Şehrimizin Problemleri

Yerel gazetelerde köşe yazarlığı yapanlar, yaşadıkları şehrin problemlerini dile getirme noktasında çoğu zaman şanslıdırlar. Zira bindikleri otobüslerde, minibüs ya da taksilerde; gittikleri berber, terzi ya da çayhanelerde kulak misafiri oldukları konuların başında o şehrin problemleri gelir. Köşe yazarları da bu problemleri dinler ve ilgililer çözüm üretsin diye köşelerinde dile getirmeye çalışırlar.
            Biz de bu haftaki yazımızda hem bizzat şahit olduğumuz hem kulak misafiri olduğumuz hem de vatandaşlarımız tarafından bize ulaştırılan şehrimizin problemlerini dile getirmeye çalışacağız. Hem dile getireceğiz hem de çözüm önerilerinde bulunarak sorumluluğumuzu kısmen de olsa yerine getirmeye gayret edeceğiz.
            Birçok ilimizde olduğu gibi şehrimizde de en önemli problemlerin başında şüphesiz işsizlik gelmektedir. Gençlerimiz klasik ifadeyle ömürlerini kahvehane köşelerinde geçirmekte ve ne yazık ki çoğunlukla baba eline bakmaktadırlar. Evlilik yaşları gittikçe artmakta ve bir aile düzeni kuramamaktadırlar. İşsiz gençlerimizin büyük oranda üniversite mezunu olmaları da ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. İşsizlik elbette ülkemizin de en önemli problemidir. Ancak ilimizin vekilleri ve yöneticileri el ele verirlerse yerel ve ulusal bazda bir takım yatırımlarım, işletmelerin ilimize kazandırılması sağlanabilir. Özellikle ciddi bir potansiyel olan turizm sektörü devlet desteği sağlanarak hareketlendirilebilir. Bu bağlamda işsizlik kısmen de olsa giderilebilir.
            Şehrimizin bir başka önemli problemi de bir türlü keşmekeşlikten kurtarılamayan trafik problemidir. Yetersiz park yerleriyle, olmayan ana arter yollarla, kurallara uymayan sürücülerle tam da ifadedeki gibi şehrimiz, trafik keşmekeşliği içerisindedir. Minibüs ve otobüslerin tıklım tıklım yolcu taşıması, duraklı duraksız yolcu indirip bindirmesi de cabası. Bu konuda atılacak en önemli adım kanunların ısrarla uygulanması olmalıdır. Binaların altına araç park yeri yapılması, kurumlar arası işbirliğiyle yeni alternatif yolların oluşturulması da ayrıca çözüm olabilir.
            Şehrin yeni yerleşim yerleri de dahil gelişi güzel yerleştirilen ve sokak ya da caddelerin bazılarına çok katlı bazılarına düşük katlı imar verilen binaların çirkinleştirdiği bir başka şehir var mıdır bilemiyorum. Ama Elazığ bu anlamda galiba çok talihsiz bir şehir. Depremin yıktığı bu güzelim şehri yeniden en iyi şekilde imar etme fırsatı varken, ne yazık ki şehrimiz adeta büyük bir köye döndü. İmar konusunda ilgili kurumun şahıslara göre değil kanunlara göre hareket etmesi sağlanmalıdır
            Şehrimizde asayiş problemlerinde de gözle görülür oranda bir artış söz konusu. Gün geçmiyor ki silahlı ya da bıçaklı ve sonu yaralamalı hatta ölümlü biten bir saldırı olmasın. Şehrimiz adeta huzur adasından Teksas’a dönmüş durumda. Akşamdan gecenin geç saatlerine kadar cadde ve sokaklarında güvenle gezilebilen şehrimizin o cıvıl cıvıl halinden şimdilerde eser yok. Bu konuda emniyet birimlerimizin çok daha öz verili görev yapmaları gerektiğine inanıyoruz.
            Şehrimizde yeterince denetimin olmaması ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Özellikle fırın, pastane lokanta gibi insan hayatını direk etkileyen işletmelerin sık sık denetlenmesi gerektiğinde herkes hem fikirdir. Zaten işini bihakkın yapanlar bu denetlemeden büyük oranda memnudur olacaklardır. Ancak gıda güvenliğini hiçe sayanlara da bir takım yaptırımların uygulanması kaçınılmaz olmalıdır.  
            Üniversitemizin şehrimize yeterince yansımadığı da ayrı bir gerçektir. Mühendislik, hayvancılık ve tarım, sağlık ve eğitim gibi alanlarında ciddi eğitim kurumları olmasına rağmen üniversitemiz şehrimize yeterince katkı sağlayamamıştır. Üniversite rektörlüğünün bu konuda daha farklı yaklaşımlar sergilemelidir.
            Esasen şehrimizin problemleri oldukça fazla. Biz tabir yerindeyse kangrene dönmüş problemlerini çözüm üretilmesi için bir kez daha kayda geçirerek yetkililere hatırlatmak istedik.