Cemil TURGUT

Gelin Bu Bayramı Bayram Gibi Yaşayalım

Cemil TURGUT

Bir bayrama daha eriştik çok şükür. Yine o güzelim bayramlardan birini daha yaşayacağız. Sabırsızlık ve büyük bir sevinçle yastığımızın yanı başındaki bayramlıklarımızı giyeceğimiz anı bekliyoruz. Belki de çoğumuz ilk defa kundura giyeceği ne dersiniz

İşte yine her bayram olduğu gibi babam, bayram namazından dönmüş pencere önündeki divanda oturuyor. Annem mutfakta bayram için hazırlanan yemekleri sofraya koymakla meşgul. Kardeşlerimle babamın ve annemin ellerini öpüp bayramlaşmak için sıraya giriyoruz. Babamın içimizi ısıtan “bayramız mubarek ola, daima bu gunleri göresiz” cümlelerinin ardından gözlerimizden öpmesi; annemin “he gurban sizin de bayramız mubarek ola” dedikten sonra bizleri bağrına basması ile başlayan bayramlaşma seremonisi sona erdi. Şimdi yer sofrasında hep beraber, o nefis Harput köftesi, kuru fasulye, sırın yemeklerini, ardından birkaç gün önceden yapılan o muhteşem ev baklavasını yiyeceğiz. Sonra komşu çocuklarıyla birlikte; hiç endişelenmeden, korkmadan ellerinde poşetlerle şeker toplamaya gidecek kardeşlerim. Sokağın başındaki hacı Mehmet amca ceplerini şekerle doldurmuş çocukları bekliyor. Çekinmeden her çocuğun başını okşayarak onlara şeker dağıtıyor.

Komşularımızla bayram ziyaretleri de başladı işte. Kahve ve tatlı ikramları eşliğinde hal hatır sorduktan sonra havaların bu sene iyi gittiğiyle başlayan çeşitli mahalle konularıyla uzayıp giden sohbetlerin ardından evimizde yine yoğun bir duman ve keskin bir tütün kokusu kaldı. Neden içerler ki bu mereti. Neyse komşu ziyaretleri de bitti işte. Biz de bir yerlere gidebiliriz artık. Bayramın en güzel anlarından biri de bir yerlere bayrama gitmek değil miydi? Bayramlaşmak için önce dedemlerin ve dayımların sonra diğer akrabalarımızın evlerinin yolunu tutabiliriz.

Gün yavaş yavaş ışığını kaybetmeye başladı işte. Akşam yemeğinden sonra iyice çöken karanlıkla birlikte büyüklerin “hadi artık yatma vakti, yatın ki yarın erken kalkalım gelen giden olur” sözleriyle istemeye istemeye yataklarımızın yolunu tuttuk yine.

Eşimin “hadi sofra hazır” diye seslenmesiyle büyüsü bozuldu birden hayalimin. Bu bayram da dalıp gittim yine eskilere, Babam, annem ve kardeşlerimle geçirdiğimiz o “hayali cihan değen” güzelim bayramlar geldi aklıma. Of… İşte yine yağmur başladı. Galiba çaresiz bu yağmur ömrüm boyunca yanaklarımı ıslatacak.

Neden bugünün bayramları da eskisi gibi değil ki. Neden insanların birbirinden uzaklaştığı birbirlerine bir sıcak gülümsemeyi, bir selamı çok gördükleri, bayramı tatil köylerinde veya lüks otellerde geçirdikleri, aile büyüklerini huzur evlerine attıkları, dostluğun, arkadaşlığın, akrabalıkların bittiği günler yaşıyoruz ki.

Neden teknolojinin ve modernizmin getirdiği cep telefonu ve internet gibi yenilikler bayramların güzelliklerini bozsun. Teknolojik gelişmeler de olsa bayramları yine doya doya yaşasak olmaz mı? Aile efradı, dost arkadaş ve akrabalarla bayramlaşmayı uzaktaysa telefon ya da mesajla yapalım ama yakındaysa ziyaret etsek, kucaklaşarak bayramlaşsak olmaz mı? Yaşarken akrabalar, arkadaşlar, dostlar olarak birbirimizin kıymetimizi bilsek daha iyi değil mi? Buradaki hayatımız geriye dönüp baktığımızda sonuçta üç günlük değil mi? Birileri öldükten sonra onları hatırlamanın ara sıra mezarlarını ziyaret etmenin ne önemi var.

Gelin bu bayramı tatil yerlerinde değil de, memleketlerimizde ailemizle, akrabalarımızla, arkadaşlarımızla gerçek bir bayram gibi geçirelim.

Gelin bu bayramı doyasıya yaşamaya, eski bayramlar gibi geçirmeye, çocuklarımıza anlatmaya çalışalım.

Gelin bu bayramı bayram gibi yaşayalım. Ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları