Prof. Dr. Taşar: İstikrarlı Bir Ekonomik Politika İzleniyor

Fırat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İktisat ve İktisadi Gelişme Bölümü Öğretim Üyesi  Prof. Dr. İzzet Taşar, Türkiye'nin  ekonomik bir çalkantı dönemi yaşadığını, bu dönemi atlatamamanın en önemli sebebinin krizden çıkış için uygulanması gereken geleneksel iktisat politikalarının uygulanmaması olduğunu ifade ederek tüketim toplumu olmayı  alıştıran en önemli etkenlerin başında  kredi kartı geldiğini dile getirdi.

Prof. Dr. Taşar: İstikrarlı Bir Ekonomik Politika İzleniyor

Kübra Kabukçu-Hasret Kantarcıoğlu/Fırat Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İktisat ve İktisadi Gelişme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İzzet Taşar, Hakimiyet Gazetesi'ne önemli açıklamalarda bulundu. 

Prof. Dr. İzzet Taşar, yaptığı açıklamada; Türkiye'de sıkılaştırıcı para ve maliye politikalarının devam ettiğini görmek bir ekonomist olarak beni sevindiriyor.” dedi. 

Prof. Dr. Taşar: İstikrarlı Bir Ekonomik Politika İzleniyor

HÜKÜMET İÇİN KOLAY BİR KARAR DEĞİL 

Prof. Dr. Taşar sözlerine şöyle devam etti:“ Bu hiç şüphesiz kolay bir karar değil hükümet için, zira emeklilere verilecek olası bir seyyanen zam hükümetin aldığı oyları önemli ölçüde artıracaktı. Benim için sevindirici olan nokta şu, hükümet bu seçimde kısa dönemde bazı zümreleri pozitif etkileyecek fakat diğer yandan uzun dönemde tüm vatandaşları negatif etkileyecek politikalardan kaçındı.” dedi. 

EN ZOR YILLARIMIZ 2024 VE 2025 YILLARI OLACAK

Türkiye’nin ekonomik bir çalkantı döneminde olduğunu ifade eden Prof. Dr. İzzet Taşar,“ Bunu göze alabildiği için ilgili politika yapıcıları tebrik ederim. Peki bu durumu niye bu kadar önemli olduğunu düşünüyorum kısaca onu açıklayayım. Türkiye maalesef ekonomik bir çalkantı döneminde. Bu dönemi atlatamamamızın en önemli sebebi krizden çıkış için uygulanması gereken geleneksel iktisat politikalarının uygulanmamasıydı. Bir önceki söyleyişimde bunlara yer vermiştik. Krizin uzun döneme yayılması etkisinin azalması anlamına geliyor fakat diğer yandan krizin sürekli hale gelme riskini doğuruyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Türkiye'de geleneksel ekonomi teorilerinin uygulanmasıyla, evet kabul ediyorum, kriz derinleşti. Fakat şunu unutmayalım, krizin derinleşmesi krizin üstesinden gelineceğine dair önemli bir sinyaldir. Bir türlü azalmayan enflasyon öyle ümit ediyorum ki kalıcı bir düşüş seyrine ulaşacaktır. En zor yıllarımız 2024 ve 2025 yılları olacak gibi görünüyor. Bütçe açığımız ilk üç ayda 500 milyar TL’yi aştı, sene sonu 2,5 trilyon TL konuşuluyor. Bu rakamlar mali tedbirlerin önemini gösteriyor. İstihdam verileri pozitif bu sevindirici. Üretimin ve büyümenin devamı bu sürecin daha kolay atlatılması için önemli.  2025 itibari ile tüm kesimlerin satın alma gücünün artacağı görüşündeyim.” dedi.

Prof. Dr. Taşar: İstikrarlı Bir Ekonomik Politika İzleniyor

2024 YILINDA KRİZDEN ÇIKIŞ İÇİN ÖDEMEMİZ GEREKEN BEDELİ ÖDÜYORUZ 

Faiz oranlarının yüzde 50 olmasının tüketicilerin tüketim tercihlerini ertelemesine neden olduğunu ifade eden Prof. Dr. Taşar,“ Biraz da finansal piyasalardan bahsedelim, Faiz oranlarının %50 olması tüketicilerin tüketim tercihlerini ertelemesine neden oldu böylelikle ev ve araba gibi kalemlerde bir durgunluk görüyoruz. Durgunluğunun diğer bir sebebi ise kredi kanallarının kapalı olması. Üzüldüğüm şey toplumun büyük çoğunluğu ekonomik krizin 2024 yılında başladığı düşünüyor, halbuki 2024 yılında biz krizden çıkış için ödememiz gereken bedeli ödüyoruz. Bu bedeli erteledikçe işlerin daha da sarpa saracağı kesindi. Konut fiyatları maliyetlerin altında seyrediyor, 2024 yılını orta vadeli konut ve arsa yatırımı için olumlu bir yıl olarak görüyorum. Cari açıktaki iyileşmede otomobil piyasasındaki daralmanın etkisi büyük. Bu durum devam edecek gibi duruyor. Diğer yandan Maliye Bakanı da enflasyonda tek haneleri görmedikçe konut kredileri ile ilgili bir beklentiye girilmemesi gerektiğini vurgulamıştı. Bununla beraber selektif kredilerin 2024 sonu itibari ile konuşulabileceğini düşünüyorum. Özellikle alt gelir gruplarında veya ilk kez ev sahibi olacakları için hazine destekli krediler olacaktır.” dedi.  

TÜKETİM TOPLUMU OLMAYI BİZE ALIŞTIRAN EN ÖNEMLİ ETKENLERDEN BİRİ DE  KREDİ KARTLARIDIR

Prof. Dr. Taşar sözlerine şöyle devam etti:“ Diğer taraftan altın fiyatlarının da mevduat faizlerinin üzerinde kazandıracağını düşünüyorum. Borsa ile ilgili olarak henüz değerine ulaşmayan birçok şirket var, bunun yanı sıra spekülatif olarak piyasa değerinin hak etmeyen şirketler olduğunu da düşünüyorum. Borsa yatırımcılarının doğru şirketleri belirlemesinin önemli olduğu bir döneme girdiğimizin kanaatindeyim.  Yani yüksek faizler devam etse dahi dar gelirlilerinin konut edinme ile ilgili iyi haberleri yıl sonuna doğru bekliyorum. Kredi kartı kullanımı ile ilgili olarak zaten bozuk olan sistemi iyileştirmek için iyi bir fırsat olduğu kanaatindeyim. Maliye Bakanlığının da dile getirdiği gibi taksitle alışverişler ve hiçbir ülkede rastlamadım. Okuyucumuz şunu söyleyebilir peki taksitin nesi kötü daha rahat satın alabiliyoruz ödeme kolaylığı sağlanıyor. Hep eleştirdiğimiz tüketim toplumu olmayı bize alıştıran en önemli şeylerden biridir kredi kartıdır. Ürünün toplam fiyatına göre değil de aylık ödeyeceğimiz taksite göre pozisyon alıyoruz bu da bizi ihtiyacımızın üzerinde harcamalar yapmaya yönlendiriyor. Kredi kartı sınırlamaları  ile beraber tasarruf kültürümüzde bir artış olacağı kanaatindeyim. Sektörel olarak örneğin hâlâ turizm sektöründe dokuz taksit imkanı devam ediyor. Kredi kartında da genel bir kısıtlamanın devam edeceğini ancak sektör bazında farklı uygulamaların olacağını öngörmek mümkün.” dedi. 

FED’İN FAİZ İNDİRİMİ GİDEREK ÖTELENİYOR

Prof. Dr. Taşar son olarak ise, “İsrail'in saldırılarında finansal piyasaların tatilde olması Türkiye için olumlu bir durum oldu. Bugün itibari ile yapılan açıklamalarda her iki tarafın da sürecin sonlanması ile ilgili niyetleri açıklandı. Diğer yandan Amerika ve diğer bölge ülkelerinin de itidal çağrılarıyla bölgesel bir savaş istemediği bunun önüne geçmek istediği verilen beyanatlarla anlaşıldı. Bizi bekleyen en büyük riskin Avrupa birliği pazarının resesyona girmesi olarak görüyorum çünkü ihracatımızın büyük çoğunluğunu Avrupa birliğine  yapıyoruz. Bu pazardaki daralma bizi doğrudan etkileyecektir. Daha büyük ölçekte baktığımızda ise kemer sıkma politikasına gittiğimiz bu dönemde Dünyanın da resepsiyonda olması uygulanan politikaların iş ve işlevselliğini artırmak adına lehimize olacaktır diye düşünüyorum. Risk iştahının belirlenmesinde jeopolitik risklere rağmen piyasalar güçlü kaldığını görüyoruz. FED’in faiz indirimi giderek öteleniyor, bu da dünyadaki sıkı duruşun devamı demek. Umarım ülkemizde enflasyonun düşüşe geçmesine paralel bir takvim içerisinde Fed faiz indirimlerini gerçekleştirir. Genel siyasi kriz ortamları altın fiyatları üzerinde pozitif bir seyre neden olur. Genel yönelim altın fiyatları için sene sonu hedeflerine  şimdiden varıldığını  görüyoruz.” dedi.