Harput’tan Malazgirt’i düşünürüm!
Harput tarihi itibariyle, Malazgirt Zaferinden 14 yıl sonra;
1085 tarihinde, Çubuk Bey tarafından fethedilecektir.
Özellikle de, Artuk Bey’in torunu, Behram Bey’in oğlu,
“Belek Gazi tarihimizin efsanevi kahramanıdır!”
Belek Gazi 1122’de, Urfa Kontu 1. Joselin’i,
1125 tarihinde Kudüs Kralı 11. Baudoun’i esir alacak,
Harput’un, o meşhur zindanlarına atacaklardı…
Selçuklu Hükümdarı tarafından, “Türk Orduları Başkumandanı!” olacaklardı.
Belek Gazi’nin dedesi, Artuk Beyler, Alparslan’ın önemli komutanıdır.
Onun kahramanlığı da, dillere destandır!
Harput’u, Malazgirt’le bütünleştiririm…
Başbuğlar başbuğu Alparslan,
Ve onun yiğit komutanları…
O anı, ‘at üzerinde o vakarlı duruşu…’ düşünürüm!
Kendisini, Allah’a adayan kumandan…
“Malazgirt” isimli şiirimde şöyle seslenirim;
“Malazgirt, tarihe yazmış adını
Meydanlar içinde, vatan tuğrası
Feth-i Mübin’le yükseltir şanını
Artuk, Afşin, Danişmend’i, Buğrası
Malazgirt ders; muallimi Alparslan
Vatanı aşk ile sevmek ibadet!”
O yürekli, o kahraman insanlar bizlere,
“fedakârlığı…” öğrettiler. Vatana olan bağlılığı, sadakati öğrettiler.
Alparslan, “Bizler, bidat bilmeyen saf ve temiz Müslümanlarız!”
İşte, İslam’ın özü… ‘saf ve temiz olmak’
Bir nehir berraklığında akmak!
Harput’tan, Malazgirt’i düşünürüm…
Yüreğimden gelen sesi sizlerle paylaşmak isterim;
“Malazgirt Ovası, ruhumun duası
Alparslan ordusu, mahşer kurgusu
Rabbim Türk’e vermiş; zafer doğası
Şehadet, Allah katında sorgusu
Vatan olmaya hey, kahraman nefer
Ebed-i Devlet için kutlu sefer”
Harput’ta, 9 asrı tefekkür ediyorum!
“Doğar gönlüme bahar gibi gün
His denizinde yüzer hayallerim
Gün ışır, serin dalgalarla yürür
Kaf Dağı’na uzanır emellerim!”
Malazgirt, Türk’e bir ulu kapıdır…
O kapıdan, “ışıl ışıl İstanbul…”
Ey nefer nereye; “Kızılelma’ya!”
Uzanır yüreğim, ufuk ötesine…
Şu âlemde, ‘kör gözler’ yok mu, işte ona yanarım!
İnancımız, “Bu dünyada gözü kör olanın, ahirette de kör olacaktır!”
Dinleyiniz, ne olur!
Karanlık bir dünyada gözler kör
Ufuk yok, gaye yok, gayret yok; nefret!
Hissiz, aşksız, rağbetsiz bir âlemde
Derin vadilere inmek kadar zor
Aklı, gönlü al; dünyadan ne kalır?
Vicdanı, teraziyi al; ne kalır?”
Malazgirt Zaferinin kazanıldığı yıllara şöyle bir bakıyoruz;
Bu dönemin (11 yy) İslam âlimleri arasında kimler yok ki?
Ali bin İsa (940-1100) Tıp; Ebu Nasr Mansur (960-1036) Matematik- Astronomi;
El- Kereci (953-1029) Matematik; İbn-i Sina (980- 1037), Fizik- Tıp;
İbn-i Heysem (965- 1040) Fizik- Tıp; Biruni (973-1048) Astronomi, Matematik, Tarih;
Ebu Said Gardezi (? 1061) Coğrafya, Tarih; Ebu Hasan Behmenyar (998-1068) Astronomi;
Ali bin Rıdvan (998-1068) Fizik, Tıp; Yusuf Yas Hacip (1017- 1077) Siyaset Bilim,
Zerkali (1029- 1087) Astronomi; El-Bekri (1014-1094) Coğrafya;
İbn Hazm (994-1064) Tarih; Dani (1068-1134) Geometri- Fizik;
Kaşgarlı Mahmut (1008-1105) Dil, Tarih;
10. Yy’da yaşamış bulunan; “Farabi, Razi, El Mesudi, İbn-i Havkal, Zehravi, El Hamadani”
Gerçekte, 8 yüzyıldan 15. Yüzyıla kadar; ‘büyük İslâm âlimleri…” yetişmiştir.
Alparslan’ın asıl merkezi üstü bulunan; Ahlat, asrın ‘büyük İslâm Şehridir’
Harput, 1085 tarihinden itibaren; ‘bir ilim, irfan merkezi haline gelecektir’
Günümüzde de, Harput’tan baktığınızda şunu düşünürsünüz;
Harput; “Kafkaslara da yakındır, Basra’ya da yakındır, Balkanlara da yakındır!”
Harput’ta, ‘fethin ruhani sırlarını okuyabiliyorsunuz’
Yüreğim bir yanda Murat Vadisinde,
Beri yanda Karasu Vadisinde akar…
Her iki Vadi, ‘nal sesleriyle yankılanır…’
Anadolu’nun içlerine ilk fetih yollarıdır!
26 Ağustos Malazgirt Zaferine, Merhaba diyorum…
O anı, yüreğimle tefekkür etmek istiyorum!