Ahmet KIZILKAYA

TÜRK 'ÜN TÜRKÇE İLE SINAVI

Ahmet KIZILKAYA

 

Ulusal kültürümüzün temel taşı Türkçe, tarih boyunca türlü aşamalardan geçerek günümüze kadar varlığını sürdüren güçlü ve zengin bir dil. Kaşgarlı Mahmut’tan Ali Şir Nevayi’ye, Karamanoğlu Mehmet Bey’den Mustafa Kemal Atatürk’e kadar birçok devlet adamı, şair, yazar ve bilim insanı Türkçenin önemine ve değerine vurgu yapmış ve onun asaletini, yüceliğini ön plana çıkaran çalışmalar içerisinde olmuşlardır.

İçinde bulunduğumuz 2017 yılının ‘Türk Dili Yılı ‘ ilan edilmesi de asırlardır devam eden ‘Türkçecilik’ davasının yeniden gündeme getirilmesine bir kapı aralamıştır.

F.Hüsnü Dağlarca’nın ‘Türkçem benim ses bayrağım’, Yahya Kemal’in de ‘Türkçe ağzımda annemin ak sütü gibidir.’ diyerek bayraklaştırdıkları Türkçecilik anlayışı, takdire şayan şairane çıkışlardır. Yine Oktay Sinanoğlu, Aziz Sancar gibi dünya çapındaki bilim insanlarımızın makalelerde, televizyon söyleşilerinde ve dost sohbetlerinde ortaya koydukları Türkçe vurgusu, yüzyıllar sonrasının nesillerine miras olarak bırakılacak değerde görüşlerdir.

Bugün en güçlü ve zengin diller içerisinde yer alan Türkçe, Adriyatik kıyılarından Çin sınırlarına kadar çeşitli şive, lehçe ve ağız biçimleriyle konuşulmaya devam etmektedir. Ancak gerek savaşlar, gerekse büyük çaplı sosyo-kültürel hareketler ve değişmeler dilimizin zaman zaman başka dillerin gölgesinde kalmasına ya da hak ettiği değeri görmemesine neden olmuştur. Tabi bunun tarihi seyir içerinde çok farklı nedenleri var, onlara girmeye gerek yok. Yine de şu bir gerçek ki atlattığı onca badireye, uğradığı onca saldırıya rağmen Türkçe, bugün güçlü bir şekilde varlığını korumakta ve canlılığını sürdürmektedir. Eksik olan, Türkçenin zenginliğini ve yüceliğini toplumsal temele yayamayışımız ve kitlelerde bir Türkçecilik bilincini sağlam kılamayışımızdır. Bu nedenledir ki ‘2017 Türk Dili Yılı’ hamlesi çok iyi anlatılmalı ve işlenmelidir. Bunun için de eğitimcilerden, aydınlara; üniversitelerimizden medya kuruluşlarımıza kadar birçok kişi ve kuruma büyük görevler düşmektedir.

Türkçe bilim dili değildir, tarzındaki çürütülmüş safsata düşünceleri tekrarlamak yerine Kaygusuz Abdal’ın, Kadı Burhaneddin’in, Yunus Emre‘nin aşkı, hayatı, insanlığı anlattıkları güzel Türkçeye kulak vermek gerekir.

Gündelik hayatta karşılaştığımız dil yanlışlarından arınmak ve dilimizi olabildiğinde doğru kullanmak için yapılması gereken basit ama önemli şeyler var. Kuşkusuz bunları otoriteler ve yetki sahipleri hakkıyla bilmektedir. Elzem olan, dil bilinci oluşturmaya yönelik eylemleri harekete geçirmektir. Önce Türkçe, denilerek hepimizin dilimize karşı bir sorumluluğu olduğu anlayışı hakim kılınmalıdır.

Dilimize dair görüş ve önerilerimi bu sütunlarda yazmaya devam edeceğim.

Yazımın sonunda M.Celal Ertugay’ın Türkçeye dair düşüncesini ortaya koyduğu şiirinden bir parçayı

sizinle paylaşıyorum

Bir sonraki yazımda görüşünceye dek sevgiyle ve huzurla kalın..

 

 

Türkçe açar toprağımız

Türkçe kokar her dalımız

Arı dilin arısıyız

Övünürüz öz kaldıkça

Anadilim Türkçe gülüm

Çamur tutmaz yücede gün

Varol Türkçem özgürlüğüm

Al bayrakta ay-yıldızca

 

 

Yazarın Diğer Yazıları