Tarakçı: 'Ümitvar Olmalıyız'

Hasret ATA/Bir kent Romanı olan 'Akasya Çiçeği' Öyle bir Roman ki Elazığ'ı bilenlerin daha iyi tanımasına, bilmeyenlerin ise gidip görmek isteyeceği bir etkiye kapılmasına neden olacak kadar başaralı. İşte bu romanın yazarı İhsan Tarakçı, gazetemizi ziyaret etti. Hiç durur muyuz bizde hazır kendisini bulmuşken hem sohbet ettik hem de okurken büyülendiğimiz bu romanla ilgili sorularımızı peş peşe sorduk. İşte okurken hem 'Akasya Çiçeği' ile ilgili merak ettiğiniz sorulara yanıt bulacağınız hem de İhsan Tarakçı ile ilgili sizlere hayat enerjisi katacak fikirlerle temas edeceğiniz o sohbetimizden öne çıkan başlıklar…

Tarakçı: 'Ümitvar Olmalıyız'

İhsan Tarakçı’yı hem geçmişte gazetemize yazdığı yazılardan hem de Akasya Çiçeği’nden tanıyoruz. Hazır gazetemizi ziyaret etmişken hem roman hem de Elazığ üzerine bir sohbet fırsatını kaçıramazdık. Bu nedenle Genel Yayın Yönetmenimiz Ömer Enes Yılar, Sayın Tarakçı’ya Hakimiyet okuyucuları için sordu. İşte bizlerin zevkle dinlediği sizlerin de okurken keyif alacağı o sohbetten öne çıkan başlıklar:

*Sayın Tarakçı, biz sizleri hem geçmişte gazetemizde yazdığınız yazılardan hem danışmanlığınız süresince hayata geçirdiğiniz projelerden hem de Akasya Çiçeği’nden tanıyoruz. Bir kez de okuyucularımız için kendinizi tanıtır mısınız?

“MEMLEKETİMİ SEVİYORUM”

“Aslen Harputluyum. Babamın işi nedeniyle Batman’da doğdum. 2 çocuk babasıyım ve bir de kız torunum var. Eğitim hayatımın tamamını Elazığ’da geçirdim. Fırat üniversitesi Makine Mühendisliği bölümü mezunuyum.  Türk Telekom’dan emekli oldum. 18 yıllık iş yaşantımı İstanbul’da geçirdim. Yöneticiliğime katkı olsun diye İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde işletme Yüksek Lisansı yaptım ve bana çok katkısı oldu. Sonrasında emekliye ayrıldım. Emekliliğimden sonra gençliğimden kalma bir ilgiyle felsefe okumaya kara verdim. Daha sonra Elazığ’a geri döndüm 2019-2021 yılları arasında Şahin Şerifoğulları’nın baş danışmalığını yaptım. Bu iki yıllık süreçte Elazığ’da geçirmiş oluğum süreç boyunca buraya dair olan düşüncelerim iyice kafama oturdu, eski dostluklarla daha da pekiştik, bununla birlikte yeni dostluklar da edindim.  Elazığ’a bir şeyler katmak amacıyla elimden gelenleri yaptım, Elazığ dışında kaldığım sürece memleket özlemi de oluştu. Ben memleketimi seviyorum.

Mühendislik, uzun yıllar başarı ve rekorlarla dolu Proje Müdürlüğü görevi ve sonunda bir kent romanın hayat bulması. Bir mühendisin bu kadar başarılı bir edebi eser ortaya koymasının hikayesi nedir peki? Yazı yazmaya ne zaman başladınız?

“ELAZIĞ İLE SÜREKLİ İLETİŞİM HALİNDEYDİM”

“Düşüncelerimi yazıya dökme konusunda 2010 yılında yeni yeni gelişim sağlamaya başladım. Bunun en önemli etkisi yöneticilik yaptığım sırada oldukça yetkin bir mühendis ekibine sahip olmamdı. Mezun oldukları okullara bakıldığı zaman zaten donanımlı gençler vardı. Onları hayata yönlendirme açısından elimden geleni yapmaya çalıştım. Gençler de bu yapılan sohbetlerin kayıt altına alınması amacıyla 2010 yılında ‘hiçbir şeyin yolcusu’ adında bir blok oluşturmuşlardı. Hedef kitlesi sadece gençler olan bu blokta yazılanların İngilizce olarak da paylaşımları vardı. Bu blokla birlikte çevre oluşturmaya başladık. Bu arada Elazığ ile de sürekli iletişim halindeyim. Blok çalışmalarından sonra, birlikte çalıştığım arkadaşlar, yapılan çalışmaların Elazığ’a da ulaşabilmesi amacıyla gazetelerde köşe yazısı yazmam gerektiği tavsiyesinde bulundu. 2012 yılı itibariyle birçok değerli gazetelerde köşe yazısı yazmaya başladım.  İçerik olarak siyasi ve gündem konuları dışında felsefik ve sosyolojik konulara da değindim. Yazılarım arasında Elazığ’a ait konuları da ara ara işliyordum.”

Bu anlatılanlardan hareketle siz de hak verirsiniz ki “Akasya Çiçeği”nin ilk fikri ne zaman doğdu sorusunu sormazsak olmaz. Böyle bir romanı yazmaya ne zaman karar verdiniz?

“Köşe yazılarımda oluşturmuş olduğum karakterler vardı, zamanla çevremden bunu romanlaştırmalısın diyenler oldu. Hal böyle olunca da bu fikir aklımda yer etti.  Uzun bir süre Elazığ Hakimiyet Gazetesinde köşe yazılarım oldu. Danışmanlık görevim nedeniyle köşe yazısı yazmayı sonlandırdım”.

Tarakçı: 'Ümitvar Olmalıyız'

Fikir aşaması tamam. Peki “Akasya Çiçeği” nasıl hayat buldu? Zorlandığınız, vazgeçmek istediğiniz anlar oldu mu?

“ELAZIĞ’I KONU ALAN BİR ROMAN HAYAT BULDU”

2015 yılında emekli olunca tamamen romana yoğunlaştım. Benim için oldukça sancılı geçen bir dönem oldu. Vazgeçtiğim anlar oldu çünkü roman yazmak benim işim değildi ve zor bir işti. Gerçekle kurguyu iyi yürütmek gerekiyor. Donanımlı herkes deneme yazabilir ama roman yazmak öyle değil. Roman edebi dallar arasında uzmanlarca kabul edilir ki en zor olanıdır ve belirli kuralları vardır. Bu düşüncelerle romanı o karakterler üzerinden tamamlamaya çalıştım. Romanımın daha da zengin olması için felsefi bilgilerimi de romana katarak Elazığ’ı, Elazığ’ın 1950-1970’li yıllarının sosyolojik yapısını da konu alan bir roman hayat buldu.  Nihayetin de romanımı tamamladım ve yer alan karakterlerin neredeyse tamamı gerçek kişilerden oluştu. Kendi kurgumla bu karakterler farklı roller üstlenerek romanda  yer aldı.”

Bir kent romanı… Hem de bizim kentimizin. Buradaki amacınız neydi tam olarak?

“Elazığ’da pek çok romancı var. Öncelikle hepsinin emeğine saygı duyuyorum ama benim için en önemli olan romancı Şemsettin Ünlü’nün çizgisini yakalamak. Çünkü ulusal bazda saygınlığı olan ve ünü olan bir yazar. Onun dışında ses getiren ve seviyeyi yükselten eserler ortaya koyulmalı ama bu durum gerçekleşememiş. Benimde düşüncem madem böyle bir iş yaptım en iyisini yapmalıyım şeklindeydi. Elimden gelenin en fazlasını ortaya koymak istedim.”

Vazgeçmek istediğim anlar oldu demiştiniz. Neydi bunun sebebi?

“Romanı yazdığım dönemde Türk Edebiyatı ve Dünya Edebiyatından okuduklarımı görünce ben hiçbir şey yazamamışım dedim. Çünkü çok iyi eserlerin olduğunu gördüm. Bunu yazmamalısın, edebiyat dünyasına saygısızlık olur deyip köşeye attığım da oldu. Bu noktada dışardan aldığım telkinler çok etkiliydi. “Bu senin daha ilk eserin”, “mutlaka başladığın romanı bitirmen gerekiyor”, “eksik olabilir ama muhakkak bitirmen gerekiyor”, “pes etmek sana yakışmıyor” gibi yorumlar oldu. Nihayetinde romanı bitirdik ve bu yılın başında raflarda yerini aldı.”

Hangi yayınevi ile çalıştınız? Bunun özel nedenleri var mı?

Romanımı merdiven altı yayınevlerinde çıkartmak istemedim. Tanınmışlık ve saygınlık açısından Türkiye’nin tanınan yayın evlerinden biri olan Alfa Yayın Evi ile görüştüm. Romanımı değerlendirdiler ve ekonomik krize rağmen basılabilir buldular. Yayınevinin olumlu karşılaması bana çok katkı sağladı. Yeni olmam, tanınmamam faktörü romanım için büyük bir problemdi ama editörün, sayfa sayısının azaltılmasını roman içerisindeki bazı karakterlerin çıkartılması gerektiğini söyledi. Bende engin bilgilerinden dolayı bu işi daha iyi bildiklerini düşündüğüm için kabul ettim. Ocak ayının ilk haftası Alfa Yayınevi tarafından roman hazırlanıp raflarda yerini aldı.  Daha sonrasında 20-25 günlük bir süreçten sonra Elazığ’da Batı Kitap Kırtasiye iş birliğiyle bir lansman düzenledim. ilk romanım olmasına rağmen yoğun bir talep vardı.”

Kitap hem kamuoyunda hem de yerel basında büyük ilgi gördü. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?

“Yayınevinin genel yayın yönetmeni beni arayıp teşekkür etti. Ocak ayında satışa sunulan romanın, Mayıs ayının başlarına kadar satışının yapılması ve 2000 romandan 170 tanenin kalmış olmasına şaşırarak düşüncelerini paylaştı. Hatta bu son kalan kitapların da tükenmesi durumunda benimle tekrar iletişime geçip yeniden basımın olacağını da söyledi. Yeni bir kitap beklentisi olduğunu vurguladı ve seneye hazır olursa kitabın çıkmasını istediğini paylaştı. Romanımla ilgili gerek yerel gerekse ülke genelinden eleştiri yazıları geldi. Tabi bunların olumlu yönde olmuş olması benin için romanımı çok daha önemli hale getirdi ve motivasyonumu arttırdı.”

Hem felsefe hem de edebiyat anlamında şehrimizin birikimini bir esere dönüştüğünü görmek bizler için de gerçekten hem bir gurur hem de motivasyon kaynağı oldu. O halde son sorumuzu soralım; Geçmişte özellikle kültür ve sanat konusunda önemli zenginlikleri olan Türkiye’nin bu konuda en önemli şehirlerinden biri olan Elazığ’ın yeniden bu seviyeyi yakalaması için neler yapmamız gerekiyor?

“Zamanla değişim kaçınılmazdır. Elazığ’ımızda bundan maalesef ki nasibini almış durumda. Elazığ’ın eski dönemlerdeki parlaklığı kazanması için bu uğurda çaba sarf etmek gerekiyor. Gençlerin Harput Müziğini ve edebiyatını ayakta tutmak için çaba sarf ettiklerini düşünüyorum. Ümitvar olmalıyız. Günümüzün gençliği dünya insanı olma yolunda. Ben bunu görebiliyorum. Yetişkin yaş grubuna baktığımız zaman daha gelenekçi olarak dünyaya bakıyorlar. Gençler dünyayı tanıyorlar, biliyorlar. Bunun olması da farklı bir zenginlik. Geleneksel güzelliklerimizi yaşatabilme konusu ilk etapta gençlerin sorunu ama bizlerin de katkı sağlaması gerekiyor. Elazığ’da yönetimsel alanda Valilik, Üniversite ve Belediye olarak kültürel ve sosyal alanda tekrar başarıya ulaşabilmesi için koordineli bir şekilde çalışmalar düzenlemesi gerekiyor. Sağlıklı geleneksel yapının zenginleşmesi için, gençliğin bu zihniyete tekrar ulaşabilmesi için bir araya gelinmesi gerekiyor.”

Tarakçı: 'Ümitvar Olmalıyız'