Son günlerde kirli yüzünü yine gösteren terör örgütü canımızı yaktı. Genç fidanlarımızı, kınalı kuzularımızı Şehit verdik. Emperyalistlerin maşaları, uşakları aldıkları emirle harekete geçti ve sınırımızdan sızmaya çalışarak Kahraman Mehmetçiğimize saldırdı. 9 vatan evladı Şehadet Şerbetini içti. Büyük Türk Milleti birlik içerisinde terörü lanetlerken, Devletimiz teröristlere misliyle cevap verdi. Tek bir terörist kalmayıncaya kadar Devletimiz bunlara gereken cevabı vermeye de devam edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne zaman bölgesinde güç olmaya başlasa bir yerlerden yine düğmeye basılarak terör saldırıları başlatılıyor. Bu saldırılarla Türkiye’nin iç meseleleri ile ilgilenmesini amaçlıyorlar. Böylece bölgemizdeki kanlı planlarını rahat bir şekilde uygulamaya koyacaklarını zannediyorlar.
Emperyalistlerin bizimle mücadelesi yeni olan bir şey değil. Ya da bu olayların başlama tarihi 1984’te Siirt’in Eruh ilçesinde yapılan saldırı değildir. Tarihi süreci iyi okursak ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü bu terör örgütü bugün PKK’dır. Yarın başka bir isim alarak bize saldırırlar. Bunu böyle görmek gerekir.
Bize saldırmaya başladıkları tarihin miladı 1071 Malazgirt Savaşı sonrasıdır. Orta Asya’dan Anadolu’yu yurt edinmek için gelen ecdadımızın Malazgirt’te zafer elde etmesi ve ardından İslâmiyet’in bayraktarlığını üstlenmesi sonrası savaş başlamıştır. Bu Hilal ile Haçın savaşıdır. Bunun için geçmişte de Şehit verdik, bugün de veriyoruz ve yarın da vereceğiz.
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgâr bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli;
Kim demiş meçhul asker diye?
Arif Nihat Asya’nın “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” şiirinde dediği gibi; “Şehitler tepesi boş değil.” Allah’ın izniyle hiçbir zaman da Şehitler tepesi boş kalmayacak. Çünkü bizim insanımız yaşlısından gencine, kadınından erkeğine bir bütün olarak vatan, bayrak, din ve namus uğruna şehit olma arzusu ile yaşar. Şehitliğin dinimizdeki değeri çok yüksektir.
Nitekim Cenâb-ı Hak, şehitlerin ölü değil, diri olduklarını ve O’nun tarafından rızıklandırıldıklarını bildiriyor. İnsan, ölmekle bu mertebeye yükseldiği hâlde, Yüce Allah, onların ölü değil, bizim anlayamayacağımız bir hayat ile diri oldukların bildiriyor ve şöyle buyuruyor:
“Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Hayır onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” (Bakara suresi, 2/154)
Başka bir âyette de şöyle buyuruyor:
“Allah yolunda öldürülenleri (şehitleri) sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler. Rableri katında, Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.” (Al-i İmran, 3/169-170)
Bütün Şehitlerimize Cenâb-ı Hak’tan rahmet diliyor, ailelerine sabır, gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Devletimiz ilelebet var olsun.
