Cemil TURGUT

ELAZIĞ'IN KATİLLERİ

Cemil TURGUT

Şehirlerin katilleri mi olur dediğinizi duyar gibiyim. Valla yazının tamamını okuyun şehirlerin katillerinin olup olmayacağına kararı siz verin. İşe hükümet konağıyla başlayalım isterseniz. Herhalde çoğunuz hükümet konağının son halini görmüşsünüzdür. Sanki yer yokmuş gibi hükümet konağını neredeyse Zübeyde Hanım caddesinin ortasına yapmışlar. Eski hükümet konağının yeri bile şimdikinden çok daha iyiydi. Şimdi soruyorum size hükümet konağının şimdiki konumuna onay verenler şehrin katili mi değil mi? Yapımından bitimine kadar adeta bir kangrene dönüşen Çaydaçıra kavşağını bilmeyeniniz yoktur her halde. O kavşağın projesine vakıf olan, tabir yerindeyse oraya bir ucube yapılmasın diye kendini paralayanların, mahkeme süreci başlatanların neredeyse hain ilan edildikleri süreci lütfen hatırlayın. Kavşağı yapanlar burada trafik ışıklarında beklemenin söz konusu olmadığını söylemediler mi? Bittikten sonra dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğimiz bir kavşak ucubesini oraya yapmadılar mı? Peki bu ucube kavşağı oraya yapan ya da onay verenler şehrin katili değil mi? Hemen yanı başında bulunan benzinliğe, yer tahsisi yapılmışken kim bilir hangi siyası hesaplar sebebiyle benzinliğin yerinde kalmasına göz yumanlar şehrin katili değil mi? Şu anda yeni yerleşim alanlarında tüm hızıyla binalar dikiliyor. Fakat gelin görün ki aynı sokakta veya mahallede bazı binalar söz gelimi beş kat, bazı binalar on kat. Sokağın karşısı on iki kat, bu tarafı on kat. Kaldı ki bazı bölgeler deprem riski taşımalarına rağmen yüksek kat yapılmasına müsaade edilmiş. Şehrin varoşu sayılan ve fakat depreme en dayanıklı bölge olan Zafran bölgesinde kat sayısı beş. Bu imarı kim neye göre yapıyor. Bu imara onay verenler şehrin katili değil mi? Çayda çıra mahallesinde hızlı bir yapılaşma var. Yeni bir yerleşim alanı olmasına rağmen binaların nasıl rastgele serpiştirildiğini bu mahalleye ayağı düşenler görmüşlerdir. Gelecek kuşakların hakları gasp edilerek o binaların yolların sağına soluna rastgele dikilmesine, geleceği planlamadan geniş yollar yerine dar ve tek şeritli yollar yapılmasına, neredeyse her binanın su artezyeni vurmasına  onay verenler şehrin katili değil mi? Yine hatırlayınız Mehmet Akif Ersoy Lisesi’nin bulunduğu yerden Çayda çıra kavşağına kadar yeşil alan olacak, o bölgede bulunan başta resmi kurumlar olmak üzere tüm yapılar taşınacak ya da yıkılacak sözünü halka vermişlerdi. Bırakın binaların taşınmasını ya da yıkılmasını eski adıyla altmışlar sitesi olarak bilinen yapının yerine şimdilerde şehrin slüetini bozarak yükselen binaya onay verenler şehrin katili değiller mi? Her şeyden önemlisi; bütün bu olup biten negatif duruma seyirci kalan ilimizin anlı şanlı siyasi partileri ve temsilcileri, sanayi odası, ticaret odası başta olmak üzere ilimizde faaliyet gösteren neredeyse televizyon kanallarını  her toplantıya çağıran ama şahsen benim bu güne kadar şehrimize her hangi bir katkı sağladıklarına şahit olmadığım sivil toplum kuruluşları, konunun tarafı olması beklenen, uhdesinde inşaat mühendisliği ve mimarlık gibi mühendislik bölümlerini barındıran üniversite şehrin katili değil mi?   Amacımız uzun uzadıya katilleri saymak değil elbette. Amacımız ilimizin uzun yıllardır yenemediği makus talihini yenmesi için dikkat çekmektir. Yazımızı okuyanlar katil kavramıyla bir ironi yaptığımızı anlamışlardır sanırım. Yoksa kimseye katil filan dediğimiz yok. Bu şehrin halini görünce kahrolduğumuz için bu kavramla belki halkımızın ve yetkililerin dikkatini çekeriz dedik.  

Yazarın Diğer Yazıları