Ayet, O (azap) sözü başlarına geldiği, (kıyamet yaklaştığı) zaman ise onlara
Yerden bir dabbe (hareketli bir canlı) çıkarırız; ( O) gerçekten
ayetlerimize kat’i olarak,
İnanmıyor olduklarını kendilerine söyler.” (Neml, 82)
Dabbe, “Hareket eden canlı bir hayvan” demektir.
Sözlükte, “yürüyen, yürüyücü…” anlamlarına geliyor!
Dabbe, Kur’an da on dört yerde geçmektedir!
Hadis, “Onun alametlerinden biri, güneşin battığı yerden doğması,
Ve kuşluk vakti insanların üzerinde “dabbe” nin çıkmasıdır.
Bu alametlerden hangisi önce belirirse, ötekisi onu kısa zamanda takip
edecektir.”
İlim adamları şöyle der; “Firavun kavmine ‘çekirge afeti’ ve ‘bit belası’
Kâbe’nin tahribine çalışan Ebrehe Kavmine ise ‘Ebabil Kuşları’
musallat olmuştur!
Asrımızın en büyük baş ağrısı neler?
Onları görerek üzerinde tefekkür etmeliyiz.
FİRAVUN SİYASETİ!
Nedir o siyaset?
Kur’an bizlere haber veriyor;
“Gerçekten Fir’avun o memlekette (Mısır da) zorbalığa kalktı,
Ve halkını (kendisine muhalefet etmesinler diye) çeşitli fırkalara böldü.
Onlardan bir kısmını (İsrailoğullarını) güçsüz bırakmak istiyor.
(Yeni doğan) oğullarını boğazlıyor, kadınlarını (kızlarını) ise sağ bırakıyordu.
Çünkü o fesat çıkaranlardandı.” (Neml, 4)
Fir’avun, ülkesinin başında bir ‘zorbadır…’
Firavun'un kendisi, ‘bölücüdür…’
Halkını birbirine düşman, ‘fırkalara…’ bölecektir.
Sürekli, ‘fitne ve fesat…’ çıkaracaktır.
Kötülüklerin yayılmasına yardım edecektir!
“Haksızlığın, adaletsizliğin, ahlaksızlığın;
Zulüm ve zorbalığın ve inançsızlığın ” merkezinde yer alacaktır.
Fir’avun, “büyüklük tasladı…” (Kasas, 39)
“Zalimlerden…” oldu!
İşte Fir’avun siyaseti budur!
O siyaset, Hz. Musa’nın ‘tevhit mücadelesinin…’karşısında;
Yerle bir zebun olacak; su da boğulacaktır!
Ayet, “(Ey Fir’avun) Bugün artık senin (boğulan) cesedine,
Necat (kurtuluş) vereceğiz (sahile atacağız)
Ki arkandan gelenlere bir ibret olasın!”
Fir’avun’un bozulmayan cesedi şimdi, Londra’da British Müzesinde…
Secdeye kapanmış haliyle; İnsanlık âlemine ibret dolu bir ders veriyor.
ARADAKİ FARKLAR!
Mü’min ve diğerleri arasındaki fark nedir?
İbn-i Abbas şöyle der; “Allah u Teâlâ dünyayı yarattı.
Dünya ehlini de mü’min, münafık ve kâfir olmak üzere üç kısma ayırdı.
Mü’min dünyada ahret azığını tedarik eder.
Münafık, süslü püslü yaşamaya yani lükse dalar.
Kâfir ise sadece maddi menfaat arar.”
Bunlar bir bakıma, her üç sınıfın tanımları, kimlikleridir!
Ayet, “Hâlbuki size verilen her şey ancak dünya hayatının (geçici)
menfaati ve ziynetidir.
Allah katında olan ise daha hayırlı ve daha devamlıdır.
Hiç akıl erdiremezmisiniz” (Kasas, 60)
İşte, mü’min dünya hasatını ona göre yapar.
Bol hayır yapar, kendisini ahret yurduna hazırlar!
Dünya ziynetini isteyenler, Karun’a benzemek isterler!
Ayet, “Derken, ziyneti içinde (ihtişamla) kavminin karşısına çıktı.
Dünya hayatını isteyenler dedi ki:
“Keşke Karun’a verilen (servet) gibi bizim de olsa;
Şüphesiz o elbette büyük bir nasib sahibidir” (Kasas, 79)
Ama kendilerine ilim ve hikmet verilenlerin bakışı daha farklıdır;
“Kendilerine ilim verilenler ise dedi ki;
“Yazıklar olsun size! İman edip Salih amel işleyen bir kimse için,
Allah’ın sevabı daha hayırlıdır.
Ona da ancak sabredenler kavuşturulur.” (Kasas, 80)
Güzel akıbet, ‘takva sahiplerinindir…’ şüphesiz ki!
EMANETİ YÜKLENEN İNSAN!
İnsan büyük bir sorumluluk yüklenmiştir.
Nedir o?
Kâinatın emaneti!
Ayet, “Muhakkak ki biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de,
(Onlar) onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular;
İnsan ise onu yükleniverdi.
Doğrusu o çok zalim ve çok cahildir” (Ahzab, 72)
İnsanı zalim yapan nedir?
İnsanı cahil yapan nedir?
Ondaki, ‘ene’dir!
‘Benlik duygusudur…’
Âlemin anahtarı, ‘insanın eline…’ verilmiştir!
İnsandaki doyumsuz, ‘hırs…’
Öyle bir hırs ki, “bütün dünya ona verilse…”
“Daha var mı!” diyecektir!
Hadis, “Âdemoğlu için iki vadi dolusu mal olsaydı,
Mutlaka bir üçüncüsünü isterdi.
Âdemoğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur.”
İnsandaki aşırı hırsa ait bir hadiste de şöyledir;
“bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar,
Kişinin mal ve şeref hırsıyla dine verdiği zarardan
Daha fazla değildir…”
Kur’an bizleri ikaz ediyor, uyarıyor;
“Allah’dan sakının ve doğru söz söyleyin…”
Sakınma nedir?
Kötülüklerden ve günahlardan korunmaktır!
“Allah’a ve Resulüne itaat etmektir…”
PEYGAMBERE SELAT GETİRMEK!
Ayet, “Muhakkak ki Allah ve melekleri,
O peygambere salât ederler.
Ey iman edenler! (Siz de) ona salât edin,
Ve (ona) teslimiyetle selam verin!” (Ahzab, 56)
Salâvatın manası, ‘rahmettir…’
Salâvat, mü’minin ‘rahmet duasıdır…’
Ayet, “(Ey Resulüm) Kitaptan sana vahyedileni oku,
Ve namazı (Salâtı) hakkıyla eda et! Şüphe yok ki Salât,
Çirkin işlerden ve kötülüklerden (insanı) alıkoyar.” (Ankebut, 45)
Birbirimize selam vereceğiz,
Rahmet duasında bulunacağız!