Cengiz GÜLAÇ

ŞERİFOĞULLARI MI DAHA KIYMETLİ YOKSA PROJELERİ Mİ?

Cengiz GÜLAÇ

            Pazartesi günü Ak Parti Belediye Başkan Adayı Sayın Şahin Şerifoğulları projelerinin tanıtımını yaptı.

            Ak Parti, iktidarın da verdiği güçle bu tür organizasyonları iyi yapıyor. Milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla vitrini doldurup güçlü imajını pekiştiriyor.

            Ayrıca iktidar partilerinde küskünlükler, kırgınlıklar olur ama bu kadar uzun süre iktidarda olan bir partide herkes bir şekilde gücün yanında olmak için, biraz da gelecek beklentileriyle organizasyonlarda kalabalıkların oluşmasına katkı sağlıyorlar…

            Proje tanıtım toplantısına davet edilmediğim için gitmedim. Yerinde gözlem yapma şansım olmadı.

            Tanıtım saatinde 4 arkadaş bir lokantada yemek yiyorduk. Tanıtım yerel kanallardan canlı verildiği için yemek esnasında cep telefonundan takip etmeye çalışıp, seçimle alakalı aramızda sohbet ediyorduk.

            Bir arkadaşımız Şahin Beyle ilgili önemli bir tespit yaptı:

            “Ben Şahin Beyin yerinde olsam daha çok insana dokunurum. Geçen gün hastaneyi gezmişler. Çıkışta benim iş yerime de uğramışlardı. Ben Şahin Beyle konuşan insanların ikna olacağına inanıyorum. Beyefendi bir duruşu var. Bana yaklaşımı çok sıcak geldi…”

            Projeleri tek tek takip edemedim. Açıkçası çok fazla da önemli olduğunu düşünmüyorum. Zira mührü almadan, belediyenin yapısına hâkim olmadan genel vaatlerin her zaman da beklentiyi karşılayabileceğini düşünmüyorum.

            Bu aslında bütün adaylar için de geçerli. Hayallerin her zaman hakikatle bağdaşması mümkün değildir…

            Arkadaşımızın da dediği gibi, ben Şahin Beyin yerinde olsam seçim stratejisinin merkezine “insanı” koyarım. Alçak gönüllü, şefkatli, samimi bir dokunuşun yerini hiçbir proje alamaz.

            Güzel işleri güzel insanlar yapar. Gönül belediyeciliği sloganının anlamlı olması gönlü güzel olmaktan geçer.

            Bu çerçeveden bakınca Şahin Beyin en büyük avantajı vatandaşta uyandırdığı sempatidir diye düşünüyorum. Yoksa projelerin neler olacağı, gazete sayfalarında yer kaplamaya yardımcı olmaktan başka seçmen üzerinde çok da fazla etkili olmayacaktır.

HAYVANCILIĞI BÖYLE Mİ İHYA EDECEKSİNİZ?

            Geçen hafta Keban’da bir duruşmam vardır. Adliyenin önünde müvekkilimle çay içiyorduk. Bir araba geldi. Şoför inip kapısını açtı.

            Ben arabadan inen kişiyi tanımadığım için çok fazla dikkat etmedim. Müvekkilim şahsı tanıyıp tanımadığımı sordu.

            Sonra inen kişinin ilçe kaymakamı olduğunu söyledi. Ardından “Bir selam vermek bu kadar mı zor? Bir makama gelince niye böyle davranıyorlar? Bir selam verse küçülmez ya…” dedi.

            İlin Valisi özenle vatandaşla iç içe olmaya çalışıyorken, devletin vatandaşın emrinde olduğunu hissettirmeye çalışıyorken, zengindense, garibanın sofrasında oturmaya özen gösteriyorken… Bir kaymakamın selam dahi vermemesi gariban bir köylünün dikkatini çekiyor artık.

            Bir devlet memurunun karşısında korkusundan ceketinin hangi düğmesini ilikleyeceğini şaşıran vatandaş bilincinden geldiğimiz bu noktaya sevindim…

            Bu köylü yaklaşık olarak bin tane küçükbaş hayvan besliyor. 170 dönüm arazi almış. Yatmıyor, devlet oturduğum yerden bana destek versin demiyor… Ama devlet onu adliyelerde süründürüyor.

            Sonra bir benzer durumla Elazığ adliyesinde duruşma beklerken şahit oldum.

            Amca yeğen hayvancılık yapıyor. Adam Türkçe bile bilmiyor. Hayvanlarını sulamak için su kaynağına yakın bir yerde arazinin etrafını çeviriyorlar. Hazine arazisini izinsiz kullanmışlar diye yargılanıyorlar.

            Normalde devlet bu insanlara madalya vermeli. Ama devlet adamlar bıksın, helal lokmanın peşinde koşmasında diye elinden geleni yapıyor.

            Devlet hayvancılıkla uğraşanların peşine düşeceğine uyuşturucu ile mücadele etsin, imar yolsuzlukları yapanların peşine düşsün, yüksek bedelle ısmarlama ihaleler yapmasın, müteahhitlerle iş pişiren kamu görevlilerine rahat nefes aldırmasın, kamu kaynaklarını israf eden bürokratlarının kulağını çeksin…

            İki tane gariban köylü hayvancılık yapıyor diye bu ülkeye bir şey olmaz. Tam tersi hastalıklı et ithal etmekten kurtulup, sağlıklı, ucuz ete kavuşmuş oluruz.

            O etleri en çok da bu köylülerle uğraşanlar, kamu ödenekleriyle çatlayıncaya kadar ziyafet çekenler, samimiyetsiz, menfaat temelli ısmarlanan sofralarda yemekten mutlu olurlar!

Yazarın Diğer Yazıları