Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Engelli Bireylerin Hakları

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

İnsan merkezli düşününce sizleri kuşatan dünyanıza daha farklı, daha
sıcak, daha içten bakıyorsunuz.
Yaklaşımınızda, ‘problem çözme odaklı…’ oluyor.
1974’lerden günümüze, 2024 yılına kadar bu sütunlarda sizlerle birlikte olduk!
Elâzığ Kent Konseyinin ev sahipliği yaptığı, “Engelli Çocuk Hakları
Ağının Güçlendirilmesi Projesi Toplantısı…” bizlerde hayata daha
duyarlı bakmamıza da bir çağrı niteliğindeydi!
Elâzığ Kent Konseyi Başkanımız Av. Rüstem Kadri Septioğlu’nu ve Elâzığ
Belediyesini kutlarım.
Çok özgün ve nitelikli bir program dokusuna şahit olduğumu söyleyebilirim.
Aile ve Sosyal Hizmetlerde, artık hizmet ağı giderek gelişen Aile ve
Sosyal Hizmetler Elâzığ İl Müdürü Ömer Faruk Ergün bu toplantıda
önemli katkıları bulunan katılımcılara teşekkür ediyorlardı.
Tohum Otizm Vakfı Yöneticisi ve Engelli Çocuk Hakları Ağı Sekretarya
Üyesi Özgül Gürel’de, “proje toplantısının amaçlarına dikkatleri
çekiyorlardı…”
Toplantıya birçok kurum ve kuruluşlardan ve özellikle de, şehrimizde
de yakından bilinen ve tanınan, ‘engelli temsilcileri/ veya
dernekleri…’ görüş ve düşüncelerini paylaştılar.
Elazığ Kent Konseyi Başkanı Av. Rüstem Kadri Septioğlu yaptıkları
konuşmalarında şu değerlendirmelerde bulunuyorlardı;
"Toplumumuzun yaklaşık %10 unu oluşturan engelli bireyleri ve
sorunları acaba ne kadar tanıyoruz? Bizlere eşit hak ve yükümlülüklere
sahip vatandaşlar olarak yaşamın her safhasında daha etkin
katılabilmesi, sosyal devlet, sosyal adalet ve fırsat eşitliğinden
istifade edebilmeleri işin empati kurmak yerine onlarla iletişim kurup
problemlerini ilk elden onlardan dinlememiz hem toplum hem de onlar
için daha faydalı olur kanaatindeyim. Ancak o zaman engellilerin
hayatını zorlaştıran engelleri daha iyi görüp kaldırılmasına yardımcı
olabiliriz. Engelli bireyleri toplumdan dışlamak yerine toplumla
kaynaştırıcı faaliyetler yapılması esas alınmalı, pozitif ayrımcılık
ile aradaki eşitsizlik ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü engellilerin
fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel çevreye, hizmetlere, bilgiye ve
iletişime, erişe bilirlikleri ile temel hak ve özgürlüklerini tam
olarak kullana bilmelerinin sağlanması insan hakkı olarak kabul
edilmiştir. Engellilerin yaşamlarında yaşadıkları sorunlar eğitim,
ulaşım, fiziksel çevre, sağlık, sosyal güvenlik gibi alanlarda
yaşanılan fırsat eşitsizliklerinden kaynaklanmaktadır. Bütün bunların
yanında sevinebileceğimiz bir husus şudur ki; toplumumuzda engelli
bireylere karşı olan saygı ve hoş görü gün geçtikçe artmaktadır.
İnsanlarda “bir gün bende engelli olabilirim” düşüncesi oluşmaya
başladığı için bu konuda ki hassasiyet artmaktadır.”

“03 Aralık Engelliler Günü…” için kaleme aldığım bir yazımızı sizlerle
paylaşmak istiyorum;
Şirazlı Sadi’ye soruyorlar, insan(hayat) nedir diye?
Hafızalara bir nakış gibi işlenecek şekilde, insanı ve hayatı en iyi
şekilde tarif eden şu cevap veriyorlar; “Yek katre-i hûnest hezar
endişe” Yani, “Bir damla kan binlerce endişe”
İnsan hakkında Mesnevi Nuriye’de şunlar yazılı,
“İnsan zayıftır; belaları çoktur. Fakirdir; ihtiyacı pek ziyade.
Acizdir; hayat yükü pek ağır.
Eğer Kadri Zü’l Celale dayanıp tevekkül etmezse (güvenmezse) ve itimat
edip teslim olmazsa vicdanı daim azap içinde kalır.
 Semeresiz(neticesiz) meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar; ya
sarhoş veya canavar eder.”
Bir dörtlükte,
 “Yâre varmak hoştur amma.
Yaren olmak başkadır başka
Ateş olmak hoştur amma
Yanık olmak başkadır, başka!”
Buraya kadar, bütün çabamız insanı tarif gayretindeydi. O gayret
bizleri kendimizi ve dışımızdaki dünyayı elbette ki, tanıma ve anlama
fırsatını ve de ferasetini verecektir.
Bizleri korkutan, göz körlüğü değil, gönüllerin körlüğüdür.
Bizleri ürküten insan mizacının sertliği değil, kalplerin katılığıdır.
Bir söz vardır; “Halden bilen âlim, halden bilmeyen zalim” diye!
İnsanına ve milletine hizmet, o insanı yüceltir; milletine efendi yapar.
3 Aralık Tarihi, ENGELLİLER GÜNÜ! “Özünü bilir isen, özürden kurtulursun”
Öncelikle özümüzü ve sözümüzü bilmeliyiz.
Bizim parçamız, bize ait olan insanımızın dertlerine hemhal olarak,
onlarla hayatı paylaşmalıyız. Paylaşmak, ‘dertlere ve dertlilere
doktor’ acılara ise bir bakıma en özge tedavidir.
Dinimiz, örfümüz ve aklımız öyle hassas teraziler kurmuştur ki,
‘Engelliye asıl şefkatle örülen bir hayat yolunu’  çizmiştir.
Hadis; “Körlük, günahların mağfiret edilmesini sağlar; Sağırlık da
günahların affedilmesine sebeptir. Cesetten eksik olan her aza, kendi
ölçüsünde, günahların affına netice verir” (Ramuzu’l hadis)  Bu
hadiste, sakat mü’minler için büyük bir müjde, kurtuluş ve teselli
vardır.
Yarın neyin nasıl ve ne şekilde olacağını bilemeyiz.
Bildiğimiz bir şey varsa, “Her insan bir âlemdir” ve de,
“Yaratılanların en şereflisidir!”
Hiçbir kimseyi bedeni veya fiziki bir özründen ne kınama hakkımız
vardır, ne de o insanlarımızı toplumdan tecrit etme gibi basit
diyebileceğimiz bir davranış!
Bunan tamamen aksine, ‘onlar bizlerin bir parçasıdır’
Hayatımızı ve dünyamızı onlarla paylaşmasını bileceğiz.
Bu bir fedakârlık değil, aksine bizlerin asli görevi arasında yerini almalıdır.
Türkiye’mizde de artık, ‘engelli vatandaşlarımızın’ organize
olduklarını, sivil hayatta giderek güçlendiklerini görmek bizlere ayrı
bir heyecan veriyor..
Artık günümüz Türkiye’sinde; yürüdüğümüz kaldırımlarda, alışveriş merkezlerinde,
Kamu kurum ve kuruluşlarında, öyle ki, ‘kentsel dönüşüm projelerinde’
Engelli vatandaşlarımız için belli standartlar getirilmeye başlanmıştır.
Şunu hemen ifade edelim; “En büyük engel sevgisizliktir!”
Hayata yürümeyi, ‘engelliden…’ onun ruh dünyasından öğreneceksin”
Ecdat, “Ne oldum değil, ne olacağım demeli…”
Otur düşün, “Hiçbir engel Allah’a kul olmaya engel değildir!”
Göz, gönül, ufuk, basirette açık olmalıdır…
Tekrar ifade ediyoruz, “Asıl körlük cehalettir!”
Sabırla, gayretle, hamiyetle, ‘sevgiye/ gönüllere…’ yürüyeceğiz!
Engellilere ithaf ettiğimiz bir akrostiş şiirimizi sizlerle paylaşmak istiyorum;
“Emanetsin, yüreğimdeki ses gibi
Nefes alışımda solurum seni
Gel, beyaz gül kırmızı gül gibi
Elif olur tozar, bulurum seni
Lakin kıyamda bir saf dağlar gibi
Lütfet gönüllerde okurum seni
İçimdeki yıldızlar sevgi yağmuru…”
Dökülür, ‘gonca gül’ ırmaklar gibi
Suyla gelen efsanelerim de;
Işığımsın, kaynağın Anadolu…
Türk’ün yüreği şefkatle anılır…
Şefkatle, merhametle, aşkla, ‘engelleri aşacağız’
Bozkır Anadolu’da birlikte yaşayacağız…
Birlikte… Işığa, aydınlığa yürüyeceğiz!
Tıpkı Belh ’ten, Buhara’dan, Ahlat’tan;
Sevda erenlerine merhabalar…
Merhaba, ‘şefkatle dokunanlara…
Kaleme, kalemin çizdiği nakışlara…
Merhaba, ‘gönülden kopan…’ alkışlara…
Bugün yüreğimizde ki alkışları, “Engelli Çocuk Hakları Ağının
Güçlendirilmesi Projesi Toplantısına…” katkı sunanlara göndermek
istiyorum.
Güzellikler her zaman için gönül alkışlarını hak etmiştir/ edecektir
de… Bizler, kendi insanımızla birlikte her halükarda daha güçlü
olduğumuzun şuurundayız…
Selam ve Muhabbetle
 

Yazarın Diğer Yazıları