Cemil TURGUT

Şehirlerde Ortak Hayat İlkeleri

Cemil TURGUT

Hayatın ortaklaşa yaşandığı büyük yerleşkeler olan şehirlerde herkesin uymak zorunda olduğu bir takım kurallar vardır. Bu kurallar tabir yerindeyse hasbelkader kurallar değildir. Hayatı kolaylaştıran, çekilmez olmaktan çıkaran, sosyolojik ve psikolojik problemlerin ortadan kalkacağı bir zeminin oluşması bir bakıma bu kurallara bağlıdır. Bu bağlamda toplumun her kesiminin, ancak birbirine saygı duyarak yaşamasının mümkün olabileceği noktasında olması gerekir. Çok bilinen ve sık sık ifade edilen “bir kişinin özgürlüğü bir başka kişinin özgürlüğünün başladığı yerde biter” sözü galiba ortak hayatın da sınırlarını belirliyor.

Peki bu çerçeveye uymayan neler yapıyoruz diye baktığımızda şunları görüyoruz:

Mesela siyaseten keskin çizgilerle adeta birbirimizden nefret ederek bölünmüşüz. Oysa siyasi görüşler farklı olabilir. Bu bir tercih meselesidir. Bu bakımdan birbirimizi tolere etmeliyiz. Hele hele kin, nefret, hınç gibi duygulardan uzak durmalıyız.

Mesela birbirimizi dinlemiyoruz, anlamaya çalışmıyoruz. Oysa dinlesek anlayacağız ve ona göre belki gardımızı alacağız. Aile içinde eşlerin, eğitim kurumlarında öğretmen ve öğrencilerin, kısaca toplumun her kesiminin biri birini dinlemesi ve anlamaya çalışması daha sağlıklı olandır.

Mesela diğergamlık, modern ifadesiyle empati yapmıyoruz. Yani kendimizi başkalarının yerine koyup onların sıkıntılarını anlamaya, görmeye çalışmıyoruz. Oysa başkalarıyla birlikte yaşamak zorunda olduğumuza göre onları da anlamaya çalışmalıyız. Başlarına gelen sıkıntıları kendimizi onların yerine koyarak paylaşmalıyız.

Mesela sürücüler olarak araç kullanırken tam caddeyi ya da kavşağı dönerken sinyal veriyoruz. Oysa trafik kuralları gereği olarak şehir içinde en az elli metrede şehirler arası çok şeritli yollarda en az yüz elli metre kala sinyal vermeliyiz. Ne yazık ki kazların bir kısmı zamanında sinyal verilmediği için meydana gelmektedir.

Mesela sokak ve caddelerde yürürken insanları rahatsız edecek şekilde davranışlar sergiliyoruz, bağırarak çağırarak konuşuyoruz. Bazılarımız içtiği sigarayı(sağlığa zararlıdır)birilerinin yüzüne üflüyor. Oysa bahsi geçen hususlarda insanımızın oldukça rahatsız olduğunu bilmeliyiz.

Mesela bir yerlerde otururken ya da yemek yedikten sonra bazı kişiler kürdanla açıktan dişlerini karıştırarak ağızlarıyla oynamakta ve başkalarını rahatsız etmektedirler. Oysa aslolan başkalarını iğrendirecek davranışlardan kaçınmalı, zorunlu ise insanın karanlıkta elini ağzına götürmesidir.

Mesela toplu yaşanılan apartman gibi binalarda bazı insanlar hem yüksek sesle müzik dinleyerek gürültü yapıyor, hem de ortak yaşam alanlarını kirletme noktasında duyarsız davranıyorlar. Oysa birilerinin de kendilerini rahatsız edebileceklerini düşünmelidirler.

Mesela yaşlılarımıza önem vermiyoruz. Onları ziyaret etmiyor, dertlerini dinleyip çözmeye çalışmıyoruz. Oysa yaşlılarımız bizim gelecekteki halimizdir. Onlara ne kadar değer verirsek o kadar değer göreceğimizi unutmamalıyız.

Yani kısaca birlikte yaşamak zorunda olduğumuz şehir veya kasabalarda toplumsal kurallara uymalı ve birbirimizi problemli konularda tolere etmeliyiz. Başkalarının rahatsız olacağı davranışlardan kaçınmalıyız ki bizim de rahatsız olduğumuz davranışları başkaları yapmasın. Davranışlarımızı ortak yaşama kültürüne göre dizayn edersek belki huzurlu bir hayatın kapılarını aralamış oluruz vesselam.

Yazarın Diğer Yazıları