Cemil TURGUT

Yerel Basının Adı Yok

Cemil TURGUT

Basının hem ülke bazında hem de yerelde ne kadar önemli olduğu, toplumu yönlendirmesi ve her konuda aydınlatması bakımından çok açık ortadadır. Demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak addedilse de, çoğu zaman birinci kuvvet rolü üstlendiği bir gerçektir. Ulusal bazda basının böyle bir gücü varken gelin görün ki yerelde özellikle bizim şehrimizde basının çok da kale alındığı yok gibi.

Bilenler hatırlayacaklardır 80’li yılların sonlarında Duygu Asena’nın yazdığı, o dönem hit olmuş “kadının Adı Yok” adında bir kitap vardı. Toplumun kadına bakış açısını anlatan bir eserdi. Kadının toplumdaki yerinin ne kadar değersiz olduğuna vurgu yapmakta, kadına gereken ilginin gösterilmediğini dile getirmekteydi.

Bizdeki yerel basına bakış açısı da ne yazık ki “Kadının Adı Yok” türündendir. Bu sonuca nerden vardığımızı buyrun gelin birlikte test edelim.

Yıllardır yerel basınımız ilimizin temel problemlerini dile getirir durur. Fakat heyhat bir türlü o temel problemler çözülmez. 2005 yılından beri yerel basının içindeyim, çalakalem köşe yazarlığı yaparım, hemen hemen bütün yerel basını takip ederim, ortaya konan problemler aşağı yukarı aynı. Yani neredeyse yirmi yıldır aynı problemler yerel basında dile getirilir ve fakat yetkililer bir türlü çözüm üretmezler.

Bu şehirde yaşayanlar olarak; altyapı, ulaşım, trafik, istihdam, su, konut, imar, eğitim, bazı kurum müdürlüklerinin il dışına taşınması gibi kronik problemlerimizin olduğunu hepimiz biliyoruz. Yine arter yolların yeterli olmadığı, Zafran, Kesrik, Hicret, Karşıyaka gibi çevre mahallelerin varoş görüntüsü verdiği, depremde orta ve ağır hasar verilen binlerce binanın hala yıkılmadığı ve büyük tehlike oluşturduğu gerçeğini bu şehrin çilesini çekenler olarak görüyor ve biliyoruz.

Peki biz en az yirmi yıldır bütün bu problemleri ve olumsuzlukları görüyoruz da; şehrin, kurumların birinci dereceden yöneticileri, geçmişten bugüne siyasetçileri görmüyorlar mı? Elbette görüyorlar fakat (gerçek anlamda gayret edenleri tenzih ederiz) yeterli çabayı ne yazık ki içten ve samimi olarak göstermiyorlar. Problemlere çözüm üretmek yerine palyatif çözümlerle geçiştirmeyi ve durumu kurtarmaya çalışıyorlar.

Oysa şüphesiz bu aziz şehrin fedakâr, çilekeş insanları; çok daha müreffeh, her açıdan çok daha düzenli, daha modern bir şehirde yaşamayı hak ediyorlar. Sabah işe giderken ya da akşam işten dönerken minibüs ve otobüslerde üst üste istiflenerek çoğunlukla ayakta yolculuk etmeyi hak etmiyorlar. Bu şehrin kadirşinas insanları özel aracıyla çalıştığı kuruma veya işyerine gitmek isteyip saatlerce trafik çilesi çekmeyi, yollarda kalmayı hak etmiyorlar. Üç tarafı sularla çevrili şehrimizin günlerce susuz bırakılarak Kerbela’ya dönmesini hak etmiyorlar.

Bu güzel şehrin güzel insanları; ekonomisi gelişmiş, eğitimde istenilen düzeye gelmiş, işsizliği en aza indirgemiş, cadde ve sokakları geniş ve daha düzenli, tarımı, turizmi sanayisi gelişmiş bir şehri hak ediyorlar.

Kültürleri erozyona uğramamış, sosyal dokuları bozulmamış, neredeyse her gün silahlı ya da bıçaklı yaralamaların olmadığı, kısaca sosyolojik travmaların yaşanmadığı bir şehirde yaşamayı hak ediyorlar.

İşte yıllardır bunları yerel basın bıkmadan usanmadan, yazıp çizerek dile getirir. Problemleri çözmeye yardımcı olmak için çırpınır durur. Ama çözüm üretecek yetkili ve etkili kişiler nedense yerel basına adeta kulak tıkarlar. Ne yazık ki yaptıkları ara sıra yerel basınla buluşup “bakın biz ne kadar gayret ediyoruz?” görüntüsü vermek ya da algısı oluşturmak. Gerek ülke nezdinde gerekse yerel bazda basına önem vermeyen milletler ne yazık ki hep gelişmekte olan ya da geri kalmış ülkeler sıkletinde kalmaya mahkûmdurlar.

Bu konudaki bütün tespitleri bu küçük köşeye sığdırmak elbette mümkün değil. Âcizane önerimiz şehrimizin yöneticilerinin özellikle yerel basına gereken değeri vermeleri ve şehrin ufkunu açmada bir çaba içerisinde olarak problemlerin çözümüne katkı sunmalarıdır.

Yazarın Diğer Yazıları