Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir seminerde bazı öğretmenlerin ödenek derdiyle sözde siyaset yapma arzusu içerisinde olduklarını görmek inanın Diyarbakır’ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan Ahmet hocamı aklıma getirdi…
Aslında müfredatlar bazen yetersiz kalsa bile veya ödenekler zamanında ulaşmasa da çaresiz kalmak yakışık şey değil diye düşünüyorum. Yıllar önce yüz kişilik sınıflarda işlenen dersleri, kitap alamadığından dolayı okula gönderilmeyen öğrencileri, yakacak olmadığından ve köy yollarının kışın kapattığı yolları yeni nesil bilmezler ama gerçeği de inkâr etmenin kimseye faydası yoktur.
Elbette eksiklikler vardır ve yetersiz durumlarda söz konusudur lakin çaresiz olmak aslında yakışık olmayandır. Bakınız Diyarbakır’ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan Ahmet hocamıza…
Bir gün Matematik dersinde;
– Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır? Diye öğrencilerine bir soru soruyor.
Öğrenciler:
– Öğretmenim çilek ne? Diyorlar.
Çocuklar çileğin açıklamasını tam yapacakken
– Biz hiç çilek yemedik. diyorlar.
Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup Bursa’daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki;
– Bu toprakta çilek yetişir mi ? diyor.
Bursa’daki firmalardan cevap geliyor.
– Evet, Diyarbakır şartlarında çilek yetişir.
Mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif yolluyorlar. Öğretmen öğrencilere okuyor nasıl yetiştirileceğini, çıkarıyor bahçeye ve diyor ki:
– Bu sene size matematikten sınav yok.
Öğrenciler:
– E nasıl not alacağız öğretmenim?
Hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra her birine dörder çilek fidesi verip:
– Şimdi gideceksiniz evinize anne babanıza ben size nasıl öğrettimse sizde onlara öyle öğreteceksiniz.
Çocuklar gidiyorlar evlerine hepsi anlatıyorlar ve çilekleri dikiyorlar ve öğretmen diyor ki:
-Çilek mevsimi gelince getireceksiniz tabakta on tane çileğe bir not alacaksınız.
Çocuklar tabaklarla getiriyorlar çilekleri sayıyor öğretmen çilekleri eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki:
– Çocuklar nasılmış tadı?
Öğrenciler:
-Valla ucunda not vardı diye yiyemedik.
– Hadi bakalım yiyin. Diyor öğretmen.
Ve…aradan iki yıl geçtikten sonra çilek girmemiş o köyün halkı şu anda Diyarbakır'ın pazarında çilek satıyor...
Hülasa, öğretmen olmak tahtada müfredat anlatmak değildir. Bulunduğun yere bulunduğun ülkeye bir şeyler katabilmektir velhasılıkelam..