Sırtımı dayadım Kayabaşı’na
Bir gün batımında seyrine daldım
Terimi toprağına harç yaptığım
İnsanıyla murat bulduğum şehir!
Harput’un eteklerinden uzanır,
Hasret tüten, tarih kokan yolların…
Bir fanus gibi açılır dört yana,
Dört iklim bağrına bastığım şehir!
Derler, ‘Elâzığ bir çanak içinde’
Sevdası, Uluğ Türkistan içinde
Çanak tutar eller gülzar içinde
Türküler, gönlümü verdiğim şehir!
Çanakkale, Yemen ve Sarıkamış
Dua tüter ocağ, gazi yüreği
Anılar, daha dün kadar taptaze,
Şefkatin yüzüne sürdüğüm şehir!
Anadolu’m sende, metin bir kale
Yurduma kırmızı gül, beyaz lale
Duruşun güven verir istikbale
Güzel Türkçe’m bayrak yaptığım şehir!
Kayı Boyu, Artuk Bey diyarısın
Dokuz asrın fetih tılsımı sende
Feryadı kopan çığ, ‘birlik ruhuyla
İmdi özünde buluştuğum şehir!
Kayabaşı, benim sadakat taşım
Efsanelerde can bulur yoldaşım
Dinle kopuzdan, ses verir sırdaşım
Yiğit sözünde barıştığım şehir
TARİH YAZMAK
Tarih yazmak kolay mı dersiniz
Bir edep yolculuğuna çıkarsınız
Zaman tüneli dersiniz adına;
Varırsınız hikâyenin tadına…
Nice yiğitler konmuş, göç eylemiş
Süleyman tahtını alıp götürmüş…
Tarih yazmak, binler yolu kat etmek…
Nice deryalardan masallar devşirmek
Efsaneler dünyasında şiirleşmek!
Asırlara kalem, kaleme sadakat…
Biliriz ki, “yaşanmışlar emanet”
Zamanı doğru resmetmek ibadet!
Bırak hayali, hakikat dururken
Hatıralarda, ezeli solurken…
İnsan, ‘tarihte’ kendini bulurken
Doğrul, hakikate yönel, kendin ol!
Tarih yazmak, milletine dost olmak
Dostuyla kadim bir sır yolu bulmak
Tıpkı, güneşin ayın menzilinde;
Dolandığı gibi dolanırsınız,
Günler, aylar birbirini kovalar…
Doldurur kovasını birer birer
İyilikler meyvelerini verir!
İnsan, “tarihin en soylu ağacı”
O ağaçta gizlenir, ’zamanın kaydı’
Işığı besler, ‘ağacın kökleri’
Kökler emzirir, ‘asrın Alplerini’
Milletler, kahramanlarıyla yaşar…
Setleri, kahramanlarıyla aşar!
Beş bin yıllık tarihim, soylu sesim
Haktan bize emanettir nefesim
Tarihin içinde yaşamak dersim
Gizeminde, gaye-ufuk ve fikir
Tarihi tefekkür, en büyük zikir
Her kıssa, “Kur’an’dan alır ilhamı”
Kur’an, “yeryüzünde gezin dolaşın”
Dersler alınız, yaşamınıza der!
Yalan, yanlış yollar, ufku karartır!
Tarih okumayan, dünü arartır…
Tarih yazmak, “yapmak kadar zor” derler.
Zoru başarmak, “kutlu bir yol” derler
Geliniz, ‘yeni bir dönem’ açalım
İfratlardan hep birlikte kaçalım
Tarihi, ‘birlikte tekrar’ yazalım
Ey şehir, ‘tebessüm et’ geleceğe;
Hak murat eder, bütün olacağa!
Sende gayret, salih bir niyet olsun
Tarihin, hafızan, ‘bayrağın’ olsun!
Kıyama kalk, ‘doğrul’ ve de “kendin ol”
Kendinde yaşa ‘gönül yürüyüşünü”
KÂİNAT ÜŞÜMEKTE
Bir tılsımlı denizde, dalgalar pupa yelken
Vücudum zerre zerre beynimden solumakta
Huzuru çimlendiren erenler bahçesi
Bütün güzellikleri zamana içirmekte…
Zamanki kanatlanmış bin bir kuş misalinde
Şairlerin dünyası masallar devşirmekte…
Erenler dergâhında, Somuncu Baba derler
Elinin yoğurduğu, nefesi pişirmekte! ..
Işığın raks edişi yağmurlara dolanmış
Süzülürken damlalar renkleri emzirmekte
Gözlerim bunalırken çıkılmaz zirvelere
Buz tutmuş yüreğinden yol verip geçirmekte
Gecemi dinlendiren semanın altın tası
Kandil kandil yüzerek sevgiler uçurmakta
Uçun uçun dalgalar; köpükten alevlerle
Yüklenin buzdağına, kâinat üşümekte