Cemil TURGUT

Hüzünlü Bir Bebek Hikayesi

Cemil TURGUT

Soğuk bir kış günü Karadeniz'in yüksek bir yaylasında derme çatma bir evde büyük bir telaş başlamıştı. Kadınlar; ellerinde havlu, çarşaf ve rüzgardan buharı o tarafa bu tarafa savrulan sıcak su dolu leğenlerle eve doğru koşuşturuyorlardı. Evin içinden iniltiyle başlayan ara sıra avazı çıktığı kadar bağıran bir kadının sesi yaylada yankılanıyordu. Sesi duyan uzaktaki ceylanlar iri gözlerini açarak birden duruyor, etraflarına bakıyor sonra yeniden otlamaya devam ediyorlardı. Köyün kedi köpek gibi hayvanları yerlerinde duramıyor, bir o tarafa bir bu tarafa koşup duruyorlardı.

Evin biraz aşağısında da birkaç kişi toplanmış, kendi aralarında derin bir sohbete dalmışlardı. Birden büyük bir sessizlik oldu. Herkes eve doğru bakmaya başladı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Acaba…Sonra bir bebeğin muhteşem ağlama sesi duyuldu. Herkes rahatlamıştı. Sohbet edenler aralarındaki birine “gözün aydın Hasan Allah bağışlasın” dedikten sonra her biri ayrı bir yöne doğru yürümeye başladı. Hasan da ağır adımlarla eve doğru yürüdü ve gözden kayboldu.

Doğumu yaptıran ebe, bebeği çarşaf gibi bir beze sarıp annesinin kucağına bıraktı. Annesi kucağına aldığı yavrusunu doya doya kokluyor; mavi gözlü, kırmızı dudaklı, pembe ağızlı bebeğini iyice bağrına basıyordu. Adını Eren koydular. Eren annesinden emdiği sütle kısa sürede sevimli bir bebek olmuştu. O evin neşesi, herkesin üzerine titrediği bir bebekti artık.

Annesi Ereni gözünden sakınıyor, yemiyor yediriyor, bir dediğini iki etmiyor, adeta üzerine titriyordu. Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı ve Eren artık on beş yaşında bir delikanlı oldu. Annesinin bir dediğini iki etmiyor gah kuzuları otlatıyor gah annesine odun getiriyordu.  Eren kuzularla konuşuyor, ceylanlarla oynaşıyor, güle oynaya eve dönüyordu.

Yine bir gün kuzuları otlatmaya, ceylanlarla oynamaya giden Eren ağaçların arasında yürüyen bazı karaltılar gördü. Onları önce askere benzetti ama biraz daha dikkatlice bakınca o hainleri gördü. İçindeki vatan sevgisi kabarmış, köpürmüş adeta Eren coşmuştu. Hemen güvenlik güçlerine haber vermek için harekete geçti. Bunu fark eden hainler annesinin biricik kuzusuna, bülbül seslisine acımadılar. Kurşun sesleri yaylada yankılanınca Eren’in annesinin içinden bir şeyler koptu. Kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu. Yayladakiler kurşun seslerinin geldiği yöne doğru nefes nefese koşmaya başladılar. Asker de sesleri duymuş ve hemen operasyon başlatmıştı. Hainler kuyruklarının kıstırılacağını anlayınca hemen oradan uzaklaştılar.

Yayladakiler kurşun seslerinin geldiği yere ulaşınca sarıçiçeklerin üzerindeki doğal olmayan kırmızılıklar dikkatlerini çekti. Etrafa dikkatlice bakınca biraz ötede beyaz tişörtü ile kanlar içinde yatan Eren’i gördüler, hemen o tarafa doğru koştular. Eren yüzündeki gülümsemeyle çoktan şehitlik şerbetini içmişti.

Bir kuş kadar hafiflemiş naaşını kucakladılar ve yayladaki evine doğru yürümeye başladılar. Annesi uzaktaki kalabalığı görünce iyice endişelendi. Gelenlerin kucağında kırmızılar içinde bir çocuk vardı. İçindeki acı, sancı fırtınalarına dönüştü. Ereni görür görmez avazı çıktığı kadar yavruuuuuum diye bağırmaya başladı. İkinci bir yavrum daha çıkmadı ağzından düşüp bayıldı. Yayladaki kadınlar anneyi kısa bir süre sonra ayılttılar Eren’in naaşını kucağına alan annesi gözyaşları içinde oğluna iyice sarıldı. Eren’in bebekliği aklına geldi. Ne de güzel bir bebekti. Eren’ine daha doyamamış. Onu daha evlendirecek ve torunlarını sevecekti. Ama olmadı, Allah Ereni annesinden daha çok sevdiği için yanına almıştı. Eren artık yoktu ama ölü değildi. Çünkü Allah “"Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Bilâkis onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz. (Bakara Suresi 154.) diyordu.

Bu dünyadan daha çocuk yaşta vatan sevdalısı bir yiğit, bir delikanlı geçti.  Annesinin kuzusu, ceylanların arkadaşı, kuzuların yoldaşı bir Eren Bülbül geçti. Eren gibi nice koç yiğitler; bizler sıcak yuvalarımızda, parklarda bahçelerde, piknik yerlerinde, okulda, pazarda rahat edelim diye toprağa düştü. Bazıları umursamasalar da, lüks kafelerde, plajlarda, eğlence yerlerinde günlerini gün etseler de bizler umursuyoruz, bizler onlara bir vatan borcumuz olduğunun bilincindeyiz. Allah onları yetiştiren anne ve babalara, kardeşlere evlatlara sabır versin. Tüm şehitlerimiz Allah peygamberlere komşu etsin. Amin 

Yazarın Diğer Yazıları