1834 tarihinden itibaren M. Reşit Paşa zamanında; Harput’tan Mezre’ye
şehir taşınmaya başlayacaktır!
Elazığ Şehri, Harput’un tarihi mirasının devamıdır. Harput/ Elazığ’ın
son iki yüzyılına baktığımızda;
“İz bırakan…” o kadar önemli şahsiyetler yetişmiştir ki; Bu isimler,
‘geleceği de inşa ve ihya eden…’ isimlerdir. Kırk Yılı aşan yazı
hayatımızda, ‘yol arkadaşlarımızla birlikte…’ Kültür, Sanat ve
Edebiyatla haşır neşir olduk, diyebilirim!
Farabi, “şehirlerde canlı varlıklardır!” diyorlar. Her şehrin belli
bir, ‘kimliği…’ vardır! Geçmişi bugüne ne kadar taşıyabiliyoruz?
Geçmişle gelecek arasında nasıl köprüler kurabiliyoruz?
Şunu sevinerek ifade edebilirim; Elazığ Şehri, “son 25 yıl
içerisinde…” önemli mesafeler aldı!
Şehir insanı, “parkına, bulvarına, caddesine, sokağına, okuluna…”
verdiği isimlerle, “tarihi kimliğini okumaya…” başladı. Bir bakıma,
‘kendi tarihiyle...’ buluştu.
Mekke için, ‘şehirlerin anası’ anlamına gelen, “Ümmü’l Kurâ” denilmiştir…
Eski adı, “Yesrib” olan, ‘Medine’ ismini bizatihi Allah Resulü vermişleridir.
Medine’nin kelime anlamı, “Şehir”dir. Medine’nin, “Darü’l İman”
“Darü’s Sünne” gibi isimleri de vardır. Bu isimlerin her biri,
‘kimliktir’ O kimliğin belirgin bir ‘ruhaniyeti’ vardır.
Mesela, Buhara için bizler, “Hadis Şehri” deriz… Kaşgar için ise,
“Divan Şehri” deriz… Horasan için “güneşin yükseldiği yer” deriz…
Anadolu’yu aydınlatan, “Horasan Erenleri” bu ışık insanlardır!
Maveraünnehir’den Anadolu’ya, “şehir…” düşüncesini de birlikte getirdik…
Günümüzde Elazığ için, “gönül dünyamızın vuslat şehri!” diyoruz.
Elazığ son 25 yıl içerisinde gerçekleştirdiği faaliyetlerle tarih yazdı…
Ankara ve İstanbul'dan sonra, “Kültür ve Sanatın en fazla konuşulduğu İl” oldu!
“Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarıyla…” “Türk Dünyası Hizmet Ödülleriyle…”
“Kardeş Şehirler Projeleriyle…” Balkanlardan Türkistan’a; Gönül
Coğrafyamın ‘marka şehri’ oldu.
Son 30 yıl gerçekleştirilen bütün bu erdemli organizasyonlar; “Şehir
Projesi” oldu.
Bu projelerle, Harput/ Elazığ; “tarihi buluşturan şehir” olarak tanımlandı!
Gazi Atatürk, “dil bir köprüdür, tarih bir köprüdür, din bir köprüdür”
Elazığ Şehri, “maziden atiye uzanacak kutlu köprüleri…” kurdu
Elazığ Şehrini bir baştan öte başa gezmenizi arzu ederim!
Park ve Bahçelerine, Cadde ve Bulvarlarına,
Mahalle ve Sokağına, Eğitim-Kültür ve Spor Salonlarına,
Okuluna… Her birinin, “şehrin değerleriyle bütünleşen…” isimler!
Sanatçının/ Sanatkârın Kimliğinde; “Barışı, Huzuru, Güveni, Hoşgörüyü”
okursunuz.
Onlar, sadece şehirleri değil; Ülkeleri bir araya getiren şahsiyetlerdir!
İsa Yusuf Alptekin ile Doğu Türkistan’a, Mustafa Cemiloğlu ile Kırım’a,
Cengiz Aytmatov’la bu şehir, Kırgızistan’a; Magcan Cumabayla, Kazakistan’a,
Fuzuli, Elmas Yıldırım ve Bahtiyar Vahapzade ile Azerbaycan'a;
M. Emin Aga ile Batı Trakya’lara kadar uzanmıştır!
Elazığ Şehri artık Bişkek'te, Almatı’da, Bakü’de, Lefkoşe’de,
İskeçe’de, Üsküp’te, Priştina’da…
Türk Dünyasında, “sanat ve edebiyat çevrelerinde…” anılır olmuştur.
Elazığ’da, “Azerbaycan Parkı” birçok hatıralarla doludur. Elazığ’da,
“Cengiz Aytmatov Parkı”
Türkiye'nin en önemli sanat ve edebiyat parkıdır
Elazığ’da, “Akmola Parkı…” Türkiye-Kazakistan arasındaki en önemli
köprünün adıdır.
Elazığ Belediyesi, “Gökçedağ Şehriyle…” kardeş şehirdir.
Elazığ Belediyesi, “Mamuşa Şehriyle…” kardeş şehirdir.
Elazığ'da, “Şehit İlhanlar Caddesi” Kıbrıs’la manevi bağımızdır!
Yavru Vatan’la, ‘şehadet köprüsü’
Ne mualla bir köprüdür, değil mi? Eğil de biraz olsun kulak veriniz derim.
Avrupa'yı, Avrupa yapan; Ortaçağ taassubunu yıkan Rönesans’ın
temelinde ne vardır; “Edebiyat, Kültür, Sanat…” vardır. Batılı
düşünürler ne diyorlar; “İslâm Medeniyeti ve onun batı üzerindeki
müspet etkileri olmasaydı, Rönesans olmazdı…” Tarihle sürekli
yüzleşelim ve tarihin bıraktığı izler üzerinde yürüyelim…
Türkiye'yi ‘Tanzimat Düşüncesine taşıyan…’ nedir? Eskilerin
deyimiyle, ‘matbuattır…’
Elazığ'ın son 25 yılını iyi okumalıyız. Ki, bu şehrin kazanımlarını
görelim… Bir Ahmet Kabaklı, bir Av. Fikret Memişoğlu, Bir İshak
Sunguroğlu, bir Nurettin Ardıçoğlu, bir N.Yıldırım Gençosmanoğlu, bir,
Bahaettin Ögel, bir Mustafa Temizer ve daha nicelerini yetiştiren bu
şehir; Onların isimleri de, “bir dantel misali…” işlenmiştir.
Elazığ'ın yetiştirdiği, “din âlimleri…” Bu sahada, Günerkan
Aydoğmuş’un çok güzel bir eseri, “Harput Kültüründe Din Âlimleri…” O
muhterem şahsiyetlerin isimleri de, Elazığ Şehrimizin, “önemli bulvar
ve caddelerine…” kimlik olmuştur.
Elazığ’a hizmet eden, “Belediye Başkanlarının isimleri…” “Ahde Vefa…”
olarak Park ve Bahçelerde yaşatılıyor. Mahalle, Park ve Bahçeler,
verilen isimler arasında; “Naşide Gökbudak, Prof. Dr. Canan Efendigil
Karatay, Prof. Dr. Nuran Yazıcıoğlu, Naci Sönmez, Naci Onur, Şükrü
Kacar, Rasim Küçükel, İzzet Paşa Mh. Çaydaçıra, Fatih, Org. Eşref
Bitlis Mh. Rüstem Paşa, Ataşehir, Fevzi Çakmak, Nail Bey, Ve Şehidimiz
Fethi Sekin Mesire Yeri…”
İsimler, dünden bugünlere; kimliğimizi/ bir değerler albümünü oluşturuyor
Elazığ Şehrimizde birkaç Okul İsmini de verelim; “Hacı Hulusi Yahyagil
AİHL, Şehit Eyyüp Oğuz AİHL, Cemil Meriç Fen Lisesi, Ahmet Kabaklı
Fen Lisesi, Ahmet Yesevi Sosyal Bilimler Lisesi, Çubuk bey Anadolu
Lisesi, Mehmet Koloğlu Anadolu Lisesi…”
İlimizde, okullarımızın isimlerine baktığımızda; Bu sayıyı katlayarak
artırabiliriz!
Bu isimler arasında; “Şehitlerimiz, İlim ve İrfan Şahsiyetlerimiz,
Bilge Kişilerimiz, Hayırsever İnsanlarımız, Yazarlarımız,
Mütefekkirlerimiz…”
Bu eserler, bu isimler bizlere kutlu bir yolu gösteriyor; Bir büyük
medeniyetin mensubu olduğumuzu anlatıyor, bu isimler… “Kökleri güçlü
bir maziden daha güçlü bir atiye” ideali aşılıyor bu isimler…
O idealin kutlu fotoğrafını nasıl tarif edebiliriz?
“Ak yüzlü, bilge sözlü, kartal bakışlı, civan duruşlu; Aynı gövdenin
baharında çiçek açmış,
Cümlesine meyve vermiş, dalları gelecek nesillere kanat gerecek…”
Evet, ‘cümlesine kanat gerecek’ bir yürüyüşü anlatıyor sizlere…
Ahmet Cevat o güzelim şiirinde ne söylüyorlar; “Sen olasan gülüstan/
Sana her an can kurban/
Sana birçok muhabbet/ Sinemde tutmuş mekân…”
Onlar, birer ‘abide şahsiyet’ Onlar, sanatın zirvesinde birer, “Ulu
Çınar” Onlar, inancın birer, “kale duvarları” Onlar, “edep yolunun
sevda önderleri” Onlarda, “Elazığ Kimliğini” okuyoruz!
Elazığ Şehri için ne diyorlar; Sadık Kemal Tural, “Şiirimizin
Başkenti” Cengiz Aytmatov, “Türk Dünyasının Manevi Azığı” M. Ali
Eşmeli, “Derdi cehaletle savaşmış Şehir” “Aya kan kardeşi, yıldızla
adaşmış Elazığ…” N. Y. Gençosmanoğlu, “Yüz yıl sonra Anayurt
uyanması…”
Nesir Payguzar, “Harput Asya’nın gül bahçesi” Dilaver Cebeci,
“Nezaketle asaletin birleştiği Şehir”
Abdurrahim Karakoç, “Bahçe aziz olsun, gül aziz olsun” Biz ne
diyelim, “Birlik ateşini tutuşturduğu yer!” Şehir Merkezinde ayakta
durmaya çalışan Kâzım Efendi Sokağı’nda… Bu şehrin, bu şehir insanının
bir asır öncesine kadar giden hatıraları vardır…
Kapalı Çarşı, Tarihi Hükümet Konağı, Şıra Pazarı, Zincirli Han,
Buğday Meydanı, Semerciler Çarşısı, Yemeniciler Çarşısı vs.de, şehrin
hafızası vardır. Şehirler, ‘hafızalarıyla…’ birlikte yaşarlar!
Bir türkümüz vardır, “Kömürhan Köprüsü, Harput’a bakar”
Kömürhan’dan itibaren, Elazığ’ın esintisini almaya başlarsınız…
O esinti, çil çil kubbelerle, zarif ve narin minarelerle…
O esinti, su sesleri arasında şakıyan bülbüllerle…
O esinti, Yeşilin muhteşem örtüsü içerisinde sizlere yol veren, geniş
bulvarlarla…
O esinti, ‘edebi’ ve ‘vuslatı’ birlikte yaşanılır hale getiren mekânlarla…
O esinti, sizlere ‘dün ile bugünü birleştiren’ ruhi bir derinlikle karşılar…
Tarihin o anlamlı nakışlarına, geleceğe nazarlı bakışlarına gidiyoruz!
Şehir insanı, ‘kendi kimliğinde…’ vuslat şarkılarını, yarınları için
besteleyecek!
Bütün güzelliklere, erdemliklere, vakıf zihniyetine selâm olsun…