Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Gündem Yalan Kavramı…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Günümüzde, siyasetin gündeminde; ‘Yalan Kavramı…’
Bir gerçek var ki, ‘bilgi kirliliği…’ had safhada!
Siyaset şunu yapamıyor, ‘ortak akıl…’ oluşturamıyor!
Asıl olan da, ‘çözüm noktasında…’ birleşemiyorlar.
Bunun faturasını kimler ödüyor, ‘kendi insanımız…’
Siyaset, ‘dedikodu sanatı…’ değildir!
Siyaset, birbirlerine laf yetiştirme sanatı da değildir!
Siyaset, bizim kültürümüzde; ‘uzlaştırma, birleştirme, kaynaştırma sanatıdır’

Yalan bir ifadenin noktası bile, bizim inanç olarak,  ‘kırmızıçizgimiz…’
O çizgiyi milletçe 7’den 70’e insanımız olarak mutlaka korumalıyız…
Dili ve kalbi,  ‘yalandan…’ korumalıyız
Yalan sözlükte; “aldatmak, kandırmak maksadıyla bilerek,
Ve gerçeğe aykırı olarak söylenen asılsız söz!”
Allah Resulü buyuruyorlar; “yalandan sakınınız;
Çünkü yalan fenalığa, fenalık ise cehenneme götürür.”
İnancımız,  “yalanı…” şiddetle yasaklıyor.
Hucurat Suresi 6. Ayette şöyle buyrulur;
“Ey iman edenler! Eğer size bir fasık, bir haber getirirse,
Onu araştırın (doğruluğunu anlayıncaya kadar tahkik edin).
Değilse bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da, yaptığınıza pişman olursunuz!” 
“Yalan haberler…” asrımızda, “psikolojik savaş…” olarak da kullanılır.
“Kitleler psikolojisinde de…” yalan ve ifsat edici haberleri görebiliyoruz.
İnancımız ne diyor? “Doğruluk emanet, yalancılık ihanettir!”
Bir gerçek, “ha yalana sarılmışsın, ha yılana…”
O halde, yalanı; ‘zehir kusmuğu’ olarak da bileceğiz
Yalan, dili, kalbi ve dolayısıyla da; ‘aklı ve şuuru zehirler’
Ali Fuat Başgil, “Yalan söyleyen, tutulmak korkusu içinde yaşayan bir hırsız gibidir.” 
Yalancı için,   söz ve gönül güzelliğini talan ve yağma eden  ‘en adi hırsız’ diyebiliriz! 
Bir ulu kişi şöyle der; “Sıdk ve doğruluk, İslâmiyet’in sosyal hayatında can damarıdır! 
Riyakârlık (ikiyüzlülük), fiili bir nev’i yalancılıktır. 
Dalkavukluk ve yapmacık hareketler alçakça bir yalancılıktır. 
Nifak ve münafıklık, zararlı bir yalancılıktır. 
Yalancılık ise, Sani’-i Zü’l-Celal’in kudretine bir iftira demektir. 
Küfür, bütün envaiyle yalancılıktır. İman, sıdk ve doğruluktur…”
Velev ki, ‘şaka olarak bile yalan söylemek doğru değildir’ 
Yalan, ‘kurtuluş necat-ı’ asla ve kata olamaz!  
Yalan; acı zehir kusmuğu, sözün bunalımı, 
Dilin yarası, vicdanın karası, gafletin ta kendisi! 
Bir dörtlüğümüzde; 
“Gıybet olur, /Her kem söz, gıybet olur
Yalanın adı, iftira;/  Sızlatır gıybet olur.” 
Gıybet konusunda, Hucurat Suresi 12 ayette şöyle buyrulur; 
"Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) 
Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? 
İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. 
Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir." 
Elbette, ‘yalan ayaklarımızın altındadır’ 
Bilgisi olmadığımız konuların da, yabancısı veya cahili olduğumuzu söylemek isterim. 
Bilgi, ‘bizlerin kutlu hazinesidir’ 
Yalan; bilgiye, belgeye, hakikate dayanmayan her şeydir! 
Yalanın ne ömrü, ne sermayesi, ne yüzü, ne de sızlayan bir vicdanı yoktur. 
Yalan, ‘aldatmadır! İnancımız, “aldatan bizden değildir” diyor! 
Yalan, ne pul, ne paradır; ne mülk ve nede saltanattır! 
Elemli ve katman katman bütün acıların tek kendisidir. 
Yalan, insanı aldatmak, hakka karşı gelmek, 
Nefsimizin hoşuna gidecek kötülüklere bir bakıma ram olmaktır. 
Özellikle ve öncelikle, “siyasetten yalanı arındıralım!”

YALAN, AKLA ZARARDIR
Yalan, en tehlikeli bir hastalıktır… Yalan, fikri ve düşünceyi talandır…
Yalan, meşru değerleri yağmadır…
Yalan,  fitne ateşini tutuşturacak olan kıvılcımdır…
Yalan, aldatmadır… Yalan, neticeleri itibariyle de zulümdür!
Yalan, kötülükleri besler! Yalancılık, ihanettir…
Yalana yol arkadaşlığı yapan kavramlar; “Gıybettir, iftiradır, zandır…”
Gıybet nedir; “Birisini arkadan kötüleme, yerme, çekiştirmedir!”
Gıybeti yapılan konular, o şahısta yoksa bunun adı,  “iftira…” olur!
Gıybetin önüne ne ile geçeceğiz? “Hüsn-ü Zan…” besleyerek geçebiliriz!

DİN ADINA YALAN SÖYLEMEK
En fazla korkulanı nedir; “Din adına…” insanları aldatmadır?
“Din adına…” yalan söylemedir!
Âl-i İmrân Suresi 78 ayette şöyle buyrulur;
“Kitap ehlinden öyle bir güruh vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, 
Dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Hâlbuki o kitaptan değildir.
“Bu Allah katındandır” derler; oysa o Allah katından değildir.
Allah’a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler.”  
Bu millete karşı yapılan, “en tehlikeli ihanet…”
Onlara,  “şeytanları…” ne diyecektir; Ben bile, “sizleri…” kurtaramam!
“Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır” (Şura, 21) 
“O halde o pis putlardan kaçının ve yalan sözden sakının.” (Hacc, 30)

SÖZ GETİRİP GÖTÜRENLER…
Kötülüklere karşı durmak,  “erdemli toplumun…” vasfıdır.
Ayet, “(Resulüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan,
Durmadan lâf götürüp getiren,  İyiliği hep engelleyen,
Mütecaviz,  günaha dadanmış,  kaba ve haşin,
Bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerin hiçbirine,
Mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.” (Kalem, 11)
İnancımız ne diyor? “samimi ve güvenilir toplum!”
Öyle ki, “bir binanın taşları…” misali tasvir ediliyor.
Bir realitedir; “Bölüşürsek tok okuruz, bölünürsek yok oluruz!”
En büyük idealimiz nedir? “İnsanı…” değerleriyle birlikte korumak!
O halde, duruşumuzla; “kendimiz…” olacağız!
İnsan olarak, “hassasiyetlerimiz ve sorumluluklarımız…” olduğunu bileceğiz.
Zariyat Suresi 10-11 ayetlerde şöyle buyrulur;
“Yalancılığı itiyat edinenlerin, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın!” 
Bu toplumda; siyaseti de; pazarı da, pazar yerini de;
Sosyal hayatı de; “yalan cenderesinden…” kurtarmalıyız!
Müslüman kimdir  “Ve onlar ki, yalan şahitlik etmezler, 
Boş bir şeyle rastladıkları zaman vakar ile (oradan) geçip giderler. (Furkan, 72)
 “Şunların hiçbirine boyun eğme; yemin edip duran aşağılık” (Kalem, 10)
Yalana, iftiraya, kötülüklere inancımız; “boyun eğme!” diyor!
Şunu çok iyi bileceğiz ki, “yalan…” her ne olursa olsun;
İnsana, aileye, çevreye, topluma ve devlete verdiği tahribat,
O kadar büyüktür ki, “tarihimiz…” bunun misalleriyle doludur.
Sözün özü, “Bizleri aldatan bizden değildir!”
Ne aldatan ve ne de aldatılan olalım!
Toplumda yalanın, yalan ifadelerin; ‘bulaşıcı bir hastalığa dönüşmesi’ 
Sosyal sarsıntıları da beraberinde getirir…
 

Yazarın Diğer Yazıları