
Z Kuşağını Anlamak
Gülşen Özeren
Z kuşağı deyince aklımıza neler geliyor? “Teknolojisi bağımlısı”, “sabırsız”, “duyarsız”, “gerçeklikten kopuk”, “çabuk sıkılan”, “sorumluluk almayan” gençler… Ne çok yaftaladık bu kuşağı değil mi? Tarih boyunca hiçbir kuşak, Z kuşağı kadar ötekileştirilmemiştir herhalde.
Madalyonun diğer yüzüne bakmayı denedik mi peki? Z kuşağı ya da alfa kuşağı gibi tanımlamalarla ötekileştirilen nesil bizlerden tamamen bağımsız mı yetişti?
Dijital dönüşümün içine doğan Z kuşağı, bir taraftan iklim krizinin derinleşmesine bir taraftan pandemi sürecine tanıklık etti. Pandemiyle sarsılan ve online eğitim için bile olsa zaruri olarak ekrana yönlendirilen bu nesil, savaşların ve ekonomik krizlerin gölgesinde büyüdü. Bu neslin “bizim gibi” olmasını beklemek, geçmişe yapışıp geleceği yargılamak olur. Oysa yargılamak ya da ötekileştirmek yerine hoşgörüyle yaklaşmayı deneyebilsek. Şikayet etmek yerine bizim neslin sarıp sarmalayıcı özelliklerini sergileyebilsek. Gençler zaten bu zamanın içine doğdu. Dönüp kendimize bakarsak bu nesilden beklediğimiz sabır, hoşgörü gibi kavramlardan kendimizin de giderek uzaklaştığını göreceğiz. Evet Z kuşağı biraz farklı. Yeni bir dünyaya doğmuş bireyler olarak yeni sorular soruyor, eski ezberleri sorguluyorlar. Kuru kuruya itaat etmek yerine nedenini ve nasılını bilmek istiyorlar.
Z kuşağının çevre duyarlılığı, toplumsal adalet konularındaki hassasiyeti, farklılıklara gösterdikleri saygı göz ardı edilemez. Bireysel gibi görünen gençler, aslında global bir vicdanla hareket ediyor. Kimi zaman sosyal medyada attıkları bir paylaşım, dünyanın öbür ucundaki bir krizi görünür kılabiliyor. Kabul edelim onlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Onların hızlı değişen dünyada ayakta kalma çabası, eski kalıpları kırmaları, yeni yollar denemeleri bir isyan değil; dönüşen ve değişen bir çağın ruhunu taşıyor. Onları suçlamak kolay ama anlamaya çalışmak, kaybetmek yerine kazanmanın yollarını aramak gerek. Bu gençlerle konuşmalı, onları dinlemeli, onların dünyasını anlamaya çalışmalı; dayatmadan, yargılamadan, birlikte düşünerek yol yürümeliyiz. Çünkü kurduğumuz güzel bir gelecek hayali var. Ve bu gelecek, ötekileştirerek değil; birlikte düşünerek, birlikte üreterek şekillenip güzelleşecek. O halde şimdi zaman, yarınların öznesi olan gençleri bugünün yükü gibi görmekten vazgeçme zamanı…