Ahmet KIZILKAYA

İNSAN GERÇEKTEN VEFASIZ MI?

Ahmet KIZILKAYA

 

İnsanî duygular içinde en yüce olan belki de vefa dediğimiz duygudur. Lakin sürekli eksikliğinden dem vurulur. ‘Vefa, meğer bir semt adıymış’ diye başlayan şarkı dizelerini bilirsiniz. Birileri birilerini hep kadirbilmezlikle, vefasızlıkla suçlar. Eksikliğinden bu kadar bahsedilen bu duyguya dair algılarımızda mı bir sorun var diye düşünmüşümdür hep. Öyle ya herkes birilerinin vefasızlığından dem vurduğuna göre vefa sözcüğünün taşıdığı anlamı mı bilmiyoruz, yoksa insan gerçekten nankör ve vefasız bir varlık mı?

Bir insana yapılmış olan iyiliğe mutlaka karşılık beklemek doğru mudur ? Bu olmayınca da karşı tarafı vefasızlıkla mı suçlamak gerekir? Psikologların bakış açısından bakıldığında durum biraz farklı gibi.

İnsanın yalnızlık korkusu, sevilmediğine dair benlik algısı, kendisini değersiz görmesi, hep karşıdan bir beklenti ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Bu beklenti, karşılığını bulmayınca da vefasızlık türküleri mırıldanmaya başlanıyor. Tersi durum da var tabi. Bazen insan başkalarınca sevildiğini görür ve muhataplarına bir gönül şükranlığı sunarken kendini de pohpohlar durur. Bu, özellikle günümüzde bir bağımlılığa dönüşmüş durumda. Bu bağımlılık, tıpkı bir madde bağımlılığı gibi devamlı tatmin edilmesi, giderilmesi gereken bir ihtiyaç halini aldı. Çünkü kişi, tek başına kendi kendine yetemeyeceğini düşündüğü zaman sürekli başkalarınca beğenilme ve takdir edilme güdüsü içine giriyor.

Bu ihtiyacının giderilmesi ve başkalarınca takdir edilmek için de verdiği sözün hakkını vermek, onlarla medeni ilişki kurmak yerine, aşağı rolleri ve bazı tavizleri kabul etmek zorunda kalıyor. Çünkü ona göre, ne kadar çok insana faydalı olursa, onların hayatında ne kadar çok işe yararsa o kadar çok sevileceği düşüncesi hakimdir. Aslında kişinin yanılgısı da burada başlıyor. Çünkü ahde vefa göstermenin temel şartı insanların gönlünü kazanmak için olmadık rollere girmek, sürekli onların hoşuna gidecek eylemlerde bulunup sonra da bunlara karşılık beklemek değil sözünün gereğini yerine getirmek, karşı tarafta güven hissi oluşturmaktır.

Sevgi ihtiyacını ve bağımlılığını gidermek için devamlı tavizler veren, kendi olamayan, hep alttan alan, hep arayan, ilişki ve iletişimler için hep çabalayan kişi, bu tavırlarıyla karşısındaki insanların kendisine olan saygısını da kaybediyor. Doğal olarak onca çırpınışına rağmen kişi, ne istediği değeri ne de istediği saygıyı görüyor. Sonra da bunun adını vefasızlık koyuyor.

Oysa insanlar, hayata karşı dik duran, kendisi olabilen, azıcık sevgi kırıntısı için tavizler vermeyen kişiler ile dostluk, arkadaşlık ve güvenli tutarlı ilişkiler kurmak isterler. İlgi ve sevgi bağımlısı olan kişinin bu zayıflığını ise kendileri üzerinde bir yük olarak görürler. Yük gördükleri ve bunu devamlı gideremeyeceklerini düşündükleri için de o kişiden uzaklaşırlar.

Belki de temel gerçek şu: Tavizler, alt ilişkiler, kendini yetersiz görme, sevgisiz yaşayamayacağını düşünme gibi kişinin özgüven eksikliğini yansıtan ruh hallerinden uzaklaşıp önce kendine güvenmek, kendine saygı göstermek ve insani ölçülerde başkalarına yardımcı olmak şart. Arkası gelecektir.

Ne demişti merhum Cemil Meriç ‘’Yaptığı iyiliğe karşılık bekleyen tefecidir‘’

Yazıya meşhur bir ahde vefa öyküsüyle son verelim .

BİR VEFA ÖYKÜSÜ

Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmış.

Etraftakiler hastaneye götürmüşler.Hemşireler, röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler.

Yaşlı adam huzursuzlanmış, acelesi olduğunu, röntgen istemediğini söylemiş.

Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.

“Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” demiş.

Hemşire “Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz” deyince;

Yaşlı adam üzgün bir ifade ile :

“Ne yazık ki karım alzheimer hastası ve hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor” demiş.

Hemşireler hayretle :

“Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sormuşlar.

Adam cevaplamış: “Ben onun kim olduğunu biliyorum.”

Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle sevgiyle ve huzurla kalın..

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları