Muhammed KURŞUN

Yunanistan Krizi Nereye Doğru Gidiyor?

Muhammed KURŞUN

Tarihin derinliklerine baktığımızda Yunanistan ile ilgili ne zaman ve ne konuda sorun yaşadığımızı görmek mümkündür. Son günlerde gündemi meşgul eden ve etmeye de devam edeceği görünen sorunları şöyle bir göz atalım… Karasuları ve kıta sahanlığı ile bu alanların sınırlandırmalarını da kapsayan deniz yetki alanlarıyla ilişkili olan problemlerde karasu ile alakalı Türkiye ve Yunanistan arasındaki deniz sınırı henüz bir anlaşmayla belirlenmemiştir. Şu anda, hem Türkiye hem de Yunanistan karasularının Ege Denizi’ndeki genişliği 6 deniz milidir. Türkiye’nin ve Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki sahillerinin coğrafi konumu birbirine yan yana ve aynı zamanda karşı karşıya olduğu ortadadır. Bununla birlikte, Ege Denizi örneğinde olduğu gibi Türkiye ve Yunanistan arasında herhangi bir deniz sınırı mevcut değildir! Ayrıca, Ege’deki deniz yetki alanları ile ilgili bir başka temel sorun Türkiye ve Yunanistan arasındaki kıta sahanlığı sınırının belirlenmesi konusudur. Tartışmanın esas konusu, “Ege Denizi kıta sahanlığının Türkiye ve Yunanistan arasında, iki kıyı devletinin 6 deniz mili olan karasularının ötesindeki alanların da sınırlandırılmasıdır” şeklinde yorumlayabiliriz. 1923 Lozan Antlaşmasına bir uzanalım ve 1947 Paris Antlaşması ve konuya ilişkin diğer uluslararası belgeler çerçevesinde Doğu Ege Adaları’nın silahsızlandırılmış statüsü olduğunu görebiliriz. Özellikle 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması da dahil olmak üzere birtakım uluslararası antlaşmalarla silahsızlandırılmıştır. Ege’deki bazı coğrafi formasyonların hukuki statüsüyle ilgili anlaşmazlık konusu esas itibariyle gözlemlenmek ve ortada bir uyuşmazlık söz konusu olduğu rahatlıkla görebiliriz. Uluslararası alanda geçerliliği olan enstrümanlarla açık bir biçimde Yunanistan’a bırakılmış olan adalar, adacıklar ya da bu tür formasyonlar üzerinde herhangi bir hak iddia etmemesi ne garip? Yine yakın tarihte rastladığımız hava sahası ile alakalı, Yunanistan’ın uluslararası hukuka aykırı olarak ulusal hava sahasının 10 deniz mili genişliğinde olduğunu iddia etmesi ve Uçuş Bilgi Bölgesi (FIR) sorumluluğunu istismar etmesini de görmekteyiz. İşin en ilginci, 1979 tarihli Denizde Arama Kurtarmaya ilişkin Uluslararası Sözleşme (Hamburg Sözleşmesi)… Türkiye’nin bu hedefe yönelik müteaddit çağrılarına rağmen Ege’de böyle bir koordinasyon kurulamamış ve bu sorun devam etmektedir. 1919 tarihini ve şifrelerini çözersek zaten Yunanistan’ın bizle birliktelik aşamasında dostluğunu veya düşmanlığını rahat okuyabiliriz. Hatta ve hatta perdenin arkasını da kimlerin olduğunu da görmemiz mümkündür. Açıkça benim endişem FÖTÖ’nün bu paralelde Yunanistan ile olan ilişkilerden sorun çıkarmasıdır. Bu konuda Dış İşleri Bakanımız Sayın Çavuşoğlu’nun alttan alması elbette temkinli bir adımdır. İnşallah ülkemiz için sıkıntılı günlere girmeden meseleyi çözüme kavuştururuz. Hülasa, sorunu basite almamalı ve gerekli önlemler alınmalıdır. FÖTÖ’nün işin içinde parmağı olduğunu düşünüyorum. Bu sıkıntılı süreci umarım başarılı bir şekilde geride bırakırız vesselam…   

Yazarın Diğer Yazıları