Bakan Memişoğlu'ndan maymun çiçeğiyle ilgili açıklama
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, maymun çiçeği virüsüne ilişkin, 'Aşısından testine kadar neler yapılacağı konusunda bakanlık olarak alarmdayız. Ama şu net ki şu anda ülkemizde yok. Bunun Covid gibi salgına sebebiyet vermeyeceği konusunda kanaat var.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, maymun çiçeği virüsüne karşı tüm tedbirleri aldıklarını söyleyerek, "Aşısından testine kadar neler yapılacağı konusunda bakanlık olarak alarmdayız. Ama şu net ki şu anda ülkemizde yok, görülmedi. Bu konuda hastane acillerine gelip, 'maymun çiçeği mi oldum' diye soran veya şüphe eden insanlarımız oluyor. Ama tanı koyulmadı. Eğer böyle bir tanı koyarsak bildireceğiz ve gereğini yapacağız izolasyonlar dahil" dedi.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Anadolu Yayıncılar Federasyonu'nun Anadolu Sohbetleri programında basın mensuplarının sorularını yanıtladı, maymun çiçeği virüsüne karşı alınan önlemleri anlattı. Bakan Memişoğlu, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) hastalıkla ilgili acil durum ilan ederek, ülkelere kendi önlemleri almalarını tavsiye ettiğini söyleyerek, "Biz de Bilim Kurulu'nu toplayarak rehber yayımladık. Bu rehberle hem hastalık bilgilendiriliyor hem de vaka durumunda ne yapılacağı anlatılıyor. Bunun haricinde de hazırlıklarımız var. Aşısından testine kadar neler yapılacağı konusunda bakanlık olarak alarmdayız. Ama bu, toplumun korkmasını, tedirgin olmasını gerektirecek bir durum değil. Sağlık sistemi olarak her şeye hazırlıklıyız. Sağlık altyapımız Covid-19 ve deprem felaketinde kendisini test etti. Dünyanın örnek sağlık hizmeti sunan bir ülkesiyiz. Korkuya ve paniğe gerek olmadığını, tedbir ve planlamalarla ve yakın takiple şu andaki pozisyonumuzda devam edeceğiz" dedi. Memişoğlu, hastalığın temas ile bulaştığını ve solunum yolu ile bulaşmadığına dikkat çekerek, "Bilim insanlarımızdan aldığımız bilgiler doğrultusunda Covid gibi salgına sebebiyet vermeyeceği, olsa dahi pandemi oluşmayacağı yönünde kanaat var. Tek tük görülebilir; ama bu salgın olmaz. Şu ada bizim ekstra bir tedbire ihtiyacımız olmadığını ifade etmek istiyorum" diye konuştu.
"İNŞALLAH GELMEZ, GELİRSE GEREĞİNİ YAPARIZ"
Memişoğlu, maymun çiçeği ve çiçek hastalığının aynı soydan gelen virüsler olduğuna işaret ederek, "Birbiriyle aşıları ve tedavileri benzer. Çiçek hastalığı artık yok dünyada. Ama bizler 1980'lere kadar çiçek aşısı yapmıştık. 1980'den sonra DSÖ'nün önerileri doğrultusunda artık yapılmadı. Çiçek aşısının da bu hastalıkla ilgili aynı soydan geldiği için kuruduğu ifade ediliyor bilim insanları tarafından. Ama ne kadar kuruduğu, 'suş'ta son virüsün nasıl bir seyir seyredeceği konusunda çiçekle benzerlik konusunda bilim insanları çalışma yapıyor. Ama şu net ki şu anda ülkemizde yok, görülmedi. Bu konuda hastane acillerine gelip 'maymun çiçeği mi oldum' diye soran veya şüphe eden insanlarımız oluyor. Ama bu testleri yapıyoruz, kliniğe bakıyoruz, sorguluyoruz ve bu tür hastalıklarla ilgili şu ana kadar tanı hem test hem muayene anlamında koyulmadı. Eğer böyle bir tanı koyarsak bildireceğiz ve gereğini yapacağız izolasyonlar dahil. Ama insanlar paniklemesinler, emin olun bu konuda sağlıkçılar olarak her türlü tedbiri almış durumdayız. İnşallah ülkemize gelmez, gelirse de gereğini yaparız. Bu konuda insanların rahat olmasını istiyorum" ifadelerine yer verdi.
"AFRİKALI ÖĞRENCİLER İÇİN ÖZEL TEDBİR YOK"
Bakan Memişoğlu, Afrikalı öğrencilere yönelik farklı bir tedbir şu anda almayacaklarını söyleyerek, "Virüsün seyrine göre politikalarımızı değiştirebiliriz. Ama şu anda böyle bir şeye ihtiyaç duymuyoruz. Covid'de de benzer şeyler yaşadık. Çin'den bekliyorduk o zaman da ama ilk vakadan Avrupa'dan geldi. Onun için bu kadar hareketli bir insanoğlunun yaşadığı bir zamanda hastalığın nereden geleceğini çok hesap edemeyebilirsiniz, engelleyemeyebilirsiniz. Çok hareketli bir dünyada yaşıyoruz. Her türlü önlemi almaya çalışacağız. Tabii ki bazı bölgelerden gelme sıklığı fazla olabilir, ona göre de önlemimizi alacağız. Ama şu an için ekstra bir önlem düşünmüyoruz. Sağlıkta yakın takip etmeniz gerekir bu tür hastalıkları; anlık, saatlik, günlük değişimler olabilir. Virüs kendini değiştiren bir mikroorganizma. Özellikle Covid'den sonra dünya bunu gördü. Sağlık sistemimiz olarak yakın takipteyiz" diye konuştu.
"AŞIYI ÜRETECEK GÜCÜMÜZ VAR"
Bakan Memişoğlu, virüsle ilgili yürütülen test ve aşı çalışmalarına ilişkin de "Eski 'suş'lar elimizde var. Bunlarla ilgili PCR testi yapacak kabiliyetimiz var. Yeni 'suş' olursa onunla ilgili de test kiti yapabilecek, üretebilecek kabiliyetimiz var. Covid-19'da dünyada aşı üretebilen 7 ülkeden biri olduk. Covid aşısını kısa sürede üretebilen bir ülke, her türlü aşıyı da üretebilir. Bizim 'bütün aşıları yapacağız' diye iddiamız var. Bu konuda insan gücümüz de sektörümüz de kabiliyete erişmiş durumda. Endemik olan bir hastalığın aşısının tedarikiyle ilgili özel bir çaba harcamıyoruz. Gerektiği zaman bu aşıyı hem tedarik edebilecek hem de üretebilecek gücümüz var. İnsanlar, bu konuda tedirgin olmasın. Aşı konusunda artık politik olarak bu aşıları üreteceğiz. Kendi aşımızı yapabilecek bir politikaya dönüşmüş durumdayız. Ne kadar sürer; onunla ilgili arkadaşlarla çalışma içindeyiz" dedi.
"SINIR KAPILARINDA HASSASİYET VAR"
Bakan Memişoğlu, sınır kapılarında özel bir önlem alınıp alınmadığıyla ilgili "Rehberin yayınlanması zaten bir şekilde oradaki insanların da buna hassasiyet göstermesini sağlanması içindi. Virüste ilk 4-5 gün belirti vermeyebilir; ama bulaş riski var. Siz ne kadar kapıda önlem alırsanız alın, ilk döneminde hiç belirti vermeyebilir. O nedenle en azından ciltteki lezyonları tespit edebilecek bu tür girişleri kontrol edebilecek insanlara daha hassas olmaları konusunda ifadede bulunduk. Bu konuda hassasiyet söz konusu gümrüklerde. Ama özel bir önlem ya da kısıtlama almayacağız. Toplumsal olarak farkında olduğumuz gibi giriş kapılardaki insanlarımızın da bu konuda daha hassas ve dikkatli olmaları konusunda çalışma yaptık. Önlem almamış değiliz. Bütün önlemleri aldık; ama kısıtlama almadık" diye konuştu.
"3'ÜNCÜ BASAMAK ALIŞKANLIĞIMIZ DEĞİŞTİRMELİYİZ"
Bakan Memişoğlu, hastanelerdeki yoğunlukla ilgili soru üzerine 2002'de bir vatandaşın sağlık sistemine temasının yılda 2 kez olduğunu, aynı yıl OECD ortalamasının 6, Avrupa Birliği (AB) ortalamasının ise 5,8 olduğunu söyledi. Memişoğlu, şimdi OECD ve AB ortalaması aynıyken Türkiye'de bu sayının 11,2'ye çıktığını belirterek, "OECD ve AB'nin iki katı neredeyse sağlık sistemine ulaşabilir noktaya geldik. Sağlıkçıya ulaşmak, çok kolaylaştı. Bu rakamın büyük oranı da eğitim araştırma hastaneleri. Daha çok 3'üncü basamağı kullanıyoruz, toplum olarak. Alışkanlığımız 3'üncü basamak. Bunu değiştirmemiz lazım. Bunun için sistemsel bir düzenleme ve toplumsal bir bilinç gerekir. Aile hekimliğini reçete yazdırmak için kullanıyoruz. Halbuki 1'inci basamak tedavinin de yapıldığı yerdir aile hekimliği" dedi.
"1 VE 2'NCİ BASAMAĞI 3'LE ENTEGRE EDECEĞİZ"
Memişoğlu, aile hekimliğini bu konuda kullanmak ve güçlendirmek istediklerini kaydederek, "Hastaneye gitmesini gerektirmeyecek bir hastalığın tedavisini aile hekimliğinde yönetebiliriz. Bunu toplumun da talep etmesi gerekir. Bu çalışmayı önemsiyoruz. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru tedaviyi uygulamamız lazım. 1 ve 2'nci basamağı 3'le entegre edeceğiz. Amacımız bu, şu anda. Bunların birbiriyle bağlantısını sağlayacağız. Bu konuda farkındalık çalışması yapacağız. Kısıtlama düşünmüyoruz. Ama aile hekimliğini kuvvetlendirdikten ve sayısını artırdıktan sonra belli kısıtlamalar olacak. Ama şu anda teşvik ve bilinçlendirmeyle beraber, ödüllendirme de yapacağız. Hem hastayı hem de çalışanımızı, sistemi iyi çalıştıranı ödüllendirecek şekilde teşvik edecek şekilde bir program uygulayacağız. 'Şehir hastanesine gittim, hazır dahiliyeye gelmişken bir de cerrah görsün, bir de gözcü görsün' diyen insanların onun karşılığında bir bedel ödeyeceğini düşünüyoruz" diye konuştu.
"SONUÇ-DEĞER BAZLI SİSTEME GEÇECEĞİZ"
Bakan Memişoğlu, randevuya gelme noktasında farkındalık oluştuğunu, onay isteminin bu oranı artırdığını belirterek, "2018'de baktığımız hasta sayısı, 2023'teki toplam hasta sayısından yüzde 30 az. Daha çok hasta bakmaya başladık. 2023'te 990 milyon 600 bin kez insanlara bakmışız sağlık sisteminde. Bunu optimize etmemiz lazım. 1'inci, 2'nci ve 3'üncü basamağı entegre ederek yaptığımız gibi de gereksiz test, gereksiz ilaç, gereksiz film isteklerini de azaltmamız gerekiyor. Bunun için de bakmaktan çok sahiplenme ve tedaviyi ön plana çıkarmamız gerekiyor. 'Sonuç-değer' bazlı bir sisteme geçeceğiz. Sadece bakmak yetmez, hastanın bir daha başka bir yere başvurmasını engelleyeceğiz. Gittiği yerde problemini çözmeye çalışacağız. Doktorla hasta arasında çok hassas manevi bir alan var. O alan sahip çıkmamız gereken bir alan. O alanı iyileştirmek lazım. Hekimi mutlu etmek, değerli kılmamız lazım. O zaman hastayı da sahiplenecektir, mutlu edecektir, derdine derman olacaktır. Bu alanı hep beraber bütün kamuoyu kuvvetlendirmemiz ve ilişkiyi daha iyi hale getirmemiz lazım. Hastanın doktora güvenmediği, doktorun da hastadan çekindiği bir sistemin başarılı olma şansı yok" değerlendirmesinde bulundu.