YÖNETİMDE ZAAFİYET Mİ VAR?

Şehrimiz, tarihinin en zor dönemlerini yaşıyor. 24 Ocak depremi sonrası şehir her anlamda hüznü ve yıkılmışlığı aynı anda yaşıyor. Yaralar sarılsa gibi görünse de her şey sıcakta kavrulan bir konteynerlerde  yaşamaya mahkûm olmak ve bununla mutlu olmaya çalışmak değil.

YÖNETİMDE ZAAFİYET Mİ VAR?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Şehir  baştanbaşa yıkıldı ve yıkılıyor. Fiziki toz ve duman arasında bir hayat sürmeye çalışmak kadar geçmişin tozlu raflarındaki mutluluk resimleri ile yaşamanın hüznü ve burukluğu da geçmedi geçmiyor. Enkazın ve çöplerin içinde rüya aramak ve bununla teselli olmaya çalışırken bir kez daha düşmek var ki işte o çok yaktı insanlarımızı.

Bu kadar olumsuzlukların yanında bir de pandemi döneminin ekonomik yıkıntıları var ki bunu anlatmaya ne kelimeler ne de vicdanlar yeterli gelir. Allı şanlı, zengin ve varlıklı insanların evlerine ekmek götüreme konumuna düşmeleri, varlıktan birden bire yokluğa düşmüş olmanın ıstırabıyla sokağa bile çıkamaz hale gelmeleri… Üstadın dediği gibi, acıları unutmaya çalışmak en fazla bir acı yaşayana kadar olabiliyor bu günlerde.

Şehir tam anlamıyla bir yıkım ve tükenmişlik yaşarken yetkililerin ve ilgililerin günü kurtaran açıklamaları ve umut verici konuşmaları derde deva olmuyor artık.

Bir şeyler yapılmalı, bir şeylerin adımları atılmalı. Somutlaştırılmalı her şey. Beceriksiz bürokratların birbirini çürütür açıklama ve beyanlarına terk edilmemeli bu şehir. Bakanların açıklamalarına rağmen tersi bir uygulama ile karşılaşmamalı esnaflarımız ve iş insanlarımız.

Depremin kenarından köşesinden de olsa etkilediği, köyde ve kentte evi yıkılan ya da yıkılacak olan kişilerin kafasında hala cevap bulamaması soruların cevapları verilmeli.

Ve bu şehrin yöneticileri de bu sorunlarla uyuyup bu sorunlarla kalkmalı. Halkın derdi onların da derdi ve tek meselesi olmalı. Uykuları kaçmalı.

Sorunlar ve problemler sosyal medyada çözülmüyor, renkli ve şiirsel ifadelerle giderilmiyor. Sosyal medya bir şeydir belki ama her şey değildir. Hele hele ciddi ve önemli konuların çözülme mecrası asla değildir.

Yapılması gereken odur ki her gün çiçek böcek ve yıldönümü kutlamaları yerine halkı mutluluğa gark edecek bir hizmetin müjdesi paylaşılsın. Gerçek bir dokunuş olsun insanlara. Öyle uzaktan ve uçmayı öğretmeden göç etmeye mecbur bırakılan bir kuş gibi garip bırakılmaya halkımız…