Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Süleyman Yüreği

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

                     
Nefsini ayakların altına al
Ki, olanca zahmeti ayaklar taşır
Kırç olsa da, toprağı hor görme
Toprak, içinde defineler taşır
Sabır, Kaf Dağı’ndaki Anka Kuşu
Asırlar, Süleyman yüreği taşır
Gecenin hareminde, ay ve yıldız
İlahi! Kandil, kandil feyzin taşır
Dünya keder ve endişe salıncağı
Deryası fersah fersah hikmet taşır

BİR YÜREK
Zaman daraldı, gün akşam olmada
Gül dalında, koklayanı yok mu?
Yürürdü dalgalar halinde bir şehir!
O dalgalarla esecek rüzgâr yok mu?
Tarihi hafızasından silip atacak,
Faili meçhule dur diyecek yok mu?
Sevdaların hep öksüz, yetim mi kalır?
Söyle, Ey Şehir! Yadigârın yok mu?
Gün geçtikten sonra ‘eyvah’ demişsin,
Billah, ahların kurşun olur, dökülür başına!
Sanırsın, her anın zehir katılır aşına
Dostu ile yolunu ayıranın,
Nice yıldırımlar düşer başına…

AĞIN’A ÖZLEM
Düştü mü yolunuz Ağın’a
Düşlerle büyür dünyanız
Toprağa bulanır bünyeniz!
Bir hayat, damar damar solur,
O damarda kendinizi bulur.
Ağın dediğin bir ince söz;
Sözün, kelâmın teşbihi
Burada vatan kasidesi,
Burada Yesevi Rahlesi,
Burada Alperen duası
Dualar bir kurra alayı
Yürür, Anadolu balayı
Söz fırçası, Türkçe’m cilası
Çeker derviş gönül halayı…

SAKINIR KENDİNİ
(Rüstem Septioğlu’na Akrostiş Şiir)
Riyadan uzak, sakınır kendini
Ufuktan ufka, gezinir yüreği
Sabırdan ilmek dokunur hayata
“Taş yerinde ağır” taşınır kelâm
“Elâzığ Şehriyle bilinir adı!”
Mahzun yüzünde okunur sevda…

AYET
“Ey iman edenler! Eğer kendinize kitap verilenlerden bir fırkaya uyarsanız,
İmanınızdan sonra sizi
kâfirler olarak (küfre) geri döndürürler”
(Âl-i İmran, 100)

ZEHİRLE PİŞMİŞ
Sırrını ifşa etme,
Ummadığın taş baş yarar
Post kavgasını çekme,
Zehirle pişmiş, ‘aş zarar’

SERBEST PİYASA
Serbest piyasa, kara parayı akladı!
Helal kazancın yanında, haramı sakladı
Büyük balığın küçük balığı yuttuğu
Kapital denen havuz, ‘insafı yasakladı’

GAFİL NE BİLİR?
Gafil ne bilir, hayır, infak nedir?
Seher vaktinin nuru, imsak nedir?
İstemem ülkemde, fesat yatağı!
Basireti bağlanmış, tutsak nedir?
Sözleri belli eder, ifsat batağı…

İLHAM NEDİR
İlhâm nedir, mucizevi bir rüzgâr
Ilık rüzgârlarla gönül aşılar
Âşıkların esin dünyası, gülzâr
Güzel gören, güzel sözler aşılar

RENKLERLE
Mavi sonsuzluk, yeşil muhabbettir
Sarı da hüzün; hâki, toprak kokar
Kırmızı gönül; karanfil gurbettir
Siyah da düşler; beyaz temiz kokar

SABAHIN DEMİ
Sabahın demli sofrasında sohbet
Söz, sözü açar; gönüllerde halvet
İhlasla yürür, düşünce edebe
Edep yüzüyle âleme neşet et!

DÜNYA KİLİTLENDİ
Dünya kilitlendi, iki soruya!
“Sulh mu gelsin cihana, barış mı?
Kan ve gözyaşlarına doymadın mı?
İşgal, ilhak nedir, büyüme aşkın?
Âdem şaşkın, âlem şaşkın, n’olacak?
Yazık bir çıkmaza revan olacak!

NASIL BAKAR
İnsan, sözüne emanetle bakar
Güvende kalır, huzura ererdi!
Asır mı değişti, yoksa insan mı?
Aman vermeyen yüze nasıl bakar?

HİKMET BOYASI
Katar katar mana taşır mısralar
Akıl heybesinde, gönül dünyası
İlham hokkasında, fikir damlası
Düşer tuvaline hikmet boyası!

Yazarın Diğer Yazıları