Ahmet KIZILKAYA

ELAZIĞSPOR: BİR İLERİ İKİ GERİ

Ahmet KIZILKAYA

50 yıllık tarihinin en kaotik sürecini yaşayan ve bir korku tünelinin içinden ışığı görmek adına cansiperane bir şekilde mücadele eden Elazığspor  camiaya derin bir oh çektirecek sportif bir başarıyı ne yazık ki henüz yakalayabilmiş değil. 2016 Mayıs ayında göreve gelen Sedat Karataş başkanlığındaki yönetim kurulu, borç yükünü yapılandırma ve ödemelerde önemli bir başarı yakalasa da göreve getirdiği teknik direktörler, saha içi başarılarında yönetim kuruluyla aynı performansı sergileyemediler. İç saha maçlarındaki beraberlik serisinden sonra mutlak puanla dönülmesi gereken Giresun deplasmanında da 2-1 lik mağlubiyetle dönüldü ve başta taraftarlar olmak üzere camianın tüm bileşenlerinde bir öfke kabarması yaşandı. Aslında içeride kazanması gereken ve kazanabileceği maçları basit hatalarla ve bildik sebeplerle kazanamayan Elazığspor, deplasmanlardan puan getirmeye mecbur kalıyor ve bu da hem oyuncu kadrosunda hem de teknik heyette belli bir sıkıntı ve strese yol açıyor. İyi oynadığı maçlarda bile istediği sonuçları alamayan Elazığspor’un bu görüntüsü doğal olarak memnuniyetsizlik yaratıyor. Giresun maçına 4-2-3-1 dizilişi ile başlayan Bayram Bektaş hoca, beklerde Hakan Bilgiç ve Murat Kalkan, tandemin ikilisinde de Ozan Tahtaişleyen ve Mehmet Yiğit’e görev vererek  kurmuştu defans dörtlüsünü . Hamidou Traore’nin cezalı olması nedeniyle mecburi rotasyona gitmek zorunda kalan Bayram Bektaş hoca, onun yerine Gilles Binya’yı Çağrı Ortakaya ‘nın yanına monte etmiş, sağ kanadı Tom Wellington’a sol kanadı da Aldin Cajiç’e teslim etmişti. Elazığspor’un gol ayakları ise forvet arkasında oynayan Lamine Diarra ile ileri uçtaki Muhammed Kehinde idi. Aslında bu diziliş doğru olsa da kadro tercihi bana göre hayli riskli bir seçimdi. Çünkü rakip Giresunspor içeride ve dışarıda beş haftadır kazanan ve belli bir futbol ritmi yakalamış ,taraftarını da arkasına aldığında tempolu bir futbol ortaya koyabilen bir takımdı. Böyle bir takım karşısında sol kanatta daha önce başarılı olamadığını gördüğümüz Aldin Cajic’e yer vermek Giresunspor’un o bölgeden üzerimize çok rahat gelmesini sağlayacak ve sol bek oyuncumuz Murat Kalkan’ı sıkıntıya sokabilecekti. Ayrıca Alpaslan Öztürk gibi bir ön libero varken Gilles Binya’nın tercih edilmesi Giresunspor’un Dodo, Abwo, Dimitriadis gibi dirençli orta saha oyuncularına  kolay geçiş üstünlüğü sağlayacaktı ve nitekim öyle de oldu. Bu durumda Elazığspor’un gol atma şansı ya  Muhammed Kehinde’nin önde basarak top kapmaya çalışması ve geriden gelecek arkadaşlarına pozisyon hazırlaması ya da Tom Wellington’un sağ kanattan taşıyacağı toplarla yapacağı etkili ortalara bağlıydı. Ancak maça çok iyi hazırlanıp motive olmuş Giresunspor, ilk yarı topun daha çok kendinde kalmasını sağladı ve kendisini öne geçiren golü de bulmakta zorlanmadı. Golü yediğimiz dakikaya kadar, aslında bütün bir ilk yarı boyunca rakibe ne kendi oyun anlayışımızı kabul ettirebildik ne de olgun ataklarla rakibin üzerine gidebildik.   İKİNCİ YARI Giresunspor bu devrede oyunu bir miktar rölantiye alıp daha kontrollü oyunu tercih ederken, oyuncularını dinlendirmeyi  ve alan markajı uygulama anlayışını da başarıyla uyguladı.  Elazığspor ise bir an önce beraberliği yakalamak adına birtakım hamleler yaptı. Hangi sebepten dışarıya alındığını bilmediğim Çağrı Ortakaya da 54. dakikada oyundan çıkınca Elazığspor iyice riskli bir görüntü vermeye başladı saha içinde. Ancak rakibin üzerimize geldiği bir dakikada  Lamine Diarra ile  başlattığımız atağımız sonradan oyuna giren Yossef Yeşilmen’in ceza alanına sokulmasına kadar devam etti  ve onun düşürülmesiyle de penaltı  kazanmış olduk. Muhammed Kehinde’nin penaltıyı gole çevirmesi bizi umutlandırsa da rakip Giresunspor  2 dakika sonra hızlı bir atakla ceza alanımıza girip Recep Aydın ile üstünlük golünü attı ve maçı kazanmasını bildi. NEREDE HATA YAPIYORUZ ? Giresunspor Teknik Direktörü maç sonu yaptığı açıklamada Elazığspor’un iyi bir takım olduğunu zor kazandıklarını söylerken aslında maçı kazanma anahtarının oyunculardan ziyade maç taktiğinde yattığını vurguladı. Bu söylemi daha önceki rakiplerimizin hocalarından da defalarca duymuştuk. Öyleyse Elazığspor’un oyun anlayışında ve saha içi taktiklerinde birtakım sorunların olduğu aşikâr. Elazığspor, iyi oynadığı dakikalarda da sonuca gidemiyor dedik. Bunun nedeni oyuncularımızdaki yetersizlik mi, yoksa rakibe göre taktik düşünce geliştirememek mi,  bunu iyi analiz etmeli. Elazığspor farklı hücum planları ve oyun  kurgularını edinmek zorunda. Ezberlenmiş oyun sistemimiz rakiplerin aldığı basit önlemlerle işemez durma gelebiliyor. Bayram Bektaş hocanın geldiği günden bu yana oyuncu tercihlerinde ve onları yerleştirdiği mevkiilerde tutucu davrandığını daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Sanıyorum Bayram Bektaş, kendince doğru kabul ettiği anlayışın dışına çıkmayı pek düşünmüyor. Elazığspor’un oyuna yeterince motive olamama gibi bir sorunu var. Aynı şekilde kırılganlık bu takımın en zayıf noktalarından biri. Bunun için mental desteğe ihtiyaç var, bunu yapabilecek en etkili organ kenar yönetimidir. Maç başına neredeyse ortalama 1 puanla devam etmek alt sıralardan kurtulmak isteyen bir takım için çok yeterli bir istatistik değil. Sayısal maç değerlerimizin bir an önce kabul edilebilir seviyelere yükselmesi lazım. Haftalardır oyuna sonradan giren oyuncuların maçı döndürdüklerini ben daha görmedim, gören varsa beri gelsin. O halde deplasman ve iç saha oyun anlayışlarında farklılıklara ihtiyaç var. Hem içeride hem deplasmanda aynı oyun anlayışıyla devam etmek statik ve sonuç almayan bir oyun ortaya çıkarıyor ve kazanmak zorlaşıyor. Daha geride 12 maç var ve Elazığspor, kendisini rahat bölgeye çıkaracak puanları alabilecek bir takım. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Olağan durum elbette daha iyidir ama bazen olağanüstü hal kaçınılmazdır ve neşter vurma zamanı gelmiştir. Bazen bir dokunuş hayat verir, bir tercih hayat kurtarır. Elazığspor’un bu kötü gidişten kurtulacağına inacım son derece güçlü. Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle sevgiyle ve huzurla kalın.

Yazarın Diğer Yazıları