sefer ‘Tosuncuk’ meselesi gibi olmaz ve bu şahıs en kısa sürede yakalanarak hak ettiği şekilde cezasını alır. 

Burada aslında kendimizi de sorgulamalıyız. Bir tür ‘oyun’ olan bu kripto meselesine, kısa yoldan zengin olma, paramızı 3’e 5’e katlama açgözlülüğüyle yanaştığımız zaman başımıza da böyle istemediğimiz çok ağır şeyler gelebiliyor. İşte bütün mal varlığını buraya yatırmış binlerce kişinin yaşadığı hezimeti hepimiz görüyoruz.
Diğer bir mesele ise miyar dolarların döndüğü böyle bir ortamı denetlemek, yaşanabilecek olumsuzlukları engellemek ve olumsuzluk yaşanması durumunda çare olabilecek yeterli yasaların ve politikaların olmamasıdır. 

İşte bu mesele de insanoğlunun iki hali… İki türlüsü de nefsinin kölesi olmuş. Biri başkasının emeğini alıp kaçıyor, diğerleri kısa yoldan ‘uçmak’ peşinde ve sonuç hüsran!..

İkinci mesele de yine dolaylı yoldan interneti ilgilendiriyor. İşte iletişim uzmanlarının sürekli sözünü ettiği medya okuryazarlığının önemi burada bir kez daha ön plana çıkıyor. Medyayı okuyamayan bir toplum bir yalanı kartopu gibi büyüterek çığ edip başına düşürüyor.

Nedir bu?

Efendim, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın -bana göre- yürüttüğü mükemmel iletişim politikasının meyvesini tam anlamıyla yiyemiyoruz. Çünkü her ne kadar Bakan Koca, pandemi sürecinde ‘iletişim’ meselesinin öneminin farkında olsa da karşı ataklar karşında toplumumuz bağışıksız ve ‘konuda eğitimsiz’ olduğu için çaresiz kalındığı da oluyor.

Evet, muhalefet eleştirecek, zor sorularla kenara sıkıştıracak hatta olmaması gerekse de bazen bel altı vuracak. 

Evet, ruh hastası kişiler tarafından yönetilen, milyonlarca takipçisi olan sosyal medya hesapları yalan içerikler, komplo teorileri ve çarpıtma kampanyaları yürütecek.
Üstelik tüm bunlar internette, sosyal medyada olacak ve senin milyonlarca vatandaşın bu ortamı temel bilgi alma kaynağı olarak kullanacak.
O halde hükümetin de yapması gereken şeyler var. Başta medya okuryazarlığı konusu geliyor ki toplumun yüzde 99’unun bu konuda bağışıklık kazanması şart. Evet evet biliyorum tüm gençlerimiz, Tik…’a içerik üretenler ve bunları tüketenler olarak ikiye ayrılıp tüm değerlerini kaybetme aşamasını geçmeden böyle bir hükümet politikamız olmayacak.

Sonuç olarak Sayın Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın dediği gibi, hiçbir şey yapmadan izliyorsunuz ithamında bulunanlar, bile bile yanlış ilaç veriliyor diyenler, ben vürüse inanmim diyenler, vürüs değil ilaçlar öldirimiş diyenler hep olacak ve biz belki de birçok doğru politikayı başarıyla yürütmemize rağmen sırf eğitimsizlik nedeniyle salgından en son çıkan, aşılamayı en son bitiren OECD ülkelerinden biri olarak tarihe geçeceğiz.
 

Yazarın Diğer Yazıları