Deprem Sonrası Oluşan Travma ve Bununla Baş Etme Yolları

Başak Meral Gündüz/Psikolojik Danışman Esma Akçin, Deprem sonrası oluşan travma ve bununla baş etme yolları hakkında açıklamalarda bulundu.

Deprem Sonrası Oluşan Travma ve Bununla Baş Etme Yolları
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Akçin yaptığı açıklamada,“Depremin hemen ardından yardım ve kurtarma çalışmaları çoğunlukla yaşam kurtarma ve canlıların rehabilitasyonu, bina ve alt yapı hizmetlerinin onarılmasına yönelik yapılmaktadır. Oysa depremin yıkıcı faaliyeti sadece fizyolojik yapı ile sınırlı kalmamakta psikolojik yıkıma da sebep olabilmektedir. Deprem deneyimi ile psikolojik gerilim ve özellikle de travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gelişimi birbiriyle ilişkilendirilmektedir. Deprem mağdurlarının yaşadıkları korku, kaygı ve travma sonrası stres bozukluğu bulgularını azaltmada psikolojik tedavilerden faydalanmaları sağlanmalıdır.”dedi. 

Akçin sözlerine şöyle devam etti:“Deprem yaşayan bireylerde deprem sonrasında karşılaşılan psikolojik reaksiyonlar genellikle konfüzyon (zihin bulanıklığı, sersemlik), korku, keder, suçluluk, öfke gibi güçlü duygusal durumlardır.

Deprem öncesinde insanların çoğu çok sarsıcı bir travmayla karşılaşmadıkları için dünyayı güvenli bir yer olarak kabul eder ve çevresindeki insanların birdenbire ölebileceği düşüncesini taşımazlar. Bu duygulardaki ani değişime insan psikolojisinin uyum sağlaması oldukça zordur. Yeni gerçeklere uyum sağlamak ve psikolojik sağlamlığı korumak adına kişi, belirli savunma mekanizmaları kullanmaktadır. Bazı bireylerde özellikle sağlıksız başa çıkma stratejileri olarak bilinen çaresizlik, batıl inançlar ve düşünceler, inkâr gibi stratejilerin uzun süre kullanılması stresin miktarını ve davranış üzerindeki etkisini artırabilir.

Travma sonrasında yapılması gerekenler:

– İlk anda yaraların sarılması,

– Ardından yaşanan trajedinin kabullenilmesi,

– Yaşamın yeniden anlamlandırılması,

– Ve kalınan yerden yaşamsal sorumluklara devam edilmesi şeklindedir.

Bu konuda standart bir yöntem ne yazık ki yoktur. Bireyin kişiliğine ve yaşam biçimine uygun, yaşama aktarılabilir nitelikte yöntemler gereklidir. Deprem sonrasında yapılacak olan psikososyal yardımda kişiye, duygularını ve yaşadıklarını rahatlıkla ifade etmesine olanak verilmelidir. Zihinsel ve bedensel rahatlamaları için imkân sağlanmalıdır. Eğer kişi travma anı hakkında konuşmak istemiyorsa kesinlikle zorlanmamalıdır. Kendisinin arzu ettiği zamanda duygu ve düşüncelerini paylaşabileceğini belirtmek kişinin rahatlamasını sağlayacaktır. Yaşanan travma kişide yaşamını yeniden düzenleme noktasında motivasyonunu kırsa da destekleyici tavır takınılmalı ve çaba sarf etmenin önemi vurgulanmalıdır.
Deprem sonrasında her kayıpta olduğu gibi bir keder ve matem süreci kaçınılmazdır. Bu sebeple yaşanan yas süreci olağan görülmeli, kişilerin bu duyguları yaşamalarına izin verilmelidir. Travma sonrası stres, dikkat ve odaklanma sorunlarına neden olabileceği için özellikle araç kullanmak gibi dikkat gerektiren işler yaparken normal zamankinden daha özenli davranmak gerekir.

Travma etkisiyle sinir sistemi ajite olacağı için, bunu daha da arttırıcı çay, kahve, kola veya sigara tüketimi minimum seviyeye indirilmelidir. Yaşanan ruhsal sıkıntıyı bastırmak amacıyla alkol ve uyuşturucu kullanımı ise hem kısa vadede hem de uzun vadede daha büyük sıkıntılara yol açacağı için bunlardan uzak durulmalıdır.  Özellikle rahatlatıcı müzikler dinlemek, nefes egzersizleri yapmak ve gevşeme çalışmaları yapmak kaygıyı ve depresyonu azaltıcı etki gösterecektir. Bu yöntemlere rağmen kişi iki haftadan uzun süre yoğun bir biçimde korku ve keder yaşıyorsa, normal yaşama dönmekte zorlanıyorsa, kendine ve etrafına zarar verme riski taşıyorsa profesyonel destek alması gerekmektedir.

Deprem sonrası duygusal iyileşme çocuk ve yetişkin bütün bireylerde bedensel iyileşmeden çok daha farklı bir şekilde gerçekleşir. Depremin yarattığı ağır travmanın etkileri uzun bir süre ortadan kalkmayabilir. İyileşme belirtileri; olaya daha az şiddetle duygusal tepki vermek ve sorunlara çözüm geliştirme becerisinin artışı şeklinde gözlenir. Stresli olaylar, başkalarınca benzeri durumların yaşanmış olması veya yıl dönümlerinde olayı anımsatıcı faktörler aktif olacağından iyileşmede geri dönüşler yaşanabilir.  Gelişimin ani olmasını ve sürekli olumlu yönde ilerleyen bir seyir göstermesini beklemek mantıklı olmaz. Bu noktada gerçekçi hedefler belirlemek ve küçük olumlulukların dahi farkına varmak, duyguları açık bir şekilde güvenilir kişilerle paylaşmak süreci kolaylaştıracaktır.”dedi.