Neyse ki Varlar!

Şu gazetecilik mesleği de çok vefasız ha. Ne yazsan ne yapsan yaranamıyorsunuz. Mesleğin gereğini yapıyorsun eleştiriliyorsun, bir hakkı teslim etsen yalaka ve satılmış oluyorsun. Bir yanlışı da  dile getirsen bu kez hain ilan ediliyorsun.

Neyse ki Varlar!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

İki gün ve iki yazı üzerine gelen tepkiler karşısında bunları yazmak zorunda kaldık.

Birinci yazımızın konusu Ak Parti’nin medyaya sızan ilçe ve belde adaylarıyla ilgili haberlerdi ve bu konuda hedefe konan İl Başkanı Şerafettin Yıldırım’ın hatasının olmadığını yazmamızdı.

İl Başkanlığını açıklama yapmaya iten aday isimlerinin sızdırılması karşısında İl Başkanı Şerafettin Yıldırım’ı doğru bir yol izlediğini dile getirmiş ve bu konuda eleştiri yapanların haksız olduğunu dile getirmiştik.

Bu yazımızdan bir gün sonra milletvekillerimizin Fırat Üniversitesindeki bir fakültenin adının değiştirilmesine dair  ortak paylaşımını eleştirmiş ve bu konuda daha hassas olunmasını, ilimize katkı ve faydası olmayan bu tür paylaşımların yapılmasının doğru olmadığını dile getirmiştik.

İlk haberimizle ilgili duyarsız kalıp bir beğeniyi bile çok gören Ak Partili (ki ondan da ciddi tereddütlerimiz  var) bazı fanatikler, milletvekillerinin ortak paylaşımını eleştirdiğimiz yazıdan dolayı sosyal medyada bizi taş yağmuruna tuttular.  

Ne satılmışlığımız kaldı ne hainliğimiz… Meğer biz zaten Ak Parti düşmanıymışız, meğer biz hep satılık kalemlermişiz. Ve meğer bizim amacımız ve niyetimiz çok farklıymış.

Gördük ki siz doğru yerde durursanız dostunuz da çok olmuyor.  Hakkı teslim edip övdüğünüzde değer görmüyor fakat eleştiri yaptığınızda da anında satılmış yaftasını yiyorsunuz.

Neyse ki biz esen yele, oluşan konjonktüre ve kişilerin hoşuna gidip gitmemesine göre haber de yapmıyoruz yorum da yazmıyoruz.

Bir yanlış, bizden bile sadır olsa ki çok örnekleri var kendimizi de eleştirip yanlışı itiraf etmiş bir editöryal bakış açısına sahibiz.

Birilerinin takdirini almak ya da birilerinin önünü kesmek gibi ikincil bir düşünce ve planımız yok. Hatta bizim bir planımız bile yok. Doğru gördüklerimizi de yanlış bulduklarımızı da kınayanların kınamasından çekinmeden yazar ve bundan da hem mesleki sorumluluk hem de vicdani bir gerekliliği yerine getiririz.

Ve eğer şu şehirde milletvekillerinin fakülte isminin değişikliğin paylaşılmasının doğru olduğunu savunan biri olursa (bir kişiye bile razıyız) özür dilemesini de biliriz.

Dememiz o ki bu meslekte kimseye yaranamıyor, kimseyi memnun edemiyorsun.

Neyse ki bizim halk gibi bir gücümüz var. Neyse ki yazdıklarımıza bir beğeni atmasa bile özelden arayıp “tam da düşündüklerimizi yazıp yüreğimize su serptiniz” diyen vicdan sahibi dostlarımız var. 

Ve ey  bu şehrin seçilmişleri kardeşlerimiz! Siz de mutlu olun ki yanlışlarınızı naif bir üslupla sizlere hatırlatan dostlarınız var…