Cengiz GÜLAÇ

BEN SANA NEDEN OY VEREYİM Kİ? 

Cengiz GÜLAÇ

Çok partili hayata geçtiğimizden beri kurulan onlarca partiye yenisi eklenmek üzere. MHP’deki muhalifler Meral Akşener liderliğinde yeni bir parti kuruyorlar. Umarım ülkemiz için hayırlı olur. 

Ülkemizdeki seçmenler genelde ideolojik kanaatlerine göre sandığa gitseler de, en fazla merkez partilere teveccüh ediyorlar. Ayrıca partilerin neyi hedefledikleri kadar mağdur olmalarının da artı bir avantaj sağladığını kabul etmemiz lazım. Zira demokrasi tarihimiz aynı zamanda maalesef mağdurlar tarihidir.

Burada mağduriyetten ne anladığınız çok önemli tabi ki. Resmi ideolojinin yarattığı mağduriyetlere karşı kendi hikayenizi oluşturmaya kalkıp, toplantı yapamamaktan, salon bulamamaktan bir mağduriyetlik destanı çıkarmaya kalkarsanız… Pek fazla ciddiye alan çıkmaz diye düşünüyorum. 

Rahmetli Adnan Menderes’in iktidara gelme hikâyesini hatırlatmaya gerek yok sanırım. Tek parti dönemine tepki olarak seçimleri kazanıp on yıl başbakanlık yapan Rahmetli Menderes hain bir darbe sonunda iki arkadaşıyla birlikte idam edilmişti. 

Halk darbeye tepkisini göstermişti. Süleyman Demirel sandıktan çok yüksek oranda başarılı olarak çıkmıştı. 

Resmi ideolojinin sol üzerindeki baskısı sonucu, sadece romantik dahi olsa, yeni söylemlerle seçmen karşısına çıkan Bülent Ecevit sol partilerin tarihindeki en büyük oyu almıştı. 

Devamında 80 darbesiyle demokrasi tarihimiz yine yara almıştı. Halk tepkisini sandıkta göstermiş ve rahmetli Turgut Özal tek başına iktidar olmuştu. 

1994 yerel seçimlerinde büyük bir başarı sağlayan rahmetli Necmettin Erbakan’ın Refah Parti’si resmi ideoloji için bir tehlike oluşturuyordu. Erbakan Hocanın kazandığı belediyeler illerinde devrim niteliğinde başarılara imza atıyorlardı. 

Sadece 11 ay süren Refah-Yol iktidarı döneminde cumhuriyet tarihinin en başarılı iktidarlarından birine şahitlik etmiştik. Fazla sürmedi, sürdürmediler… 

Nihayetinde 28 Şubat darbesi ile Refah Partisi kapatıldı. İstanbul Belediyesinde efsane haline gelen R. Tayyip Erdoğan’ın yükselişi devlet tarafından engellenmek istendi ve bir şiir bahanesiyle Erdoğan hapse girdi. 

28 Şubat darbesiyle başlayan parti içi tartışmaları sonrası Erbakan Hocanın partisindeki yenilikçi kanat genel başkanlık yarışını kaybetti ve ayrılıklar sonunda Ak Parti kuruldu. 

Ak Parti’nin kurulmasında 28 Şubat gibi alçak bir süreçle, Ankara, İstanbul gibi birçok ildeki efsane belediyelerin etkisi büyüktü. 11 aylık iktidarın başarısı da ortadaydı. Halk, gerçek mağduriyetle başarıyı görebiliyordu.  

Erbakan Hocayla Ak Parti’yi kuran talebelerinin arasında belki özde çok fazla ayrılık yoktu ama teferruatta çok ciddi ayrışmalar başlamıştı. Ortada somut tartışmalar vardı. Ak Parti bir şeyler vadediyordu.

Peki ya Meral Akşener’in hikâyesi nedir? 

MHP’ye genel başkan olmak istedi, olamadı. Yeni bir şey mi söylüyordu, hayır. Bilinen, somut, elle tutulur tek söylemleri Erdoğan nefreti üzerine! Şimdi de salon bulamıyorum diyor! Hepsi bu… 

Yazgülü Aldoğan denen, ülkücülükten iliklerine kadar nefret eden çakma entellerden destek almak ne kadar işe yarar bilemem. Bildiğim, Meral Akşener’e bir seçmen olarak neden oy vermem gerektiğini bilmediğimdir. 

Sırf bir koltuk yüzünden çıkan tartışmayla ana gövdesinden ayrılıp da başarılı olan bir hareket hatırlamıyorum. Ak Parti istisnasını özetle anlatmaya çalıştım. 

Sayın Meral Akşener, MHP içindeki genel başkanlık talebinizde başarılı olsaydınız MHP çizgisinde siyaset yapmaya devam edecektiniz. Yani, tek derdiniz veya bahaneniz 7 Haziran sonrası MHP oylarında düşüş olmasıydı. Başkaca da bir itirazınız yoktu. 

MHP yerinde duruyor. Her kurulan partinin, herkesi kucaklayacağız gibi içi boş, genel vaatlerinden başka elle tutulur, gözle görülür bir yeniliğiniz de yok… 

Şimdi Meral Hanım, bir seçmen olarak, ortada tuğla gibi bir geçmişe ve siyasi kültüre sahip MHP varken muadiline neden oy vereyim? 

Veya… Yazgülü Aldoğan’dan nasıl bir ülkücü çıkacağını anlatın, yine oy vereyim! Söz veriyorum bakın… 

Yoksa ülkücülükten de mi istifa ettiniz? 

 

Yazarın Diğer Yazıları