Tarihten Bir Yaprak: 'Yavuz Sultan Selim Şah İsmail'i Satrançta Yenmişti'

Başak MERAL GÜNDÜZ/Araştırmacı Yazar Sedat Çağlıyan, Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail'in Satranç macerasını gazetemize anlattı.

Tarihten Bir Yaprak: 'Yavuz Sultan Selim Şah İsmail'i Satrançta Yenmişti'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Şah İsmail Türkçe bilen çok  güzel şiirler yazan aynı zamanda satranç meraklısı oyununun namlı ustasıydı.

Sedat Çağlıyan: “Yavuz Sultan Selim Şehzadeliği’nde Trabzon Sancakbeyi bulunduğu sırada Osmanlı  Devleti’nin doğu sınır komşusu bulunan İran Safevi devletinin büyük bir tehlike teşkil ettiğini anlamıştı. Safevi Devleti’nin başında Şah İsmail bulunuyordu. Başkenti Tebriz  şehri de aynı zamanda Şii mezhebinin başıydı. Ajanlarını Osmanlı topraklarına göndermiş burada kendi taraftarlarını toplamaya çalışmaktaydı. Maksadı Osmanlı Devleti’ni ortadan  kaldırmak Anadolu’yu kendi topraklarına katmaktı.

Yavuz Sultan Selim, düşmanın durumunu yakından görüp anlamaya karar verdi. Gayet gizli olarak kılık değiştirip gezici bir derviş kılığında sınırı aşıp Tebriz’e geldi.

Şah İsmail Türkçe bilen çok  güzel şiirler yazan aynı zamanda satranç meraklısı oyununun namlı ustasıydı. Her gün birkaç parti satranç oynar, Kimi isterse tereddütsüz karşılaşırdı. O güne kadar kendisini mat edip yenen çıkmamıştı. Tabii bunda şaha olan saygı ve duyulan korkunun da payı vardı.

Yavuz Sultan Selim de büyük bir satranç ustasıydı. Saraya gelip Şah’la satranç oynamayı isteyince içeriye haber verilir. Şah özellikle yabancılarla oynamayı severdi.

İlk oyunda bilerek yenildi ama ikinci oyunda Şah İsmail’i mat edip yendi. Şah herkesin gözü önünde uğradığı bu yenilgiyi fena halde sinirlenerek elinin tersiyle Yavuz’un göğsüne bir sille vurup;
-Bire serseri derviş hiç Şah olanlar mat olur mu?

Tutalım edebin yokmuş, sultanlara riayeti de bilmez misin? diye çıkıştı.

Yavuz soğukkanlılıkla;
-Şahım evvelce danışıklı oyundan haberim olsa böyle etmezdim.

Şah İsmail hemen, kendisini toplar ve;

-Şah olanlar danışıklı oynamaz, var sağlıcakla git.

Yavuz, onu selamlayıp saraydan ayrılacağı zaman bir kese içinde bin altın hediye edilir.

Daha sonra gece karanlığında saraya sokulur. Şah’ın ata bindiği zaman kullandığı binek taşını yerinden oynatıp bin altını kesesiyle taşın altına saklar ve Tebrizden ayrılır” dedi.

Devlet ricali, Yavuz’un daha o zaman Tebriz’i almaya karar vermiş olduğunu ve nice zamandır halkın dilinde gezen satranç macerasının doğru olduğunu anlarlar.

Çağlıyan: “Şehzadenin Tebriz’den ayrılışından iki gün sonra Şah İsmail tekrar oyuna çağırmak için kaldığı hana adamını gönderir. Fakat onun çoktan ayrılıp ne tarafa gittiğini bilen yoktur. Ancak saray hademelerinden birisi Yavuz’u tanımıştır. Şah’a söylenince çok sinirlenir. Fakat yapacak bir şey yoktur.

23 Ağustos 1514 günü Çaldıran Ovası’nda savaşa tutuşurlar. Şah İsmail savaşı kaybeder. Bütün ağırlıkları, hazinesi ele geçirildiği gibi Taşlı Hanım diye anılan zevcesi Bihrüze Hatun da esir düşer. Şah İsmail hanımının geri verilmesini rica etmişse de, Yavuz bunu kabul etmeyerek hanımı 13 Ekim 1514 günü Amasyalı Kadı Asker Cafer Çelebi ile evlendirir.

Çaldıran Savaşını kazanan Yavuz Sultan Selim Tebriz’e girer. Saraya gelince yanındaki devlet erkanı ile binek taşının önünde durur.

Sekbanbaşı Balyemez Osman Aga’ ya;

-Şu kapı eşiğindeki Şah’ın ata bindiği taşın altına kendi elimle bin altın koymuştum. Helal malımdır o altını sana ihsan ettim. Atından inip taşın altından altınları al.
Padişahın emri üzerine etrafında bakınanlar “acaba aslı var mıdır’’ diye gözlerini Osman Aga’ya diktiler. Sekbanbaşı atından inip taşı oynattığında içine konulduğu kese çürümüş olduğundan altınları mendiline doldurup padişahın elini öper.

Durumu gören devlet ricali, Yavuz’un daha o zaman Tebriz’i almaya karar vermiş olduğunu ve nice zamandır halkın dilinde gezen satranç macerasının doğru olduğunu anladıklarını ifade etti.