Türkiye’de yıllık nüfus artış hızı 2021 yılında binde 12,7… 2022
yılında binde 7,1 olurken, 2023 yılında binde 1,1 oldu! Ve bir gerçek
daha, “il ve ilçelerden belde ve köylere bir göçün başlamasıdır.”
Bir ülkenin aydını/ aksaçlısı sadece bugünleri değil, bir sonraki
nesilleri/ bu milletin 50 yıl sonrasını, bir asır sonrasını düşünür…
Sorarım sizlere, Çanakkale’yi, Yemen’i, Sarıkamış’ı, bu milletin
verdiği İstiklal Mücadelesi Tarihini unutmak mümkün mü? Bir millet,
“Ya İstiklâl, Yâ Şâhadet!” dedi. Şehadetle yüründü koskoca yıllar.
Gazi Atatürk 1920’lerdeki nutkunda; “Türkiye nüfusunun artması, ulusal
sağlık problemlerinin çözülmesi, ölümlerin azaltılması, kişilerin
üretim için yetenekli bir şekilde yetiştirilmesi yönünde görüşlerini
açıklamışlardır…” Nüfus o kadar önemlidir ki, “savaşlardan yorgun
çıkan genç nüfusunu kaybeden bir milletin azim ve iradesinde…”
çoğalmak vardı.
Bilge Kaan, “Ötüken’i il tuttum. Açları doyurdum, çıplakları
giydirdim. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çoğalttım. Artık
kötülük yok…”
Anadolu deyince yüreklerimiz titrer; “Yeşil kilim gibi uzanır baktım!
Anadolu, bozkır yolunda bahtım. Gönül dünyasında çağlayan tahtım.
Düşlerim sevgiyle yoğrula dursun, gök mavisi serinliğinde adım!
Anadolu, şefkatin ırmağında, Yunuslarla gönüllere dokundu! Kinin,
öfkenin, hasetin ağında; Moğol’dan, Haçlıdan yurdun sakındı! Anadolu,
şehadetinle anılır toprağın. Sevdası gül kokulu cennet bağrın! Harput
Kalesi’nde, kartal bakışlar. Murat Ovasında, uhrevi nakışlar.
Diyarbakır’da, sahabe duruşlu vakar. Amasya’da, yeşil duvaklar.
Söğüt’te, bir tatlı rüyadır. Bursa, nakış nakış tarihe örgü;
Ulubat’ta, kuş seline salınır hülyam! Her koy’ unda Çaka Beydir, Eğem!
Güzel ve aziz yurdum anlatmakla bitmez… Gelin görün ki, bu ülkenin
“nüfus artışı, beka sorunudur!” Artık uykularımız kaçar… Sükûtun
çığlık anını yaşar olduk, dersem yeridir.
Bilim adamları, “Bir evlat, nüfusun azalması demektir. İki evlat,
nüfusun korunması… Üç evlat, nüfusun artışıdır…” Gel görelim, 2023
yılında nüfusun artış hızı, “binde 1,1 olmuştur!” Nüfusumuz giderek
ihtiyarlıyor. Bu durum hiç de hayra âlamet değil…
2010 yılından 2024 yılına kadar, geçtiğimiz 13 yıl içerisinde,
Türkiye’mizde, “8 milyon 35 bin 521 çiftin evlendiğini…” görüyoruz.
Allah mutluluklarını daim etsin diyoruz.
2010 yılından, 2024 yılına kadar, geçtiğimiz 13 yıl içerisinde,
Türkiye’mizde; “1 milyon 971 bin 460 çiftin ayrıldığına…” şahit
oluyoruz. Bu bir dramdır. Sözün bir bakıma bittiği yerdeyiz!
Aynı dönem içerisinde; “velayete verilen çocuk sayısı, 1 milyon 743
bin 720…” oluyor.
Burada elbette ki, din adamlarımızı, psikologlarımızı,
sosyologlarımızı, bu ülkenin dertleriyle dertlenen aydınlarını göreve
çağırmak da, vicdani bir görevdir.
Bizim yaşımız, 70’lere doğru tırmanıyor… Bu arada, üç nesli
düşünüyorum. Rahmetli Anne ve Babamızı… 5 evladı vardı… Çocukluğumuz
öyle lüks bir hayat içerisinde de geçmedi. Büyüklerimiz bizler
üzerinde titrerdi… Bunun farkındaydık… Evimiz/ mekânımız/ o kutsi
çatımız, bir okul gibiydi. Yüksek bir ahlak üzerinde
yetiştirildiğimizi de biliyoruz. Beşkardeş de iyi bir tahsil yaptık…
Bizlerin akranları da öyleydi… Bir kutlu azim ve irade vardı. Huzurlu,
güvenli, vakarlı, dopdolu bir hayat serüveni… Türkiye artık,
1980’lerin, 1990’ların Türkiye’si değil! Herşey o kadar çabuk değişti
ki, sizlere son on yıl içerisinde; evlenme ve eşlerin ayrılmalarıyla
ilgili resmi rakamları vermeye çalıştım. Ve dahası, ‘velayete verilen
çocuklar…’
Bu ülkeye, bu ülke insanına ne oldu? Bizler, evet hiçbir zaman
‘ümitsizliğe düşmedik’ İnancımız, ‘ümitsizliği yasaklıyor…’ Bizlere
bir ve beraber olmayı emrediyor. Birbirimizi sevmeyi, yardımlaşmayı,
hakka ve hukuka saygı göstermemizi emrediyor. Nerede bir yoksul varsa,
bir mazlum/ veya yolda kalmış/ veya ilim tahsili yapan varsa, onlara
kol kanat olmamızı emrediyor.
Hadis, “fakirlik neredeyse küfür olacaktı!” hadisi üzerinde de,
sıklıkla düşünmüşümdür. Bütün kötülüklerin anası, ‘cehalet ve
yoksulluktur…’ Yakın ve uzak çevremizden sorumlu olduğumuzu da burada
ifade etmek isterim… Sorumluluklarımız bizleri bir araya getirmelidir.
Bir önceki yazımızda, bu ülkede giderek artan, ‘beyin göçünden’
bahsetmiştik. Bugünkü yazımızda da, ‘gelecekte bizleri bekleyen büyük
bir sıkıntıdan…’ söz etmek istiyoruz. Türkiye’de nüfus artışı artık,
“binde 1’ler civarındadır…” Yıllar önce kendi ülkemizden söz ederken;
“genç, dinamik, enerjik bir nüfus piramidinden söz ediyorduk!” Ya
şimdi, sıklıkla nüfusumuzun, ‘yaşlandığından’ söz ediyoruz. Nüfusumuz
üzerinde olduğu kadar, ‘mukaddes bildiğimiz aile çatısı üzerinde de
artık daha fazla düşünmeye…’ ihtiyacımız var Selam ve muhabbetle.