SENE GARDAŞ SENE İLLE BU SENE

Bazı türkülerimiz vardır insanın gönül tellerini titretir, damarlarına işler

SENE GARDAŞ SENE İLLE BU SENE
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Bazı türkülerimiz vardır insanın gönül tellerini titretir, damarlarına işler. Tıpkı yazı başlığını taşıyan türkülerimiz gibi…

                                                 *

“Sene gardaş sene, ille bu sene,

Gide de gelmeye bu zalim sene.”

                                                 *

Böyle bir zalim sene yani 2015 yılı dediğimiz bu karanlık sene giderde geri gelir mi gelmez mi bilmiyoruz ama duamız bu cennet vatana böyle biri seninin bir daha gelmemesinden yanadır.

“Gide de gelmeye bu zalim sene”

                                                 *

2015 senesine hiç de umutsuz girmedik.

Onca usulsüzlüklere, yolsuzluklara, ihanetlere rağmen 2015 senesinden beklentilerimiz, umutlarımız vardı. Her doğan günde bir umut bekleyen insanoğlunun koca bir seneden umatvari olması da gayet doğaldı.

Ama bu umut senenin yarısına kadar zar zor dayanabildi.

Sene ortasında yapılan genel seçim bu ülkenin makûs bir talihi haline geldi. Haziran ayında yapılan genel seçimde iktidardaki AKP hükümeti beklediği sonucu alamadı. Nedendir bilinmez bu sonuçla birlikte terör zirveye vurdu. Üç ayın içinde yüzlerce ocağa ateş düştü, yüzlerce vatan evladımız şehit oldu.

Bunun adına da istikrarsızlık denildi…

                                                 *

Vatandaşa  “Kaosa değil istikrara oy verin” denilerek ikinci bir seçime gidildi. O ikinci seçimde AKP arzu ettiği oyu yani 550 yerli ve milli milletvekilini almasa da tek başına iktidar olacak sayısal çoğunluğu elde etti.

 AMA…

İstikrar Kaf dağının ardında kaldı.

AKP’nin can simidi olarak sarıldığı çözüm süreci adım adım ihanet sürecine dönüşmeye başladı. Bu ihanet sarmalı şehirlere, ilçelere yayılırken geçte olsa bazı devletlûlarımız tarafından görülmeye başlandı.

Ve yine o Sayın devletlûlarımız günah çıkarır gibi günahlarını ikrar edercesine;

 “PKK İki yıl boyunca sığınak yaptı”

 “PKK çözüm sürecince silah depoladı” diyorlardı.

Bu itiraf yediden yetmişe herkesin bildiği ancak ülkeyi yönetenlerin bilmediği bir durumdu. Demek ki sözün bittiği yere gelinmişti.

 

                                               ***

Bundan sonrasında ülke bir yanardağ haline geldi her taraftan lavlar fışkırıyor, ocaklara ateş düşüyor güzelim Anadolu adeta bir taziye evine dönüşüyordu.

PKK’nın siyasi kanadı o kadar ileri gidiyordu ki özerlik denilen ihanetten bahsediyor devletimize adeta baş kaldırıyorlardı. Okulları, hastaneleri yakıyor yıkılıyor ambulanslar taranıyordu. Ve bu dönemde camilerimize bile saldırılar oluyor camilerimiz yakılıyordu. Toplu katliamlar yaşanıyor can ve mal güvenliği sıfırlanıyordu.

Güneydoğu Anadolu Yüce Allah benzetmesin ama Suriye’nin, Irak’ın yakılmış, yıkılmış şehirlerine benzetilmeye çalıştırılıyordu.

Kürtlerin savunuculuğuna soyunan Kürt düşmanı siyasetçiler yani HDP’li siyasetçiler gittikçe gemi azıya alıyor HDP’li belediyelere ait iş makineleri bölücü eylemlerde kullanılıyordu.  Caddeler sokaklar belediyelere ait iş makineleri ile kazılıyor, evden eve geçiş tünelleri hazırlanıyordu.

Peki, ama neden?

İşte bu nedenin cevabı 01 Kasım seçimlerinden sonra kendisini ap açık bir şekilde gösteriyordu.

Evden eve geçiş yollarının açılması belediyelerin üzerinde “Resmi Hizmete Mahsustur” yazılı araçlarıyla sokakları caddeleri boydan boya kazmaları kazılan yerlere askerimizi polisimizi şehit edecek düzeneklerin, bombaların yerleştirilmesini bugün “Devlet bize zulmeder” diyen yöre halkı acaba neden görmedi?..

Haydi halk görmedi devletin istihbaratı, güvenlik güçleri askeri, polisi neden görmedi?..

O gün kazılan hendekleri yerleştirilen düzenekleri görmeyen yöre halkı sokağa çıkma yasağını görünce işin vahametini anlamaya başlamış ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti.

Aynı şekilde bizim devletlûlarımızda bu ihaneti gördüler ama her aya onlarca şehit verdikten sonra.

 

                                               ***

Kurt dumanlı günleri sever misali bizim içimizdeki hainlerin varlığından cesaret alan bazı komşu görünümündeki dış güçlerde boş durmuyordu. Türlü entrikalarla, türlü oyunlarla Türk’ü köşeye sıkıştırmaya çalışıyor, tehditler üstüne tehditler savuruyorlardı.

Yani Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” söylemini iç ve dış mihraklar el ele vererek “Yurtta savaş, cihanda savaş” söylemine dönüştürmeye çalışıyorlardı.

Allah onların belasını versin.

                                               ***

Biz senenin bu son gününde “Sene gardaş sene ille ki bu sene // Gide de gelmeyen bu zalim”  sene diyerek kanımızın kaynamadığı ancak kanımızın damla damla aktığı 2015 yılını uğurluyoruz.

VE biz bu aziz vatanda 2016 senesine bütün ihanetlere, bütün kahpeliklere rağmen birlik, beraberlik içerisinde umutla giriyoruz.

Çünkü biz dar günlere alışık bir milletiz.

Çünkü biz yedi düvelle başa çıkan bir milletiz.

Yeni yılınız kutlu geleceğiniz mutlu ve umutlu olsun benim değerli okurlarım. Hepinize sağlık ve esenlikler diliyorum.