Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bayrak Şairimizi Anıyoruz… (Ölümünün 48 Yılında rahmetle anıyoruz)

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

            
Bayrak Şairimiz Mehmet Arif Nihat Asya’nın ( 07 Şubat 1904- 05 Ocak 1975) hayat hikâyesi bizler için de, ‘bir döneme, ecdat değerlerine sıla-ı rahimdir’ Bir bakıma da tarihi tefekkürdür.
Bayrak Şairimizin Cihan Şehri İstanbul’da gözlerini açtığı yıllar, ‘büyük çalkantıların yaşandığı yıllar…’  Büyük Türk Devleti, Namık Kemal’in ifadesiyle “İhtiyar Konağı ayakta tutan köşe taşlarının da yerlerinden oynadığı yıllardır …”   .
Doyasıya çocukluğunuzu yaşamak istersiniz değil mi? Şairimiz ondan da, ‘mahrum kalacaktır’
Henüz bebekken, ‘veba illetinden babasını kaybedecektir’ O daha üç yaşından itibaren akrabalarının yanında yetişecektir. 
Cihan şehri, içten içe kaynayan bir kazanı andırır!  Düşler/ hisler, fikirler, düşünceler, gayeler, geleceğe bakışlar, ‘bölük pörçüktür’ 
Böyle bir ortamda, “23 Temmuz 1908 tarihinde 11. Meşrutiyet ilan edilecek…” 
Savaşlar, savaşlar… Balkanlarda, Kafkaslarda toprak kayıpları… Acılar içerisinde, ‘göçler…’
08 Ekim 1912-10 Ağustos 1913 yılları arasında; Osmanlı Devletinin dört devlete karşı yaptığı, “Balkan Savaşları…”
Balkan Savaşlarından hemen sonra, 28 Temmuz 1914- 11 Kasım 1918 tarihleri arasında bir yıkım savaşı olarak da anılan, “1. Cihan Savaşı…”
Küresel Savaşın asıl hesaplaşması, “19 Şubat 1915- 09 Ocak 1916 tarihleri arasında Çanakkale’de yaşanacaktı…” Çanakkale bu milleti, İstiklal Savaşına; bir milletin tekrar doğuşuna hazırlayan tarihin en müthiş hesaplaşmasıdır.
Arif Nihat Asya daha 16 yaşında; “İstanbul’un işgal acılarını büyük bir hüzünle yaşayacaktı…”
16 Mart 1920- 04 Ekim 1923 tarihleri İstanbul’un işgal yıllarıdır!
Tarih bir bakıma ‘geçmişle yüzleşmedir’ Bayrak Şairimizin mısralarıyla bizler, ‘geçmişe dokunabiliyoruz’ O mısralarda, ‘gaye-his ve ufuklarım okunabiliyor.’
Şairimizin dedesi, “bir âhî ustasıdır!” âhîlik kültüründe, bütünüyle Kur’an ahlakı vardır.
Öğrenim hayatı, ‘köy mektebinde’ başlayacaktı. İstanbul’a göç ettikten sonra, ‘mahalle mektebinde’ eğitimine devam edecek…1.Cihan Harbi yıllarında, “Gülşen-i Maarif Rüştiyesine” gidecektir.
Milliyetçi duygularla ilk şiirlerini kaleme alacaktı! Kastamonu Lisesi, Milli Mücadelenin en etkili duraklarından… Bu yıllar, ‘kişiliğini ve sanatını derinden etkileyecektir’ Hocası Enver Kemal Bey’in yönettiği “Gençlik Dergisinde…” ilk şiirleri yayınlanacaktır.
Günümüz ismiyle İstanbul Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu, O günkü ismiyle “Dârü’l- Muallimîn-i Âliye” Edebiyat Bölümünde eğitimine devam edecekler. İlk Şiir Kitabı, “Heykeltıraş” 1924 tarihinde daha öğrenci iken yayınlanacaktır.
1928 tarihinde mezun olur. Edebiyat Öğretmeni olarak ilk tayin yeri, ‘Adana Kız Lisesi ve Erkek Lisesi’nde meslek hayatına adımını atacaktır.”
O bir Mevlevi’dir. Şeyhi, Ahmet Remzi Akyürek’tir. Mevlevilikte Şeyhlik makamına kadar yükselecekler. Arif Nihat Asya, ‘milli şiirlerle’ birlikte, ‘tasavvufi şiirleri’ etkilidir. Allah Resul’üne yazdığı NAAT’ı, her bakımdan muhteşemdir.
05 Ocak tarihi, Arif Nihat Asya’nın hayatında, kâh sırat, kâh milattır… 
Yıllar, 1940 tarihinin 05 Ocak gününü gösterdiğinde, o tarihi törende Arif Nihat Asya’nın kaleme aldığı, “Bayrak Şiirini…” kürsüden okuyacaktır. Bu şiirin, uhrevi bir heybeti görülür!
Şairimiz, Malatya Lisesi’nde müdür olarak görev yapacaklar. Yolu tekrar Adana’ya ve oradan da, Edirne Lisesine uzanacaktır. 
Arif Nihat Asya’yı 1950 tarihinde Adana’dan Millet Vekili olarak TBMM’sinde görüyoruz. 
Milletvekilliğinden sonra tekrar sevdiği öğretmenlik mesleğine, Eskişehir İlimizde devam edecekler.
Çok sevdiği/ sevildiği Eskişehir’den de, Eskişehir Milletvekili olacaklar.
1955 tarihinde, Ankara Gazi Lisesi ve Ankara Polis Kolejinde edebiyat öğretmenliği yapacaklar. 
1960’lı yıllarda, Kıbrıs-Lefkoşe Erkek Lisesi’nde 2 yıl edebiyat öğretmenliği yapacaklar. 
Ve sonra emeklilik yılları… Bu yıllar şairimizin, “basın hayatına döndüğü yıllar!” O artık, Babıali’de “Yeni İstanbul” ve “Sabah Gazetelerinde” yazıları yayınlanacaktır.
Arif Nihat Asya’ya ithaf ettiğimiz bir şiirimizde şöyle sesleniriz;
“Adıyla, ‘bayraklaşan’ şairimiz
Gök kubbeye taşınan şiirimiz!
Beş Ocak tarihi hatıralarda;
Kâh Adana’nın ‘kurtuluş’ günleri
Kâh şairin “Şeb-ü Aruz bayramı”
‘Kurtuluş’ ve ‘Dirilişin’ bayrağı!
Hiç solmadan, lekesiz dalgalansın!
O diller ezberden sizleri ansın!
Yaşasın Ağıtlarla, destanların…
Fetihler yazacak, ‘Arif’ler çıksın!
Unutmadık sözlerin gönüllerde;
O güzel düşlerinle uyanmakta!
Tarihe, zaferlere seslenmekte…
Bu millet, ‘sabrı’ yürekle çekmekte!
Sükûtun çığlığı koptu, kopmakta!
Bayrak yazmaya, ‘Arif olmak’ gerek!
Bayraklar; rüzgâr ister, fetih ister!
“Bayraklaşan” yürekli nesil ister!
Şairimizle ilgili birkaç anekdot paylaşmak istiyorum
Arif Nihat Asya’nın eşi Servet Hanım anlatıyorlar;
“…Malatya’da bulunduğumuz yıllarda trahom etrafımızda bir kan, irin ve çapak yağmuruydu.  Lise hademesinin de o çipil, çipil kanlı, çapaklı gözlerine ben bakamazdım. 
Ama Arif, o adam ne zaman kapımızı çalsa, bana yemek masası hazırlatır,  Hademesiyle karşılıklı yemek yer, şakalaşır, sohbet ederdi.”  

Malatya Lisesi Müdürü bulunduğu yıllarda, bir sonbahar mevsiminde, paçalarının çamurlu olmasına öfkelenen Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’e verdiği cevap hafızalardadır; “Paçalarımı, ağzınıza almayınız” Tavizsiz, riyasız, gösterişsiz, haksızlığa tahammül edemeyen şahsiyet, yeri ve zamanı geldiğinde; ‘sözünü, daldan budaktan esirgemez’

Yavuz Bülent Bakiler anlatıyorlar; 
“Bir gün avuçlarımı açtırmış sonra şahadet parmağıyla göstererek demişti ki; 
Bak işte görüyor musun? Bütün insanlarda olduğu gibi; seninde sağ avucunun içinde, 
Arapça harflerle(81) rakamı okunuyor. Sol avucunun içinden ise (18) rakamı!
 81 ile 18 toplanırsa (99) eder. Bu Allah’ın güzel isimlerinin, sıfatlarının sayısı demektir... 
81’den 18 çıkarsa (63) kalır. Bu da Hz. Peygamberin yaşını gösterir! 
Allah ve sevgili Resulü! Varlığımızın hikmeti işte bu yüzü suyu hürmetine yaratmadı mı?” 
Varlığı, onu besleyen hikmet pınarlarını en güzel tasvirlerle, iç ahengi mükemmel eserlerle ölümsüzleştiren bir deha insan... 

Tarihlerin unutamayacağı bir hadise; 1975 Yılı, Adana’nın düşmandan kurtuluş yıldönümü şenliklerine, Arif Nihat Asya’nın çağrılmayışıdır…
Bayrak Şairimizin hafızalardan silinmeyecek sitayişleri, “5 Ocak Adana şehrimizin düşman işgalinden kurtuluş törenlerine çağrılmadım…” Ne mutlu bana ki, “Rabbim huzuruna çağırıyor!” 5 Ocak 1975 Tarihi, Arif Nihat Asya’nın, “Şeb-i Aruz Günüdür!” 
Arif Nihat Asya’nın Peygamber Sevgisi o kadar ruhani bir iklime sahiptir ki,
“NAAT” ı bütün mısralarıyla hafızalardadır…
“Bulutlar kanad, rüzgâr kanad;
Hızır kanad, Cibril kanad,
Nisan kanad, bahar kanad,
Ayetlerini ezber bilen 
Yapraklar kanad…
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!”

BİZİM ŞİİRİMİZİN KİMLİĞİNDE;
Yunus’un Dili, Mevlana’nın engin hoşgörüsüyle;
Ali Şir Nevai ’de, Kaşgarlı Mahmut’la; “Türkçe Divan Meclisindeyiz…”
Yahya Kemalle, “akınlardayız…”
Necip Fazılla, “Sakarya’yla konuşuruz…”
Akif’le, “Çanakkale’yi yaşar” kıyama kalkar,
“Hürriyet Şarkımızı…” dinleriz
Arif Nihat Asya’yla, “Bayraklaşır…”
Niyazi Yıldırımla, destanlar burcunda…” dolaşırız!
Arif Nihat Asya’da, Şiir Sanatında,  “birleştirici…” bir ruha,
İnceliğe, sadeliğe, duruluğa sahiptir!
Ondaki, “aşk ritminde…” asırların feryadı duyulur.
O feryat, bu coğrafyanın en içli gözyaşı olmuştur!
Onlar, “rahmet aşılayıcı…” 
 

Yazarın Diğer Yazıları