Destanların Efendisi ne de güzel söylemişler; “Nerde Eğin,
Çemişgezek’ler?/ Bu elleri bizim Ağın bezekler,/ Burcu, burcu vatan
kokan tezekler, Sözümüz gerçektir, SIR gibi değil!”
Bezek kelimesi sözlükte, “süs, ziynet. Bir eseri süslemeye yarayan
motiflerin her biri!” Ağın, Eğin, Çemişgezek, Arapgir, Keban
birbirleriyle içiçedir. Köyleriyle, sözleriyle, sazlarıyla,
sohbetleriyle, edalarıyla ve de sedalarıyla içiçedir. Birbirinden
ayıramazsınız. Tarihi, kültürü, edebiyatı, musikisi bizlere “suyla
gelen kültürü…” onun medeni havasını soluklandırır. O mucizevi
ikliminde bizlere Ağın İlçemizde, ‘erdemli insan havasını…’ teneffüs
ettirir. Bizlerin çocukluk yılları o iklimde geçti. Keban Barajının
öncesini de sonrasını da çok iyi biliriz. Şüphesiz ki, geçmiş yıllar
her zaman için gözlerimizde tüter… İsmail Beydemir, “Nerde olsa gönül
Ağın yerindir, / Eğin ağzı çalınacak zamandır!” Bizler gurbeti, ‘Eğin
havalarında dinledik…’ Dinledikçe de, hüzünlendik! Gurbet türkümüz
oldu, mayamız oldu, hoyratımız oldu. Ağın, Elâzığ İlinin kuzey
batısında, 77 km gibi bir yolculuk mesafesi… Ağın İlçesi, kuzey
yönünde Hekemat Tepesi, güney yönünde Osman Tepesi, batı yönünde ise
Aliuşağı tepelerinin arasında küçüklü büyüklü dereler arasına
yerleşmiştir. Yeşilin her rengine gözleriniz aşina olmuştur. Ağın
ismi, toprağının beyaz olması nedeniyle AĞ YURT anlamına geldiği ifade
edilir… Güzel Türkçemizde, “akıcı, cereyan anlamına gelir!” Ağın
ilçesinin okuma oranı, 1970’lerde de, günümüzde de, “Türkiye
ortalamasının üzerinde olmuştur!” Ağın ismiyle birlikte bizler,
“huzurun ve sükûnetin diğer adını…” sağduyu edasıyla çağrıştırırız.
Ağın İlçesi, “Hastek Kalesi, Bademli Kaya Mezarları, Höyükleri,
Şenkaya Çukuru, Balkaya (sülük gölü), Krater Gölü, Tarihi Çınarları…”
ile seyyahlara göz kırpar…
İlçe Merkezinde bulunan, ‘Ekrem İspir Konağı’ ve geleneksel mimariyi
yansıtan Ağın Evleri kültür dokusudur… Hafızalarda bir çağrışma olması
cihetiyle belirtmek isterim, Elazığ’ın Palu İlçesinde, “Sekratlı Ali
Bey Konağı…” Her cihetiyle bir kültür, sanat, edebiyat, musiki
mekânıdır…
Ağın’da bulunan, “Ekrem Bey Konağı…” rahmetli babamın dayıları
olurlar. Merhum Ekrem İspir, 1947-1960 yılları arasında, Ağın Belediye
Başkanlığı yapacaklardır. Belediye Başkanlığı döneminde, birçok
yenilikleri/ veya güzellikleri Ağın’a taşıyacaklar. 1940’lı yıllarda,
Ağın Nahiye Müdürü, Azerbaycan’ın muhacir edebiyatçılarından vatan
şairi Almas Yıldırımdır. Her iki idareci birlikte, ‘eğitimle içiçe
olmuşlar’
Bir neslin yetişmesi üzerinde de büyük gayretleri olduğunu
bilmekteyiz. Ağın İlçesinin Gemuhu Köyü nüfusuna kayıtlı Fethi
Gemuhluoğlu ’da, “bütün gayretlerini Üniversite Gençliğine
verecekler…” Binlerce Üniversiteli Öğrenciye burs imkânı
sağlayacaklar. 1940’lı yıllarda, A. Vehbi Çoker, Ankara’da; Ağınlı
Öğrencilere, ‘eğitim amaçlı yardım seferberliğine…’ başlayacaktır. O
seferberlik hala günümüzde de, devam etmektedir. Ağın Derneği çatısı
altında 84 yıl boyunca “erdemli insandan erdemli topluma…” ulaşan
yolda bir büyük mücadele veriliyor. Rahmetli Babaannemin ilkokulda
öretmeni, Ağın İlçesinin ilk kadın öğretmeni Seniha Bilgin’dir. Bir
asır/ günümüzden 120 yıl öncesinde bir bayan öğretmen… Ağın’da kız
öğrencilere okuma yazma öğretiyor… Ekrem İspir’in kız kardeşi
rahmetli Babaannem hem eski ve hem de yeni yazıyı bilen bir mütefekkir
insan, bir şairdir…
Ağın Belediye Başkanı rahmetli Ekrem İspir’in dayıları, Hacı Mehmet,
Hacı Keleş ve Hacı Osman’ın, şimdiki Ağın İlçesinin Konak Mezrasında
da, “her birine ait Konakları…” döneminde, önemli roller üstlendiğini
görmekteyiz. Avluları, ayvanları, şahnişinleri olan bu konaklar, kış
mevsimine dayanıklı bir yapı arzederler. Hacı Mehmet Efendiye ait olan
Konağın 1861 tarihinde yapıldığını biliyoruz. Konakta göze çarpan, taş
işçiliği, pencere pervazlarındaki ahşap işçilik, odalardaki ahşap
oymacılık, Divan/ Sedirler, şahnişinler… Sizleri farklı bir âleme
götürür. Öyle ki, Arapgir, Kemaliye, Ağın evlerinin birçok
benzerlikleri tarihi bir kültür dokusuna götürür. Rahmetli Babam
anlatırlardı, “Dedem Hacı Mehmet Efendiye ait Konağın yapım tarihi
1861 yıllarıdır!” Yedi nesil bu tarihi konakta dünyaya geliyorlar. Bu
konakta kimler ağırlanmadı ki… Harput’ta metfun İmam Efendi Hazretleri
her yıl Konağın misafiri olurlar… Döneminin aksaçlıları, bilge
kişileri, alimleri, devlet adamları… Konak iki bölümden meydana
geliyor… Selamlık ve Haremlik Bölümü… Selamlık Bölümü tamamen
dışarıdan gelen misafirleri ağırlamak içindir… Çemişgezek, Arapgir,
Kemaliye, Ağın ve çevreden birçok insan burada ağırlanmışlar…
Sohbetlerde bulunmuşlar…” Konak Kültüründe, sürekliliği olan bir
sohbet kültürü vardır. Rahmetli Babam bizler, o irfan kültürüyle o
kadar içli ve dışlı olduk ki, bizleri yetiştirende o kültür olmuştur.
Ağın İlçemizde de, belli evler vardır. Şunu belirtebiliriz,
Harput’taki, “Kürsübaşı Sohbetlerinin Hoşseda’sının yankılandığı
mekânlar…” Bunlara Ağın ve yöresinde, ‘sohbet odaları…’ ismi de
verilebilir. Bu odalarda misafirler ağırlanır. Sohbetlerde, ‘çay
ikramı, ayran ikramı, doğal gıda ürünleri ikramları da yer alır…’ Şunu
belirtebiliriz, Ağın kültürel yönden; Elazığ'ın kökenini oluşturan
tarihi Harput kültüründen etkilenen Kemaliye (Eğin) ve Arapgir yöresi
halk kültürü ile benzer özellikler gösterir. Bu benzerlikler yöresel
bazı etkinlikler ve çevredeki köylerin birbirine yakın olması,
müzisyenlerin her yöreye gidip düğün yapmaları; kız alıp, kız verme
gibi adetler Ağın ve çevresinin kültüründe benzer özellikler
oluşturmuştur. Bir de, çocukların/ veya gençlerin bacalardan ‘Tolik
Sarkıtma’ olayı vardır. Tolik sarkıtılan ev sahipleri, bu sarkıtılan
toliklerin içerisinde kuruyemiş/ veya çerez korlarmış… Bu da Ağın ve
yöresine ait farklı bir gelenek…
Ağın, Eğin, Arapgir’in ve Çemişgezek ilçelerinin köyleriyle birlikte
içiçe olduğunu ifade etmiştik. İşte, Şiir Sanat ve Edebiyat dostu
eski Bakanlarımızdan Sayın Ali Coşkun Beyefendinin Ağın için yazdığı
duygu yüklü şiirleri, Prof. Burhan Tarlabaşı tarafından da bestelenen
eserini birlikte okuyalım.
“Yıllar yılı var gitmedim Ağın’a,
Özledim çıkmaya, maya dağına.
Bülbülü ötmeyen viran bağına,
Yanar ağlarım neden öksüz kaldık?
Ona yanarım, ona yanarım.
Tarihe mi küstün şanlı Ağın’ım,
Nerede düğünlerin hani halayım
Uzakta olsam da sana hayranım
Neden öksüz kaldık ona yanarım
Oğuz boylarından gelen Türklerdir,
Ağın’da öz lehçe arı Türkçedir
Derindir kültürü hem de zengindir,
Gurbette hasretle yanar ağlarım
Neden öksüz kaldık ona yanarım”
Bu coğrafya, gurbet kokar, hasret kokar… O kokusunda, vatan sevgisi tüter…
Kemaliye’nin Apçağa Köyünden olan Ahmet Kutsi Tecer’in o meşhur şiiri,
“Orda bir köy var, uzakta,
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.”
Ağın’da geleneksel el sanatları arasında; Çömlekçilik, Dokumacılık,
Yemenicilik, Nalbantlık, Tüfekçilik, Değirmencilik, Semercilik
sayılabilir. Bütün bunları bir kültür olarak geleceğe taşımamız
gerektiğine de inanırım…
Bu yörenin türküleri, mayaları, söyleyişleri geçmişin o güzel izlerine götürür.
“Bahçe bara mı gider/ Ayva nara mı gider/ Bahçeci gadan alam/ Bu yol
yaramı gider.
Haydi, benim tombulum/ Semtine düştü yolum/ Bir daracık sokakta/ Yara
kavuştu kolum.
Su koydum su tasına/ Gül diktim ortasına/ Beni yardan ayıran/ Çıkmasın
haftasına.
Arpa ektim hozana/ Gottik boylar uzana/ Ben yarımı yolladım/ Beşibirlik kazana.”
Ağın, Türkiye’nin cezaevi olmayan huzur ve güvenilir nadir kentleri
arasında yerini alır. Eğitim düzeyi oldukça yüksektir. Böyle olmakla
birlikte günümüzde de her Ağınlı kendisine has geleneksel giyim ve
kuşamını, örf ve adetlerini devam ettirmektedir…