Cemil TURGUT

Şehir ve Medeniyet İlişkisi

Cemil TURGUT

Bilindiği gibi şehirlerin tarihi ve turistik mekânları, mimarisi, cadde ve sokak dizaynı,   içinde yaşayanların hal ve hareketleri, kültürel değerleri,  o şehrin medeniyet algısını yansıtır. Bir şehrin modern görüntüsü yukarda sözü edilen parametrelerle alakalıdır. Şehir ne kadar otantik ve tarihi yapılardan oluşursa oluşsun o şehrin modern yapısı, içinde yaşayanlarla kaimdir.

Bir şehirde çok yüksek ve modern mimariyle yapılan binalar, alışveriş merkezleri, kalabalık insan toplulukları olabilir. Bu o şehrin medeniyet ölçülerinde bir şehir olduğu anlamına gelmez. Şehrin yerleşkesi plansız, cadde ve sokakları dar, binalar gelişigüzel ve dağınık yapılmışsa o şehirden modern ve medeni bir şehir olarak bahsedilemez. Bir şehirde çevre kirliliği had safhadaysa, piknik yerleri ve çok az sayıdaki park ve bahçeler pislikten geçilmiyorsa, yollarında kimse trafik kurallarına uymuyor el kol hareketi çekiyorsa o şehirde medeniyet, tüm kesimlere sirayet etmemiş demektir.

Bir şehirde otobüs ve minibüs duraklarında sıraya girilmiyor, her kes aynı anda minibüs ve otobüslere kargaşayla binmeye çalışıyorsa, yaşlı ve kadınlara yer verilmiyorsa, aynı apartmanda yaşayanlar bile birbirlerine güler yüz gösterip selam vermiyorsa, bayramlar da dâhil komşular bir birlerini ziyaret etmiyorsa, o şehirde medeniyet içselleştirilmemiş demektir.

Bir şehirde, mahallelere geniş park bahçe, spor ve oyun alanları yapılmıyorsa. Çocuklar hala sokak ve caddelerde oynuyor, yaşlı amca ve teyzeler kapı önlerinde sohbet etmek zorunda kalıyorlarsa, pazar yerleri için kapalı bir alan düzenlemesi yapılmamışsa, insanlar (özellikle kadınlar)pazarlarda bazı satıcıların hakaretlerine maruz kalıyorsa o şehirde medeniyet için daha çok ekmek yemek gerekiyor demektir.

Hastanelerde sıraya riayet edilmeyip orada çalışan birini araya koyup hak ihlali yapılıyorsa, genel olarak kurumlardaki işler için tanıdık peşinde koşuluyorsa, bazı doktorlar hala hastaya neyi olduğunu söylemeden asık suratla hemen ilaç yazıyorsa, bazı hastaneler kirden pastan geçilmiyorsa, hastalara hastane virüsü bulaştırıyorsa o şehirde medeniyet algısı henüz yerleşmemiş demektir.

Şehrin en havalı çarşısında sağlı sollu dükkanların önünde peynir, çökelek, tulum peyniri, tomas, tereyağı, salça gibi katıklar; pestil, orcik, ceviz, badem, kuru dut vs gibi çerezler, kasaplarda etler genellikle açıkta sergileniyorsa, bazı fırınlarda ve lokantalarda çalışanlar eldiven kullanmıyorsa o şehirde medeniyet zafiyeti var demektir.

Şehrin neredeyse her sokak ve caddesinde, cami önlerinde bir tiyatrocu ustalığıyla adeta ağıt yakarak ya da kolunu bacağını saklayarak insanların duygularını sömüren dilencilerden geçilmiyorsa, gerçek mağdurlar da sosyal devletin gereği olarak aranıp bulunmuyorsa medeniyete hayli uzağız demektir.

Yaşadığımız şehirlerde medeniyetin tam anlaşılamadığına dair örnekleri çoğaltmamız mümkün elbette. Ama bu küçük değerlendirme bile medeniyet algımızın ne kadar yetersiz olduğunu ortaya koymaya yeter kanaatindeyiz.

Amacımız asla şehrimizi ve insanımızı medeniyet seviyesi bağlamında hor görmek değildir. Aksine insanımızı bir sosyolojik değişime tabi tutarak medeniyet algısında düşünmeye sevk etmektir. Bu anlamda davranışlarımızdan tutun da, şehir planlamasına, mimariye, ticarete, şehrin mekânlarıyla ilgili bakış açımıza, toplumsal ve kurumsal temizliğe kadar birçok konuda kendimizi tabir yerindeyse çek edelim, gözden geçirelim. Batı medeniyeti hayatın her alanına medeniyeti taşımışsa, bizler köklü bir medeniyetin bireyleri olarak medeniyeti hayda hayda hayatımızın her alanına taşırız vesselam. 

Yazarın Diğer Yazıları