Kağan İnal

İstanbul Sokakları

Kağan İnal

Elazığ Fırat Üniversitesi’nde ki eğitimim bittikten sonra kendimi geliştirmek için ani bir karar ile İstanbul’a taşındım. Her zaman dillerde dolaşan İstanbul’da iş imkanı çok, oraya git bulursun bir şeyler sözlerine de güvenerek geldim. Severek yaptığım muhabirlik mesleğinin İstanbul’da bile artık unutulmaya yüz tuttuğunu iş aramaya başladığımda üzülerek gördüm. Bu durum beni kamera alanına yönelmek zorunda bıraktı ve dizi setlerinde veya büyük kuruluşlara bağlı yapım şirketlerinde belgesel-reklam çekimlerine yöneldim. Her ne kadar okulumdaki arkadaşlarıma göre CV’im daha iyi olsa da İstanbul’da bile torpil olmadan hiçbir şey yapılmıyormuş. Basın sektöründe herkesin tecrübeli eleman arayışı, tecrübe olsa bile torpil olma zorunluluğu gazetecilik mesleğine gençlerin el atmasını zorlaştırıyor. Mezun olduktan sonra iş bulmak oldukça zormuş. İletişim Fakültesi ve İletişim Lisesi okuyan kişilere tavsiyem, olabildiğince kendilerini hangi alanda olursa olsun geliştirmelidir. Evet İstanbul’da oldukça fazla şirket, kanal ve gazete var ama işe alım konusunda maalesef oldukça çekingen ve gaddarlar. Elazığ’da sahip olduğum çevreyi keşke İstanbul’da edinseydim diye düşünüyorum ve İstanbul’da değil de Elazığ’da İletişim Fakültesi okumanın pişmanlığını yaşamaya başladım. Şehir olarak oldukça büyük olan bu şehir yapım ve basın şirketleri olarak oldukça küçük. Herkesin birbirini burada da tanıdığı ve torpilin burada da olduğu basın sektöründe her ne olursa olsun tutunma hırsım ve inadım devam edecek. İstanbul’a geldiğim için pişman değilim ama bu kadar geç geldiğim için çok pişmanım. Zamanında boş dedikodularla ve boş etkinliklerle vaktimi harcayacağıma keşke meslek anlamında daha da kendimi geliştirseydim diye de düşünmüyor değilim. İnsan İstanbul’da yaşamaya başlayınca duyarsızlaşmaya da başlıyor. En basitinden Elazığ’da Öğretmenevi önünden bindiğim 4 numaralı Bahçelievler otobüsünde kendimizden büyük biri binince ona yer ver diye uyarırlardı bizi. Burada tam tersi olarak ne yer vereceğiz ayakta duramıyorsa binmesinler otobüse deniliyor. Yaşlı-genç bu kafada olduğu için de süre geçtikçe sen de onlar gibi olmaya başlıyorsun. Bakalım birçok şeyden kaçarak geldiğim İstanbul mu beni alacak yoksa ben mi İstanbul’u.

Yazarın Diğer Yazıları