Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Sevgi Ve İman

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

O kadar çok acılar yaşıyoruz ki, bir önemli eksiğimiz var;
“kendimizi sorgulamıyoruz!”

Allah Resul’ü (sav.) buyuruyorlar; “Yessirû ve lâ Beşşirû ve lâ Tuneffirû” 
Mealen, “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.”
Hayatı, ‘seveceğiz ve sevdireceğiz’ 

İnsanın, “yaratılanların en şereflisi olduğunu!” cümle âleme haykıracağız!
Şeyh Edebali, “insanı yaşat ki, devlet yaşasın!”
Osmanlıyı, “altı asır ayakta tutan sır…” 
Tin Suresi 4. Ayette ne buyruluyor;

“Muhakkak ki, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık!”
İnsanı neyle koruyacağız, “hak, adalet, hukukla…” 
“Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır!”
Allah Resul’ü (sav) buyuruyorlar; “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki,
Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayın!”
Bir dörtlüğümüzde şöyle sesleniriz;
“Derde uyanır, gözlerim düştedir
Mazlum ahıyla sözlerim yaştadır
Dertsiz gönül; ya kışta, ya ölüdür
Yerden kesilir, dizlerim taştadır
Vicdanım sızlar, yüreğim hastadır!”

Nokta büyüklüğündeki yanlışlar bile bizleri derinden etkiliyor.
Her nefis, her can kendi ölçeğinde sorumludur. 
“Müslüman elinden ve dilinden zarar görülmeyen kimsedir!”
İllâ ki, ‘güven, toplumun huzuru, sağlığı, esenliği…’ diyoruz.
“Sevgi…” ile ilgili kaleme aldığımız bir şiirimizden;
“Sevgi beş harf, iki taçlı hece
Elem, kaygı, endişe bize gece
Verem eder insanı sevgisizlik
Gıptayla bakarım sevgiye nice;
İyilik yorganı, bulutlar gibi…” 

Sevgi için, ‘beş harften kasıt’ İslam’ın beş şartı, günün beş vakti…
‘iki taçlı heceden kasıt’ gece ve gündüz olarak düşündüm!
Bizim inancımızda, “Ümitsizlik!” yok. Sabır, tahammül, tevazu ile hayata hazırlanma!
“Ümitsizlik…” ile ilgili dörtlüğümüzde şöyle sesleniriz;
“Ümitsizlik, bir kördüğüm tuzağı
İçimizde, batının sinsi ağı
Aşktır, moraldir, ihlastır, güvendir;
Hayata iman cevheriyle bağlı
Yürü, diyecek ecdadın; İleri…
İdealinde ışık, “BİLGİ ÇAĞI!”
İlme, irfana, bilgiye yöneleceğiz! 

Sadece, ‘nefsimizle…’ hayata bakmayacağız! Azmimizi, irademizi, vicdanımızı koyacağız. 
“Nefis Kötülüğü Emreder” şiirimizden;
“Bedri, nefis kötülüğü emreder
Sakın hâ düşme nefsin arzusuna
Nefsin hevesi cana zulüm eder
Feryadın düşer, alın yazısına!”
İnsanın hayatında, ‘sıkıntılar, zorluklar, meşakkatler…’ elbette olacak! 
Hiçbir zaman, ‘inancımızı…’ yitirmeyeceğiz. 
Bir söz vardır, “Her kışın bir baharı” olduğu gibi, “her gecenin bir sabahı!” vardır.
Sevgi, ‘insanı birliğe, dirliğe, hayata taşıyan…’ bir şuurdur.
O şuurun kaybı neler olabilir, Allah korusun insanı ateşe götürebilecek belalar, cinnet!
“Ölüm kusar cinnet, ayrılık keza;
Derdi dertle besler, yürek yarası
Sevgiye muhtacız, açlığı eza
Belâ hüznü katlar, kaş göz arası!”
13. asrı birlikte tefekkür edelim, ne olur?
Bir yanda, ‘Haçlı Seferleri’ beri tarafta, ‘Moğol İstilası…’
Her ikisi de, ‘Anadolu Coğrafyasını kasıp kavuruyor’
Bu çalkantılı dönemde, Yunus gibi, Mevlana gibi, Hacı Bektaşi Veli gibi…
Sevginin özüyle yürek seslenişleri, ‘insanı ve toprağı besler’
“Sevmek, inanmak demektir!”
“Sevmek, şefkat, merhamet, fedakârlık, ahde vefa demektir!”
“Sevgide dua vardır, şifa vardır, güç kaynağı vardır!”
Sevgide, Hakkı birleyiş vardır.

Prof. Dr. Sadık Kemal Tural Hocamızın bütün öfkelerimizi bir kenara atarak, ‘sükûnetle dinleyeceğimiz’ çağrılarına kulak verelim;
“Ey, şehitlerden, gazilerden, temiz emeklerden miras kalan bu topraklarda yaşayan, saygı ve sevgi ile bağlı olduğum sevgilim. 

Aklımın, duygumun ve davranışımın öznesi ben değilim, sensin... 
Haberin var mı? İstemesen de, peşine düştüğüm, sevdalandığım, bir parçası olduğuna inandığım diğer parçam... 

Sen benim her şeyimsin. Biliyor musun? Can ve ten ülkemde senin buyrukların gözetilir. 
Farkında mısın? Saklamıyorum- rakipleri çıldırtsam da-söylüyorum: Vallâhi seni çok seviyorum... Ben sana benzemeye çalışıyorum: 

Ey! Kırgınlıklara yenilmeden, uğradığı adaletsizlikler yüzünden inkâr ve isyana da, dostların güçsüzlük veya korkaklıktan doğan sessizliğinin yol açtığı şaşkınlığa da teslim olmayan; vatan ve millet sevgisiyle mayalanmanın, her davranışıyla bu özel hamuru ekmeğe aşa dönüştürmenin heyecanı ile yaşayan… Seni ben, ağıtların, şarkıların, türkülerin, oyun havalarının ezgi ve sözlerinde sevdim… 

Han Duvarları’nın, Bingöl Çobanları’nın, Bu Vatan Kimin’in, Hancı’nın, Dur Yolcu’nun, Süleymaniye’de Bayram Sabahı’nın, Bursa’da Zaman’ ın mısralarıyla; İsmail Habib’in Yurttan Yazılar’ıyla aşkımı tazeledim. Seni ben, Müftüoğlu Ahmet Hikmet’in Üzümcü adlı, kelimelerle çizilmiş dev tablonun; Abdurrahim Karakoç’un Vatandaş Türküsü adlı yedi çığlığının yıkadığı bilincimle sevdim. Senin kusurlarını sayıp dökmek isteyenleri susturdum; sevgi depremlerinin deviremediği Hazreti Fuzuli’yle, Emrah’la, Karacaoğlan’la, Veysel’le, Faruk Nafiz’le, Sabahattin Ali’yle, Arif Nihat’la, Atilla İlhan’la, Nureddin Özdemir’le, Cemal Sâfi’yle yoldaş olup sevdim. Duygularımdaki depremlerin şiddeti yüzünden beni kınayanlara aldırış etmeden sevmenin tadını çıkararak, gençleşerek sevdim…
Sevgiye Merhaba… Sevginin yücelikleriyle asra Merhaba diyelim.
 

Yazarın Diğer Yazıları