Çocuklarda yalan söyleme davranışı

Çocuklarda yalan söyleme davranışı hakkında Uzman Çocuk Gelişimci Asiye Arıkan gazetemize açıklamalarda bulundu.

Çocuklarda yalan söyleme davranışı

ÇOCUKLAR ANLATTIKLARIYLA KARŞISINDAKİNİ ŞAŞIRTABİLİR VEYA KAYGILANDIRABİLİR

Asiye Arıkan,”Çocuklar bazen öyle şeyler anlatırlar ki karşısındakileri şaşırtabilir veya kaygılandırabilirler. Özellikle de anlatılan şeyin okul öncesi kurumunda yaşananlarla ilgili olması ebeveynlerin kaygı düzeyini arttırabilir. Ebeveynler normal olarak tereddütler yaşayabilirler. Çünkü çok kıymet verdiklerini başkalarına emanet etmektedirler. Ebeveynlerin bu kaygılı durumları da bazen çocukların ilginç olaylar aktarmasını tetikleyici olabilir. Bunun en önemli sebebi çocuğun anlattıklarıyla anne ve babasının dikkatini çektiğini farketmesidir.2-6 yaş döneminde çocuklar sürekli gelişim (fiziksel, duygusal, dil-bilişsel ve sosyal ) içerisindedirler. Bilişsel açıdan değerlendirildiğinde çocuklarda kavramların birçoğu tam anlamıyla yerleşmemiştir. Bu kavramlardan biri de gerçek ve hayal kavramlarıdır. Bu dönemde çocuklar hayalle gerçeği birbirinden ayırt edemeyebilirler. Bazen bu durumlarda çocukların yalan söylediği düşüncesine kapılabiliriz. Oysaki bu durumda yalandan söz etmek doğru olmayacaktır. Çünkü bu yaş aralığındaki çocuklar algısal bazı hatalar yapabilirler. Çocukların söz gelimi söylemiş olduğu yalanlarda aldatma amacı güdülmez. Çocuklar gerçeği henüz tam anlamıyla değerlendiremediğinden ötürü çevresindeki kişilere uydurarak veya eklemeler yaparak durumu aktarabilirler. Özellikle bu dönemde ki çocuklarda abartma ve uydurma davranışı çok sık görülür. Arkadaşlarıyla iletişimlerinde de bu tarz durumlar sıklıkla yaşanabilir. Örneğin, “Benim babamın iki tane arabası var diyen bir çocuğun arkadaşı, “Benim annemin de üç tane arabası var cevabını verdiği görülmektedir”dedi.

TAKLİT YOLUYLA EDİNİLEN YALANLARDA VARDIR

Asiye Arıkan,”Bazense yalan söyleme davranışı çocukların geçmişe dönük olayları hatırlamada zorlanması veya dikkat azlığı nedeniyle de ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda vardır ki çocuğunuz çok hayal kurmakta ve hayali olay ve kahramanları gerçekmiş gibi aktarmaktadır. Taklit yoluyla edinilen yalanlarda vardır. Bunlar daha çok etrafındakileri güldürmek ve dikkat çekmeye yöneliktir.

Çocukların kullandığı yalanlardan en yaygın olanı ise sosyal yalanlardır. Adından anlaşıldığı üzere bu yalan çeşidi çocuğunuzun çevreden görerek, duyarak edindiğidir. Örneğin; kapıya gelen misafire evde olmadığını söyleten anne ya da baba çocuklarına yalan söylemeyi öğretmiş olabilir.

Çocuklar kendilerini fazlasıyla baskı altında hissettiklerinde de yalan söyleyebilmektedirler. Bu bahsettiğimiz savunma yalanları daha çok aşırı otoriter ve mükemmeliyetçi ailelerde yetişen çocuklarda görülmektedir. Bunun sebebi çocuğun yalanı bir kaçış yolu olarak görmesidir. Tüm bu durumların dışında çocuğunuz gerekli bilişsel düzeye ulaşmasına rağmen gerçekdışı ifadelerini sürdürüyorsa, bu davranışın alışkanlık haline geldiğinin göstergesidir.

Peki bu durumlarda ebeveynler nasıl davranmalıdırlar?

Öncelikle çocuğunuzu yalana yönelten sebebi bulmanızda fayda var. Bunu bilmeniz çocuğunuza ilgi ve ihtiyaçları ölçüsünde yaklaşmanızı kolaylaştırır. Yalan kavramını kullanmamanızda fayda var. Çocuğunuza yalan söylüyorsun şeklinde ithamda bulunmak yerine “Tekrar düşün bakalım, acaba anlattığından farklı olabilir mi? ” şeklinde sorular yöneltmeniz de çocuğunuzun doğruyu bulmasına yardımcı olabilir. Buna rağmen o konudaki ısrarını sürdürüyorsa konuyu üstelememenizde fayda var. Aradan biraz zaman geçtiğinde doğruyu söylemekle ilgili örneklendirmeler yapabilirsiniz. Ancak unutmamalısınız ki çocuğunuz için en iyi örnek sizsiniz.

4-6 yaş arası dönem bir çocuğun psiko-motor, öz beceri, sosyal-duygusal gelişim, bilişsel gelişim ve dil gelişimi açısından çok önemli bir evredir. Bunlara bağlı olarak sorumluluk almanın, herhangi bir duruma veya olguya bağımlı hale gelmenin ve aşk kavramını dile getirmenin ilk zamanıdır. 4-6 yaşında öğrenilmeye başlayan hareketler ve duygular, sağlıklı bir sosyal gelişim için çok önemlidir. 

Bu dönemde, çocuklar açık sözlülükle bir şeyden ya da birinden hoşlanıp hoşlanmadığını dile getirirler. Çevresine ait yeni keşiflerde bulunur ve etrafındaki yetişkinlere daha az ihtiyaç duyarlar. Aynı zamanda, etrafındaki yetişkin bireyleri kendilerine örnek alarak davranırlar. Arkadaş kavramı, bu dönemde daha da önem kazanır. Birlikte oyun oynamak, zaman geçirmek daha uzun süreli olur. Canlı, neşeli ve hareketli bir görünüm içinde, konuşmayı, soru sormayı ve oyun oynamayı severler. Olayların nedenleri ile ilgilenir ve bunu sorgulama gereği duyarlar. Cinsiyetlerini, kız ya da erkek olarak farkına varırlar. Bununla birlikte aşk kavramı ortaya çıkar. Çocukların, aşktaki heyecanı birden bire oluşur, kısa sürelidir ve hemen değişkenlik gösterebilir. Genellikle fiziksel özellikleri yakın olan kişilere ilgi duyarlar. Kişiyi görünce, adını duyunca hareketlerinde ve mimiklerinde farklılıklaşma görülür. Aşık oldukları kişiye karşı beklenenden daha fazla ilgi ya da çekingen tavırlar gösterebilirler. Giysi ve saç modellerine daha fazla özen gösterebilirler. Aynı zamanda, bu durum uyku ve beslenme düzenlerini de etkileyebilir. Bu dönemde çocuk, “aşık” olduğu kişiyle “evleneceklerini” dile getirebilir. Anne-babaya bunu masumca aktarır. Bu davranışı ve duyguları ile alay etmemek, onu sorgulamadan dinlemek ve desteklemek çocuğu rahatlatacaktır. Çocuklar sadece yaşıtlarına değil, akrabalarına, kardeşlerine, öğretmenlerine de ilgi duyabilir. Bu hisler, cinsellikten uzak olup, fiziksel özelliklerini beğenmek, sevgi ve güven gibi ihtiyaçları ile ilgilidir. Bu yüzden, çocuğu ayıplamamak gerekir. Bu davranış, onun utanmasına ve suçluluk hissetmesine neden olur. Bu şekilde, hem bu dönemde hem de ileriki hayatında, duygularını dile getirmede çekingenlik yaşayabilir. Kendini değersiz hissetmesine ve özgüven sorunu yaşamasına neden olabilir.

Çocuklarda yalan söyleme davranışı

Peki, çocuğunuz birine aşık olduğunu söylediğinde; ne yapmalı? Öncelikle, söz konusu aşkın ergen ve yetişkinlerinkinden farklı olduğunu, cinsellikten uzak olduğunu anımsayıp kabullenici bir tavırda olmalısınız. Çocuğun duygularını anladığınızı ifade etmeli ve bununla başa çıkılması gerektiğini uygun bir dilde anlatmalısınız. Çocuğun size güvenmesine, yargılamadan konuşabileceğinize inanmasını sağlamalısınız. Bunun için konuyla alakalı kendi düşüncelerinizden önce onun düşüncelerini duymaya özen göstermeli, sonrasında kendi fikrinizi de ifade ederek tek taraflı değil; karşılıklı etkileşimin olduğu bir diyalog ortamının oluşmasına çaba sarf etmelisiniz”dedi.