Cemil TURGUT

DİLİMİZ YOZLAŞIYOR-2

Cemil TURGUT

 

Dilimiz, sadece sosyal medya ile değil magazin programları, televizyon dizileri, sinema hatta bazı kitaplar ile de yozlaşıyor. Milletimizin neredeyse tek eğlencesi olan televizyonlardaki programlarda güzel Türkçemizin çok kötü kullanıldığını işin erbapları olarak üzülerek seyretmekteyiz.

Televizyonlarda gerek sabah kuşaklarında gerek öğleden sonraki kuşaklarda yayınlanan adına magazin programı denilen bir takım programlarda Türkçe resmen katledilmektedir. Program sunucusu “gı napıyon gııı, ya da ağzını yayvanlaştırarak  “Sen evli diil miydin? Ya da eeeli puan, ya da parmaktan sonra geeelüyoruz gibi abuk sabuk ifadeleri Türkçe olarak kullanıyor.

Birçok televizyon dizisinde bip sesleri artık normal bir hal aldı. Dizide rol alan adam ağzına ne geliyorsa söylüyor, yani küfrediyor. Zaten kullanılan Türkçe anlaşılmaz, işe bir de küfür katılıyor. Ki bu dizilerin birçoğu çoluk çocuk birlikte izlenen diziler. Sinema filmlerinde bip de yok. Ailesini alıp sinemaya giden biri film esnasında utancından yüzünü çocuklarından kaçırarak saklamaya çalışıyor. Hatırlar mısınız? Cömert, saf , delikanlı Anadolu çocuğunu görüntü itibariyle adeta ayılaştırarak, konuştuğu Türkçeyi de böğüre böğüre kullanan “Recep bilmem ne” diye film yapıp milletin sırtından milyonlarca  lira götürdüler. Ne yazık ki dilimizi, kimliğimizi, kültürümüzü katleden bu ve buna benzer filmler yapan ya da bu filmlerde oynayan kişilere sanatçı diyorlar.

Adına kafeterya denilen bir takım mekanlarda , ya da lise veya üniversite kantinlerinde kullanılan Türkçe daha vahim. Şimdiki gençlik "hay millet, ben çok yâni öyle işte birden.. Off, ay dont nov âbi yaa.. Ama o beybi de bana öyle baktı, if so âşık len bu manita. 'Hay beybi, bugün very betıfılsın gibi yarı Türkçe yarı yabancı dillerin tarzanca telaffuz edilen kelimeleriyle iletişim kurmaya çalışıyor.

Sokakta, pazarda, bazı mekanlarda kullanılan kelimeler de yerini anlamsız uydurukça kelime ve kavramlara bıraktı. Latife-şaka kelimelerimizin yerine espri, fakir yerine yoksul, zengin yerine varsıl, mesele yerine sorunsal, cevap yerine yanıt, imtihan yerine sınav, örneğin-mesela-misalen yerine atıyorum, Mehmet yerine memoli gibi kelimeleri ya da birilerine seslenirken hacı, hoca, kanki gibi kelimeleri artık her yerde duyar olduk. Yine gençliğin ağzında Allah’a emanet ol diye güzel bir temenni cümlemiz yerine, şimdilerde kendine iyi bak gibi ne olduğu anlaşılmayan tuhaf  bir cümle var. Eyvallah, hoşça kal, güle güle git, Allah’a emanet ol gibi zarif ifadeler bırakılmış yerine doğru dürüst ne manaya geldiği belli olmayan kendine iyi bak gibi kendi içinde sıkıntılı olan bir ifade kullanılmaktadır.  Aynı şekilde hayli, birçok gibi miktar zarfları yerine basit, adi, amiyane, alelade, banal ve eski anlamlarına gelen bayağı kelimesi kullanılıyor.

Tabelalarda da durum farklı değil. Yerleşim yerlerindeki dükkan, mağaza, alış veriş merkezlerinde bulunan tabelalardaki ifadelerin Türkçeyle hiç ilgisi yok. Turistik yerlerde turistlere yönelik olması bakımından kullanılan tabelaların bir nebze izahı mümkündür. Ancak mağazasına hiç gereği yokken Modalist, The Sheker ,Leydi, cafehouse, Mycafe, lula lula, Tıffani  gibi abuk sabuk isimler vermek de Türkçenin bir başka açıdan yozlaşmasına sebep oluyor. Belediye yetkililerinin zihinlerde farklı algılar bırakan bu ve benzeri tabelaları yasaklamaları gerekmektedir.

Bütün bu tablo bize gösteriyor ki dilimiz yozlaşmaya hızla devam ediyor. Acı olan ise Türkçemizin yozlaşmasını önlemeye yönelik ilgili kurumların gerekli adımların atılması için bir çaba içerisinde olmamasıdır. Ne Türk Dil Kurumu ne de üniversitelerde Türkçemizin korunmasına yönelik ciddi adımların atıldığına dair bir gayretin olduğunu duymuyoruz, görmüyoruz. Üstüne üstlük YÖK ve üniversiteler Türk Dilini hem bilim dili olmaktan çıkardılar hem de bazı üniversitelerde Türk Dili dersleri uzaktan yapılarak öğrencilerin kendi anadillerini bir şekilde öğrenmelerinin önüne geçilmiş oldu. Türk dili ve türevleri olan diksiyon, sunum ve anlatım teknikleri dersleri kaldırıldı yerine satranç vb. dersler kondu.

 

Dilin mecrasından çıkarılarak kullanılması iletişimsizliği de beraberinde getirecektir. İnsanlar birbirlerini anlamakta zorlanacak ve kültür, ahlak, vicdan ve inanç gibi değerler zamanla kaybolmaya, yok olmaya yüz tutacaktır. Günlük kavgalardan tutun da, siyasi kavgalara kadar birçok mesele ortaya çıkacaktır. Dil bozulursa devlet bozulur, millet bozulur, velhasıl her şey bozulur. Ünlü düşünür Konfüçyüs’e sormuşlar o da şöyle cevap vermiş: “Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?” İşe önce dili düzeltmekle başlardım. Çünkü dil bozulursa kelimeler düşünceleri anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gereken işler yapılmaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve düzen bozulur. Töre ve düzen bozulursa, adalet yoldan sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” Konfüçyüs’ün bu sözünü asla unutmamamız lazım

Sonuç olarak diyebilir ki dilin yozlaşması hem nesiller arasında iletişim kopukluğu oluşturacak hem de kültürel bir yozlaşmanın da kapılarını aralayacaktır. Bu gidişle anne ve babasını, diğer aile büyüklerini, atasını tanımayan bir nesille, Avrupa gençliği gibi yıllar sonra eve dönen ve “annen baban öldü” dediklerinde ağzından tek bir hüzün cümlesi dökülmeyen bir nesille karşılaşabiliriz.  

 

Yazarın Diğer Yazıları