Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Kâinatın Sırları

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Kur’an da “yağmurla ilgili 17 ayet” yer alıyor
Yağmur; Sudur. Su; hayattır, Rızıktır, Nimettir
“O (Rab)  ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. 
Gökten su indirdi. Onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. 
Öyleyse siz de, bile bile Allah’a eşler koşmayın” (Bakara, 22)
Yağmurun oluşması ve yeryüzüne yağmur tanelerinin düşmesi, “ilahi bir düzen…” içerisindedir. 
Fizik kurallarına göre, “yağmur taneleri” gökyüzünden yere düşseydi, “kurşun ağırlığında” olurdu. 
Bu konularda, “bilim…” ne diyor?
Her yağmur damlası, “yeryüzüne rahatsızlık vermeyecek bir hızda iner.”
Oysa yağmur damlası büyüklüğünde ve “ağırlığında herhangi bir cisim, 12000 metreden bırakıldığında giderek hızlanır ve yere yaklaşık saatte 558 km. hızla düşer.”
Ancak yağmur damlasının, “yeryüzüne iniş sürati saatte 8 ile 10 km. arasındadır.” 
Yağmur damlalarını inceleyen araştırmacılar, bu damlaların atmosferin sürtünme etkisini artıran ve yere düşüşünü yavaşlatan bir şekle sahip olduğunu bulmuşlardır
Eğer yağmur damlaları, “saatte 558 km. hızla gökten yağmış olsaydı, çarptığı her şeyi yıkacak ve dünya üzerinde canlıların yaşaması imkânsız hale gelecekti.”
Necip Fazıl Kısakürek bir şiirinde;
“Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...”
***
YAĞMUR BELLİ BİR ÖLÇÜYLE YERYÜZÜNE İNİYOR
“O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi diriltti. 
(Ve her yanına hayat) yaydı. Siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız.” (Zuhruf, 11)
Yağmurun gökyüzünden bir ölçü ve miktar ile indiği, asrımızda ilmi araştırmalarla tespit edilmiştir. Ölçümlere göre, yeryüzünden bir saniyede 16 milyon ton su buharlaşmaktadır. Bir yılda bu miktar, 505 trilyon tona ulaşır. Bu aynı zamanda, bir yıl içerisinde dünyaya yağan yağmur miktarıdır. 
Su ve Yağmurla ilgili söylenecek ve konuşulacak o kadar güzel veriler/ bilgiler var ki!
Su gökten, ‘kurşun gibi…’ inmiyor?
Yağmur taneleri, ‘birbirine çarparak…’ inciterek de inmiyor?
Büyük bir sükûnetle, ruhumuzun derinliklerini, serinleterek, ferahlık vererek,
Ölü beldelere hayat vererek, mucizelerle iniyor…
Fikrimize, düşüncemize, çalışmalarımıza bile, ‘rahmetini…’ bizlere tecelli ettiriyor.
***
RÜZGÂRLAR AŞILAYICIDIR
“Ve rüzgârları, aşılayıcılar olarak gönderdik. 
Gök’ten su indirdik, onunla sizleri suladık, 
Siz o suyun muhafızları (koruyucuları) değilsiniz.” (Hicr, 22)
Kur’an, bizlere rüzgârların o tatlı esintileri yanında, ‘hikmetinden…’ haber veriyor!
Rüzgârların, ‘aşılayıcı…’ olması; yağmurların yağmasında, bitkilerin üremesinde, 
Çok önemli roller oynuyor!
“O (Allah) ki, kendi Rahmetinin önünde rüzgârları, müjdeciler olarak gönderdi. 
Ve Biz, Gök’ten tertemiz bir SU İNDİRDİK. 
Onunla, ölü bir beldeyi canlandırmak ve yarattığımız hayvanlardan 
Ve insanlardan birçoğunu sulamak için.” (Furkan, 50)
Su için ne demiştik;  Su, ‘temizleyicidir’  Su, ‘berekettir’
Su, ‘en besleyici gıdadır’ Su, ‘kâinatın özüdür’ Su, ‘yaratılışımızın mayasıdır’
Su, ‘hayattır’  Su, ‘medeniyettir’ Su, ‘zenginliktir’ Su, ‘dirilişe işarettir’ Su, ‘Rahmettir’
***
Asrımızın artık en stratejik savaşlarının ilk sebebinde,
Sular,  dikkat edilirse DAMARLARIMIZDAKİ KAN GİBİDİR…  
YERKÜRESİNİN HAYAT İKSİRLERİ “SUYU SÖYLEYEBİLİRİZ…” 
Mesela, “Mısır’a hayat veren; NİL’DİR”
Tarihimizde ve kültürümüzde;  Fırat, Nil ve Tuna her biri;
Bir medeniyet/ veya kültür havzası olarak bilinir!
Maveraünnehir, ‘İki Nehir Arası’ anlamına gelir…
Amu Derya (Ceyhun) ve Siri Derya (Seyhun)  nehirleri…
Ecdat ne yapmıştır? Bu isimleri, Anadolu’ya taşımışlar…
İsraf kavramı kullanıldığında, İlk ürperdiğim, “SULARIMIZIN İSRAFIDIR…”
Kars’ından Edirne’sine kadar kullandığımız ve hovardaca tükettiğimiz;
“Yeraltı Su Kaynaklarıdır…” Su kullanımında, ‘yerüstü sulara…’ özenle yönelmeliyiz!
Toprağın ‘damarlarındaki su...’ bizim, geleceğimize lazım!
Doğanın dengesinde, SU HAYATİ ÖNEME SAHİPTİR!
***
MERİDYEN DAİRELERİ
“Birer derece aralıklarla geçen ve kutup noktalarını birleştiren yarım çembere MERİDYEN denir.
Londra’nın  “Greenwich Gözlemevinden” geçen Meridyen, “başlangıç”  olarak benimsenmiştir.
Greenwich Gözlemevi, “İngiliz Kraliyet Rasathanesi “  adıyla 1675 tarihinde kurulmuştur.
Londra’nın Greenwich kasabasında; Thames Nehri kenarındadır.  
Burada yaşayan ilk astronom, John Feamsteed’dir.
1884 tarihinden itibaren başlangıç Meridyeni bu Gözlemevi’nden geçmiştir.
***        ***
ZAMAN ÖLÇÜMÜ OLARAK DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE; 
İKİ MERİDYEN ARASI; 4 DAKİKA
İKİ MERDİYEN ARASINDAKİ UZAKLIK;  “111 KM”
O HALDE EKVATORDA DÜNYANIN ÇEVRESİ; 111 KM X 360  = 39.960 KM’ dir
SAAT DİLİMİ OLARAK BAKTIĞIMIZDA; “4 DAKİKA X 360 =  1.440 DAKİKA
1440 DAKİKA / BÖLÜ/ 360 = 24 SAAT
***            ***
BU ZAMAN DİLİMİNE BAKTIĞIMIZDA; EZAN SESİ; YERKÜRESİNDE HİÇ KESİLMEDEN DEVAM ETMEKTEDİR…

Meridyenlerin Özellikleri:
Birer derece aralıklarla geçirilmişlerdir.
Ekvatoru ve paralelleri dik keserler.
360 meridyen yayı bulunmaktadır.
Başlangıç meridyenini tam daireye tamamlayan karşıt meridyen yayı 180 meridyendir.
Birbirini izleyen iki meridyen arasındaki uzaklık, yalnız Ekvator üzerindeki 111 km’dir.
Meridyen yayları eşit uzunluktadır.
Kutuplara doğru birbirlerine yaklaşır ve kutuplarda birleşirler.
Başlangıç meridyeni ile karşıt meridyeni, Dünyayı doğu ve batı olmak üzere iki yarı küreye ayırır.
Birbirini izleyen iki meridyen arasındaki zaman farkı 4 dakikadır.
Başlangıç meridyeninin karşısında yer alan 180 meridyen gün değiştirme çizgisi olarak esas alınmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları