Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Tercihim Fırat'a

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

 “Tercihim Fırat, binerim kırata
Bozkır Anadolu’nun ulu Şehri!
Yürür istikbale, neslim; Oğuzata
Işık, aydınlık taşır, Fırat Nehri
Bir nehir gibi, medeniyet akar
Yeni nesil altın kolyeler takar
Anadolu’m seninle şen, Ey Fırat”
Tarihimizin, ‘efsane şehri’ Harput,
Kalesiyle birlikte kıyamdadır…
Bugün bir genç delikanlı olsam; “Tercihim Fırat” derim.
Fırat, üç kıtanın birbirine en fazla yaklaştığı bir konumdadır.
Fırat, üç tevhit dininin doğarak yeşerdiği müstesna topraklardır.
Fırat, insanlık âleminin üzerinde yaşadığı, “medeniyet havzasıdır!”
Tarihin, ilk şehir devletleri de, ‘bu havza üzerinde…’ kurulacaktır.
Harput, Türk-İslâm Âleminin, “vuslat Şehridir!”
Bu şehir, insanlık âlemine tebessüm eden bir şehirdir.
Kur’an buyurur; “Onlar ne güzel arkadaşlar;
Allah’a itaat ederler, Resül’üne itaat ederler;
Peygamberler, sıddıklar, şehitler, salih amel işleyenler”
Harput’ta sizler, dokuz asrı bir arada yaşarsınız!
Her eser, tarihe şahadet ederler.
Harput, tarihin; “bir ilim, hikmet, irfan merkezidir!”
Tercihim Fırat’a derken; “tarihi, dili, kültürü, irfanı, ilmi, marifeti soluklamak isterim!”
Bu şehir, ‘asrın bilgelerini…’ kendi içinden tekrar çıkarmalıdır.
Tercihim Fırat’a… Fırat, Kafkaslara yakın, Basra’ya yakın, Balkanlara yakın…
Bu yakınlık, ‘tarihi birleştiren, buluşturan, özünde kaynaştıran bir yakınlıktır’
İstanbul’un (1453), Bursa’nın (1324), Edirne’nin (1364) fethinden önce Harput (1085) fethedilmiştir. Harput/ Elazığ’ın tarihi kökleri derindir…
Fırat Üniversitesi, günümüzde; “Türkiye’nin toplamıdır!”
Bu bağlamda, ‘sosyal ve kültürel kaynaşmanın da adıdır’
Harput/ Elazığ için, ‘doğunun Paris’i…’ veya ‘doğudaki Batı…’ derler.
Harput insanı için de, “İstanbul Beyefendisi…” derler.
Elazığ’a kâh öğrenci, kâh bürokrat olarak gelenlerin, ‘aklı, yüreği, sevdası, heyecanları’ bu şehirde kalır. Elazığ Şehri, ‘toprağıyla, suyuyla, havasıyla farklıdır’ 
Sizlere tebessüm eder… Elazığ Şehri için, ‘asrımızın vuslat şehri’ diyebiliriz.

HASTALIK ARTARKEN…
Hastalıktan söz etmek istemem!
Başa da gelen maalesef çekiliyor.
Covid Belasının tekrar sıçrama trendine girdiği ifade ediliyor.
Bir şiirimizde şöyle sesleniriz;
“Hastalık gece olunca azarmış
Su kaynayınca kabından taşarmış
Ah, geceler, kurşun döker yarama
Ah, yaralarım beynimde tozarmış!”
Keşke sürekli olarak insanımıza güzel haberler verebilsek!
“Sağlık ve Esenlik haberleri”
Gittiğimiz birçok ofislerde, işyerlerinde, kapalı alanlarda;
“14 maddeden oluşan uyarı…”
Bir anda, ‘uyarıları da dikkate almaz olduk’
Bitti dedik… İçimizden, bir oh çektik…
Meğer bitmemiş, farklı varyantları ile içimize sokuluyor.
Eylül, Ekim, Kasım aylarına daha fazla dikkatleri çekmek isterim.

SEVDALIYIM
Sevdalı desinler, şehrin delisi…
Tebessüm eden yüzüne hayranım
Ararım, nerde bu şehrin velisi?
Dost! Dosttan ayrı kalana yanarım!
Yanarım, ayrı mı düştü Kale’si…
Civan yiğitleri sen de anarım

YOLDAYIM
Yoldayım, ‘atlarla yürürdü’ ecdat!
Yoktu, fikrinde, zikrinde küsurat
Daha canlı, daha içtendi yollar!
Yollar, atlara, fetihlere hasret!
Yarabbi, bizlere fetihler nusret
Düne hayretim, geleceğe gayret!

ARAPGİR DE ÖMER BABA
Tekke’de, ‘Ömer Baba’ fani Veli
Bu fani, ‘Terzi Baba’dan icazetli’
Mevlana Halidi’den silsilesi
Servetini, yoksula infaktır gayreti
“Değirmenci olur, un öğütür”
Değirmen taşı, onun kerameti!
Sadakatle döner, değirmen taşı
Öğütülür yürekler, adaletle…

ARZ’DA İNSAN GİBİ
“Arz’da insan gibi” çorak topraklar;
Üzerinde insan, mekân tutmaz!
Hazan mevsimi, savrulur yapraklar
Balçıkla yoğrulan toprak, kök tutmaz!
Erdemli insandan, erdemli şehre;
Ahlakın yerini, hiçbir değer tutmaz!

HAY
Nefesle döner, nefesle pişer; Hay
Teslim et kalbini yaratana, Hay
Edep onun, elbet onun; faniyiz…
Buğday başağı boynunu büker, Hay
Çocuk sabi, ihtiyar boynunu büker, Hay
 

Yazarın Diğer Yazıları