26 ŞUBAT DARBESİ

Halkın oylarıyla seçilmiş Refah-Yol Hükümetini yıkan, inançlı insanları resmi kurumlardan ve üniversitelerden atan, ekonomide etkisi uzun süre silinmeyecek tahriba

26 ŞUBAT DARBESİ
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Halkın oylarıyla seçilmiş Refah-Yol Hükümetini yıkan, inançlı insanları resmi kurumlardan ve üniversitelerden atan, ekonomide etkisi uzun süre silinmeyecek tahribatlar yapan 28 Şubat’ın yıl dönümünde , Anayasa Mahkemesi’nin casusluk ve devlet sırlarını ifşa etmekten tutuklanan gazetecileri “hak ihlali var” gerekçesiyle serbest bırakması halkta tepkiyle karşılandı.

İDDİA FARKLI, TAHLİYE SEBEBİ FARKLI

Anayasa Mahkemesi’nin kendini yerel mahkeme yerine koyarak iddia edilen suçlar yerine Anayasa’da ilgili olmayan maddeler gerekçe gösterilerek “hak ihlali var” demesi hukuk camiasında da şaşkınlıkla karşılandı.

Can Dündar ve Erdem Gül, farklı tarihlerde yaptıkları haberler nedeniyle "Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme", "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme" ve "Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama" suçlarından tutuklanmalarına rağmen  "Basın ve kişi özgürlüğü ile güvenlik hakkını ihlal ettiği" iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuşlardı.

ŞAŞIRTAN KARAR

Anayasa Mahkemesi de Cumhuriyet Gazetesi’nin tutuklu Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün, yerel mahkemenin hangi suçlarla tutuklanmış olduğu gerçeğini görmeyerek olayı salt bir gazetecilik faaliyeti gibi görüp; "Kişi hürriyeti ve güvenliği", "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" ve "Basın hürriyeti" haklarının ihlal edildiği ve ihlalin ortadan kaldırılması için dosyayı ilgili mahkemeye göndermesi 26 Şubat yargı darbesi olarak yorumlandı.

PARALEL YARGI DARBESİ Mİ?

Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili dava henüz başlamadan, haklarında ortaya konulan iddialara cevap vermeden Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu tahliye kararını almasındaki en büyük etkenin yargı içindeki paralel yapının güç gösterisi olarak yorumlandı.

Bu dava bahane edilerek asıl amacın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Beştepe’ye hapsederek hiçbir işe karışmamasını sağlamak ve başkanlık yolunu kapamak olduğu ileri sürülüyor.

ABDULLAH GÜL’ÜN ATADIĞI ÜYELER “EVET” DEDİ

 Can Dündar ve Erdem Gül’ün casusluk suçuyla tutuklanmasına rağmen, MİT tırları haberlerini yapmanın gazetecilik özgürlüğü seviyesine indiren Anayasa Mahkemesinde “"ihlal var” yönünde oy kullanan üyelerin hepsinin ya Abdullah Gül ya da Ahmet Necdet Sezer tarafından atanan üyelerden oluşması dikkatlerden kaçmadı. Ret yönünde oy kullanan 3 üye ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atanan isimlerden oluştu.

“BU İŞİ BUGÜN BİTİRMELİYİZ”

Anayasa Mahkemesi’ne yine her fırsatta eleştirdikleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı görevinde bir referandumla Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru hakkından faydalanarak itiraz eden gazeteciler ile ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri arasında yaşanan tartışma da basına yansıdı. Bir Anayasa mahkemesi üyesinin Başkan Arslan’a   “Daha yargılama bile başlamadı. Kendimizi mahkeme yerine koyamayız, dolayısıyla bunu erteleyelim” itirazına karşın AYM Başkanı Arslan’ın  “Bugün bitirmeliyiz” diye sert çıkması vatandaşlarda “Acaba bir yerlerden talimat mı geliyor” türünden endişelerin doğmasına sebep oldu.

VATANDAŞ TEPKİLİ

Anayasa mahkemesinin iki gazetecinin üzerlerine atılı suçlamayla hiç ilgisi olmamasına rağmen “kişisel hak ihlali var” gerekçesiyle tahliye edilmesinin ülke güvenliği için büyük bir sorun teşkil ettiğini ve bu karar emsal gösterilerek bundan sonra hiçbir devlet sırrının gizli kalmayacağını belirten vatandaşlar, tarih bu kararları alanları iyi anmayacaktır dediler.

Mit tırlarının Türkmenlere ulaştırmaya çalıştığı silahların tüm dünyaya ifşa edilmesinin ardından burada savunmasız kalan ve Rus uçaklarının, Esad'ın topçularının, İran'ın, milislerinin ve YPG- PKK'nın havanlarının altında can veren Türkmenlerin acılarının halen  devam ettiğini belirten vatandaşlar, bugün Bayırbucak'ta eşini, çoluğunu çocuğunu kaybeden annelerin acılarındaki en önemli payın Can Dündar ve Erdem Gül’e ait olduğunu belirtiyorlar.

 “KARARI TANIMIYORUM”

Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki tahliye kararını “Bu olayın ifade özgürlüğü ile yakından uzaktan alakası olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “ Bu bir casusluk davasıdır. Bazı gerçekleri görmeliyiz. Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Bu haberlerde bu ülkenin Başbakanına, Cumhurbaşkanı’na bugünkü göreviyle her türlü saldırı vardır. Basın mensubu kalkacak Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a istediği gibi saldıracak, biz buna seyirci kalacağız. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Anayasa mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım, onu kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum. Ortada bir gerçek var. Bu bir beraat kararı değildir, bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı Anayasa Mahkemesi’nin kararı boşa çıkacak ve yahut tahliye edilmiş bu kişiler AİHM’e gideceklerdi. AİHM’e gittiklerinde oradan alacakları netice bellidir. Bu süreç bu şekilde atılan adımlar bana göre doğru adımlar değil”

“GAZETECİLİK FARKLI CASUSLUK FARKLI”

13 yıllık AK Parti iktidarı döneminde medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü noktasında en ideal noktaya ulaştığını vurgulayan Erdoğan, “Bizim dönemlerimiz basın mensuplarının sürekli cezaevine doldurulduğu dönem değildir. Eğer samimilerse açsınlar o künyeleri baksınlar. Yüzlerce basın mensubunun cezaevine tıkıldığı dönem bizden önceki dönemlerdir. Bizden önceki o insanlar hangi suçlardan dolayı oralarda yatıyorlardı. Biz önlerini açtık yasal düzenlemeler yaptık. Biz bu yaptıklarımızda demek ki yanlış yaptık herhalde. Hala bize saldıranlar bunları görmezden geliyor. Tayip Erdoğan olarak ifade ve düşünce özgürlüğünün sonuna kadar yanındayım. Ama ifade ve düşünce özgürlüğü maskesi altında bu ülkeye saldırı hakkını kimseye tanınmasına taraftar değilim, çünkü bu bir casusluk. Hangi ülke olursa olsun istihbarat örgütleri herhangi bir savcının rahatlıkla müdahale edebileceği bir örgüt değildir. İstihbarat örgütlerinin adeta sınırsız yetkileri vardır. Zaten bu yetkiler olmazsa o devlet güçlü olamaz.”

“MİT’E DÜŞMAN ORDUSU MUAMELESİ YAPILDI”

MİT tırlarının Bayırbucak Türkmenlerine yardım götürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bu yardım sebebiyle sen müdahale edeceksin. Oradaki şoförünü subayını hepsini yere yatıracaksın, onları adeta bir düşman ordusunun mensuplarını yakalamış, teröristleri yakalamış gibi yere yatıracaksın, silahları doğrultacaksın.Bu ülkede yargı makamında olanlar o sürece yardım yataklık edenleri tahliye edecek. Kusura bakmayın. Ben bu kadar rahat onların yanında olamıyorum. Bu konuda inandığım doğrular neyse, sonuna kadar arkasında olduğumu ifade etmek istiyorum”